Geçen gün evimizin kapı zili çaldı, artık apartman dairelerinde oturduğumuz için teknoloji kılcal damarlarımıza kadar girmiş...
Geçen gün evimizin kapı zili çaldı, artık apartman dairelerinde oturduğumuz için teknoloji kılcal damarlarımıza kadar girmiş durumda, dış kapının yanındaki görüntülü diyafondan gelen kişinin postacı olduğunu gördüm. Düğmeye basıp apartmana girmesi için kapıyı açtım. Birkaç dakika sonra postacı kapımdaydı, elinde bir zarf, adımı soyadımı sordu, doğru cevap karşısında elindeki zarfı bana uzattı. İmzamı atıp zarfı aldım. Kendisine teşekkür ettim. Postacı kapıdan ayrılıp gitti. Bu zarf hiç de iyiye alamet değildi. Hemen zarfı açtım, bilmem nerde şu saatte kırmızı ışıkta geçmişim, yüklüce bir para cezası bir de görüntülü fotoğrafı ilişikte yollamışlar.
Postacıyla karşılaşmam beni çok çok eskilere götürdü. Mahallemizde iki tane postacı amcamız vardı. Yalnız bu postacılar oturdukları mahalleye bakmıyorlardı. Postacımız başka bir semtte oturuyordu. Bizim mahalleye görevlendirilmişti. Adı Postacı Mahmut Amca. Soyadını bilmiyorduk o bizim postacı Mahmut amcamızdı.
Uzun yıllar aynı mahallede görev yaptığı için bütün mahallenin ne derdi, sevinci var bilirdi. Tüm kapılar kendisine açıktı. Sabah eğer erkenden gelmişse muhakkak ilk uğradığı bir evde kahvaltısını yapardı.
Boynundan beline kadar inen deriden askılı kahverengi çantasının içindeki getirdiği zarflarda, hasretleri, aşkları, üzüntüleri, sevinçleri taşırdı. Sokakta postacıyı gördüğümüzde sevinir takip ederdik, “N’olur bizim eve gitsin” diye peşine düşerdik.
Askerden oğlundan- evlenen kızından- torunundan haber getiren anne- baba kardeşlerin günümüzde ki whatsappı, facebooku, instagramı, twitter’ı postacı Mahmut amcaydı.
Okuma yazma bilmeyen mahallenin yaşlıların mektup okuyucusu ve yazıcısıydı.
Gençlerin anne babadan gizli gizli mektuplarının arkadaşlarına ulaştıran aynı zamanda çöpçatanıydı.
Çantasında bugünkü gibi faturalar ceza zarfları yoktu.
Onlar şimdilerde, artık mektup, tebrik kartı yerine sadece mahkeme celbi ve fatura getirmek zorunda kalan emektar postacılar oldular.
Aşağıda okuyacağınız şiir, bizim zamanımızın postacıları anlatan, Şarkının içerisindeki naiflik, satırlardan taşan çocuksuluk sebebiyle insanı içine alıp hayal dünyasında gezdiren bir şiir- şarkıydı.
Bak postacı geliyor selam veriyor
Herkes ona bakıyor, merak
ediyor.
Çok teşekkür ederim postacı sana,
Pek sevinçli haberler getirdin bana.
Postacıların uzun yıllardır artık evlerimize iş yerlerlerimize getirdiği tek şey ya mahkeme celbi ya da icra dairesi bildirimi oluyor. Şimdilerde postacıyı görünce, “N’olur bize gelmesin” diyoruz ve şu şiiri söylüyoruz.
Bak postacı geliyor
Selam veriyor
Herkes ona bakıyor
“Hayırdır” diyor
Çok teessüf ederim
Postacı sana
Ödeme icra emri
Getirdin bana (helvacıoğlu )
Postacılarla ilgili güzel anılar ve hatıraları hatırlatan sadece kulaklarımızda maalesef bu şiir ve şarkı anı olarak kaldı bizlere.
Bak postacı geliyor selam veriyor
Herkes ona bakıyor, merak
ediyor.
Çok teşekkür ederim postacı sana,
Pek sevinçli haberler getirdin bana.