İnsan ilişkilerinde sınırların olması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kişisel sınırları belirlemenin kolay olmadığını ve karşı tarafa uygun bir şekilde ifade etmek gerektiğini vurguladı. Çocukların özel alana ihtiyaçları olduğunu belirterek “Annelerin çoğu çocuğunu köle gibi, uzuv gibi görüyor. Kendi kolunu bacağını istediğin gibi oynatırsın ama çocuğun senin uzvun değil. Anne çocuk ilişkisi köle efendi ilişkisi gibi olmaz. Bu çocuk senin çocuğun ama sana ait değil, ayrı bir birey o. Buna bireyselleşme ve bütünleşme dengesi diyoruz.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile içinde bireysel sınırların önemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
İnsan ilişkilerinde sınırların olması gerekiyor
Evlerin, apartmanların mahallelerin sınırlarının olduğu gibi insan ilişkilerinde de sınırların olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Medenileşmenin ölçüsü insanın alet yapması, taşı yontması olarak tanımlanır. Aslında taşı yontmadan daha önemli bir medeniyet çit yapabilmektir. Yani komşusuyla ve diğer insanlarla arada sınır çizebilmek. Bu sınırı çizebilen kişiler medenileşmiş oluyorlar. Bunun gibi insan ilişkilerinde de sınırların olması gerekiyor. Önce bunu ilkesel olarak kabul etmek gerekiyor.” dedi.
Sınırlar olmasa saygı ve güvene dayalı ilişkiler olmaz
Sınırlar olmadığı takdirde insanların devamlı kavga etmek zorunda kalacağını, saygı ve güvene dayalı ilişkilerinin olamayacağını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sınırsız, sorumsuz ve doyumsuz yetişen kişilerin çocukları da sınırları bilmeden öğrenir. Öte yandan hayvan yavrusunun sınırları beyinde genetik olarak kodlanmıştır. İnsan psikolojik sınırlar çizer, özgür iradesi, kendi özel alanları ve bölgeleri vardır.” dedi.
Çocuğun özel alan ihtiyacı var
“Çocuklar özel bölgeyi bilmez, çıplak dolaşır. Anne ve babanın mahremiyet öğretmesi gerekiyor.” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Vücudunda iç çamaşırının olduğu özel bölgelere anne baba dahil dokunulmasına izin vermemesi söylenerek, özel bölge öğretilirse cinsel şiddet, taciz, çocuk istismarı gibi konular önlenebiliyor.” şeklinde açıkladı.
Ailelerin çocukların odasına kapıyı çalmadan girmemesi, çekmecelerini ve odasını karıştırmaması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Çocuğun özel alan duygusu, özel alan ihtiyacı var. Karıştırılırsa bir an evvel evden kaçmak ister. Böyle durumlarda bir kimse kendisini özgür hissedemez, özel alan demek kendini güvende hissettiği alan demektir.” dedi.
Kontrolcü annelerin çocukları ileride itiraz etmeye başlıyor
Her şeye dahil işgalci annelerin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Biz bu annelere ‘helikopter anne’ diyorduk şimdi ‘durduran anne’ diyoruz. O derece ki, çocuk tuvalete giriyor kapısına vuruyor, ‘ne yapıyorsun?’ diyor çocuğa. Bu derece karışan kontrolcü annelerin çocukları 10 yaşına kadar anneye itiraz etmiyor ama bireyselleşme başladığı zaman anneye hem sevgi hem öfke hissetmeye, kafa tutmaya başlıyor. Bu sefer anne ‘bu çocuk daha önce benim 3. ayağımken şimdi bana isyan ediyor’ diyor. Çocukta özerklik duygusu varsa daha da büyük çatışma yaşanıyor. Çocukta özerklik duygusu yoksa o an itaat ediyor, ergenlikten sonra anneye babaya kafa tutuyor.” dedi.
Annelerin çoğu çocuğunu köle gibi görüyor
Eşler arasında sınırlar olduğu gibi çocuk anne arasında da sınırlar olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anne çocuk ilişkisi köle efendi ilişkisi gibi olmaz. Annelerin çoğu çocuğunu köle gibi, uzuv gibi görüyor; otur otur, kalk kalk. Kendi kolunu bacağını istediğin gibi oynatırsın ama çocuğun senin uzvun değil ki. Bu çocuk senin çocuğun ama sana ait değil, ayrı bir birey o. Bireyselleşme ve bütünleşme dengesi diyoruz buna.” dedi.