Şehir hastaneleri konusunda sağlık çalışanlarının demokratik örgütleri ve siyasetçiler, hepsi de birbirinden değerli yorumlar ve eleştiriler...

Şehir hastaneleri konusunda sağlık çalışanlarının demokratik örgütleri ve siyasetçiler, hepsi de birbirinden değerli yorumlar ve eleştiriler yaptılar. İçinde şiddet olmayan eleştiri veya farklı önerileri doğal zenginlik saymak ve yararlanmak konusunda ülkem insanlarının içinde çok önemli sayıdakilerin daha çok emek harcaması, dondurulmuş yandaşlığı veya karşıtlığı bırakması gerektiği kanısındayım.

Vardığım bu bireysel sonuç, elbette, iletişim ve demokrasi kültürünün bir sonucu. Ayrıca, Ülkemin veya insan soyunun eğitim politikası, sorgulama özgürlüğünden yoksun olmayan, mutlaktan, yalandan arındırılmış ders kitapları ve müfredatla daha çok yakından ilişkili.

Fırsat çıktıkça söylerim ve yazarım, böyle bir Türkiye ve Dünyayı göremeyeceğimi bildiğim halde. Göremeyeceğim diye yazmam, hiç olmayacakmış anlamına gelmez, gelmemeli. İnsan soyu bir gün bunu başaracak. Neyi başaracak? Eğitim ve sağlık hizmetlerinin, ister devlet ve ister özel kesim tarafından verilsin, halkın belirleyeceği ve katılacağı biçimde, yurttaşa, herkese eşit, yakın ve ücretsiz sunulacağı başarısı.

Önce eğitimle ilgili birkaç yorum yapmak istiyorum. İki hafta üst üste değindim. Eğitim, gerçekten eğitim olsaydı, bunca iletişim, dayanışma, demokrasi, adalet ve güvenlik sorunu olmaz, insana, hayvana, çevreye-doğaya bu kadar çeşitli, yaygın ve ağır insan şiddeti yaşanmazdı.

Köy okullarının boşatılması, temel eğitimin, bir anlamda, öğrenciler ve veliler için zorlu ve sıkıntılı ortamlar yaratmasının, farklı şiddet çeşitlerini beslemesine etkilerini bu sayıya sığdırmak olanaklı değil.

Köylülüğün azalmasının, akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin zayıflamasının ürettiği olumsuz sonuçları, sanırım çok az eğitim yöneticisi ve siyasetçi tarafından görülebiliyor. Bu olumsuz sonuçları, toprağı geniş ve uygun canım ülkem; üretimde, ekonomide, iletişimde, siyasette, adalette, psikoloji biliminin ilgilendiği alanlarda ve toplumsal yaşantının her kesiminde kimi zaman haksız bedeller ödeyerek yaşıyor.

Keşke, benim de görebileceğim bir zaman diliminde “Haydi köyümüze geri dönelim” şarkısının sözleri gerçek olabilse. Benim gibi köy kökenliler, köyünde okul olmadığı için komşu köyde, okuma, yazma ve matematiği, 1. Sınıfın üstünde bildiği için ikinci sınıftan okula başlatılanlar, köy ve kent yaşantısını dengeli bir biçimde sürdürebilse.

Aslında, köyler boşalmadan, köylülük, çiftçilik ve üreticilik; azalmadan, kaybolmadan yaşanabilse, belki, belki değil kesinlikle, herkesin, içinde kendisinin de yer aldığı gerçek demokrasi kolaylıkla başarılabilir. Siyasal ve inanç farklılıklarını çatışma cephesi haline getirmeden, şiddetsiz, sevgi, şefkat, merhamet, hoşgörü, saygı, dostluk ve güven içinde yaşanabilecek Türkiye olabiliriz.

Hatta, Türkiye’nin böylesine çağdaş ortamlarda yetiştirilmiş yurttaşları, anneleri, kadınları, babaları, erkekleri, birlikte ve dayanışma içinde kesinlikle, “Şiddetsiz Dünya” hedefine de katkı koyabilirler, önderlik yapabilirler.

Geçen yıl basılan, ücretsiz verilen “Anneler ve Gözyaşları” isimli kitabımda da değindiğim gibi, Türkiye’den bir veya birkaç annenin “Ben varım, biz varız” demelerini bekliyorum. Umarım yaşarken bunları görür, önder anne veya annelerin yanında onurla yer alan bir insan, bir erkek, bir baba, bir büyükbaba olurum.

Buraya kadar, yazımın başlığından uzaklaştığım düşünülebilir. Hayır. “Ankara Şehir Hastanesinden Hareket Ederek…” başlığından uzaklaşmadım. Uzaklaşmadım ki, hemen oraya dönüyorum.

2022 yılının son ayında, Aralık’ta ilk kez bir şehir hastanesine gittim. Ankara Şehir Hastanesi…6 ve 16 Aralık 2022 günleri. Telefonla çok kolay belirlendi gün, saat ve doktorlarım. 182 telefonunu çevirdim, birkaç dakika içinde sıram geldi, telefondaki genç, öylesine sıcak ve ilgili davrandı ki, mutluluktan, genelde söylendiği gibi, uçtum.

Nöroloji ve Ortopedi Hastanesi’nde ise yön gösterme ve görevlilerin yaklaşımı, halkla ilişkiler bilimine onur katacak düzeyde idi. Sağlığımla ilgili olarak Nöroloji’de Dr. Nursu Erdoğan Akın, ayakla ilgili olarak Ortopedi’de Dr. Nurettin Mantı muayene ettiler. Gerekli işlemler, sıkıntı yaşanmadan yapıldı. Bu ortamın herkes için bu düzeyde olduğuna inanıyorum.

İki günde de bazı çok genç görevlilerin isimlerini aldım. Sonra gördüm ki, iletişim kurduğum herkes yapıcı, sevecen, kolaylaştıran, soruları tekrarladığımızda yüzlerdeki insancıl görüntüyü koruyan, gülümseyen, içten davranan kamu görevlileri. Hatta, Ankara Şehir Hastanesine gittiğim ilk gün, yer öğrenmek için soru sorduğum hasta veya hasta yakınlarının anlayışla davranmalarını ve yönümü göstermelerini sanıyorum hiç unutamayacağım.

Şehir Hastaneleri konusundaki ilk deneyimlerimle ilgili farklı örnekler yaşayanlara bu köşe, mail adresim ve telefonum her zaman açık. Burada, sadece ilk kez bir şehir hastanesine giden bir hasta olarak yaşadıklarımı paylaşmaya çalıştım.

Genel düşünceme gelince. Sağlık, eğitim, sosyal hizmetler, sanat ve spor gibi 5 alanın yapıları, binaları, tesisleri, halkın çoğunlukla yaşadığı yerlere veya yakınlarına yapılmalı. Yürüme mesafesindeki veya tek araçla ulaşılabilecek yerlere. Çünkü, sağlık, eğitim, sanat, sosyal hizmetler ve spor gibi konularda zaman, mutlu ve huzurlu gitmek, aynı duygularla dönmek çok önemli.

Kanımca, 5 alana gitmek, o yapılardan yararlanmak ve dönmek, ülkemde bazen şiddet düzeyine varan etkiler yaratıyor. Şehir hastanelerinin de, içindeki insan gücüne, yapısındaki olumlu yönlerine ve gelişmiş araç-gereçlerine karşın, sağlık çalışanlarını, hasta ve yakınlarını, haksız bir şekilde aşırı yorduğu ve onlara gereksiz zaman ve çok fazla kaybettirdiği kanısındayım. Özellikle, her canlı için en büyük değer olan ve hızla geçen zaman. Kent içinde yaşayanlar için saatler, Ankara dışından gelenler için bazen çok uzun saatler, bazen günler.

Şehir Hastaneleri politikası, yapılan eleştiriler de değerlendirilerek yeniden gözden geçirilmeli. Hedef, 5 alandaki hizmetlerin halkın ayağına, tam anlamı ile halkın yüreğine götürülmesi olmalı. Hizmete giren Şehir Hastaneleri için kentlerin belirli yerlerinden, gidecek yolcuların alınacağı durak sayısı az, doğrudan hastanelere giden toplu taşıma araçları devreye sokulabilir.

Bir önemli bilgilendirme ve öneriyi çalışanlar, hastalar, yakınları ve hastane yönetimleri için yapmak istiyorum.

Ankara Şehir Hastanesi, diğer devlet, üniversite ve özel hastanelerin açık alanları, bahçeleri ve dışardaki oturma yerleri sigara dumanından, sigara izmaritinden geçilmiyor. Çimler, çiçeklikler, izmarit mezarlığı. Bunlar, yapanlara hiç yakışmıyor. Kadın, erkek, çevre şiddeti üretiyorlar. İnanılmaz dumanlı hava, izmarit mezarlığına dönüştürülmüş yerler, çimler, yeşillikler.

Hastaneler, ses düzeni kurarak insanları uyarabilir ve bilgilendirebilir. Bilgileri artırılmış gönüllüler ve çalışanlar da hasta, hasta yakınları ve çalışanlarla yüz yüze iletişim kurarak, sağlığı olumsuz etkileyen hava ve yer kirliliği önlenebilir.

Taşımalı; eğitim, sağlık, sanat, spor ve sosyal hizmetler yerine, halkın yaşadığı, öğrenim gördüğü ve çalıştığı yerlere yönelik politikaların ağırlık kazanmasını, halka zaman kaybettirilmemesini, halkın yorulmamasını, huzurlu ve umutlu gitmesini, evine, işine ve okuluna huzurlu ve mutlu dönmesini diliyorum.

Sağlıkta ve eğitimde, taşımalı değil, huzuru, mutluluğu, umudu ve güveni taşırmalı politikalar için haydi!..