Acı dediysek halis muhlis Urfa isotunun acısından bahsetmiyoruz, ekonomik sıkıntılar karşısında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çektiği yokluk,...
Acı dediysek halis muhlis Urfa isotunun acısından bahsetmiyoruz, ekonomik sıkıntılar karşısında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çektiği yokluk, yoksulluk ve yoksunluk acısından bahsediyoruz!
Bir ağa çocuğu olarak ağzında gümüş kaşıkla doğan, ömrü boyunca patronluk yapan ve en nihayetinde de devletlüler arasına karışan Nureddin Nebatinin çocuğuna mama, alamayan, okula gönderirken cebine harçlık koyamayan bir babanın acısını ne kadar idrak edebileceğinden şüpheliyim…
Acı konusu da nereden çıktı derseniz; ABD’ye yaptığı ziyarette The Wall Street Journal gazetesine röportaj veren Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, hükümetin ekonomik vizyonuna yönelik değerlendirmelerde bulunarak ekonomik dönüşümü gerçekleştirmeye kararlı olduklarını vurgulamış. Nebati söz konusu dönüşümle ilgili olarak da “Bunun biraz acı verici bir şekilde geçeceğini hesaplamıştık. ” da demiş.
Nureddin Nebati, verdiği röportajda hükümetin Türkiye’yi bir üretim merkezi haline getirecek ekonomik dönüşümü gerçekleştirmeye kararlı olduğunu da vurgulamış.
Söz konusu dönüşümle ilgili konuşan Nebati, “Bunun biraz acı verici bir şekilde geçeceğini hesaplamıştık. Acının şiddetini artıran şey savaş oldu.” ifadelerini kullanarak kararlılıklarını halka ve uluslararası topluma hissettirmeye çalıştıklarını kaydetmiş.
Nureddin bey resmen boşa sallamış, ne yaptıklarının ülkeyi bir üretim merkezi getirmekle bir ilgisi var ve ne de bir ülkenin nasıl üretim merkezi haline geleceğini biliyor!
Ben buradan kısaca anlatayım, tanıyan bilen varsa insanlık namına elden ele ulaştırıversin lütfen…
İlk olarak bir ülkenin üretim merkezi olabilmesi için öncelikle nitelikli işveren ve nitelikli işgücü gerekir. Bu da tamamı ile bir eğitim sorunudur. Siz üretim faaliyetlerinin gerektirdiği çağdaş, nitelikli ve bilgili insanları yetiştiremezseniz o ülke asla bir üretim merkezine dönüşemez!
Dini ve ideolojik doğmalar ezberletilerek, biat kültürü dayatılan ezberci bir eğitim sisteminden nitelikli insan gücü yetiştirilemez!
Eğitim reformu olmadan okullarda sanat, bilim ve spor eğitimi veren çağdaş bir müfredat ve sistem uygulanmadan nitelikli insan kaynakları oluşmaz!
Bu hedefe ulaşmanın yolunun İmam Hatiplerden geçmeyeceği ise aşikârdır.
Bu noktada Nureddin beye sormak lazım eğitim adına ne yapıldı?
Gecekondu üniversitelerde niteliksiz eğitim vermek, lise ve meslek eğitimini önemsememek, müfredatı dini ve ideolojik ezberlere dayandırmak eğitim sorununu çözebilir mi?
İkinci olarak bir ülkenin üretim merkezi olabilmesi için o ülkede hukuk ve demokrasinin gelişmiş olması gerekir. Hiçbir kimse hukukun ve demokrasinin olmadığı bir ülkede yaşamak, çalışmak, üretim ve yatırım yapmak istemez. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünün olmadığı ülkelerde ezkaza yetişen nitelikli insanlarda o ülkelerden kaçar, göçer gider haklarının, hukuklarının korunacağı demokratik ülkelerde yaşar ve çalışır.
AKP ve MHP ittifakının ülkemizde demokrasiyi yok eden, hukuku ortadan kaldıran son anayasa değişikliği ile yarattığı tek adam rejimi ortada dururken bu ülkenin bir üretim merkezi olmasını kim nasıl sağlayabilir?
Zaten bu rejim tesis edildiğinden bu yana sermaye ve beyin göçü zirveye tırmanmadı mı? Üç beş finansal atraksiyon ile bir ülke üretim merkezi olabilir mi?
Ayrıca son olarak ekleyeyim; bir ülkede siyasi ve ekonomik istikrar olmazsa o ülke asla bir üretim merkezi olamaz! Tek adam rejiminde siyasi istikrar sağlanmış gibi gözükse de kazın ayağı öyle değildir, tam tersine siyasi gerilimler, kamplaşma ve kutuplaşma bu dönemde almış başını gitmiştir.
Ekonomik istikrar ise tamamen ortadan kalkmış enflasyon hiperenflasyon seviyesine fırlamış kurlar tavan yapmıştır. Ülke iflas riski en üst seviyeye çıkmış, moratoryum beklentileri artmıştır.
Bütün bu yaşananlar göz önüne alınırsa ülkeyi üretim merkezi yapma iddiasının içi boş bir söylemden ibaret olduğu anlaşılacaktır.