Hayvan haklarının yılmaz savunucuları 15 Ocak 2023 tarihinde, Ankara’da, Anıtpark’ta, “Tek Ses, Tek Yürek”, Kürekle Değil,...
Hayvan haklarının yılmaz savunucuları 15 Ocak 2023 tarihinde, Ankara’da, Anıtpark’ta, “Tek Ses, Tek Yürek”, Kürekle Değil, Yürekle Geliyoruz” diyerek, “Türkiye Katılımlı BÜYÜK ANKARA Mitingi”nde buluştular.
Flamalar ve konuşmalarda, Türkiye’de, insana, hayvana ve çevreye yönelik vahşi insan şiddetine karşı şiddetsiz ve yürekli tepkileri yer aldı.
Kadın-erkek birlikteliğini, dayanışmasını öneren ve savunan birisi olarak toplananların çoğunluğunu, her yaştaki genç kadınların oluşturduğunu gördüm. Her yaştaki genç erkekler de çok fazla idi. Alanda, eş ve çocuklardan oluşan aileler ve hayvanları ile gelenler de. O hayvanları sevgi ile okşayanlar, onlarla iletişim kuranlar, konuşanlar da.
Buluşmada öne çıkan “kürekle değil, yürekle geliyoruz” sesleri, kürek, sopa, silah veya tekme kullanarak hayvanlara şiddet yapan, onların canlarını alan insanlara karşı, zaman zaman gözyaşlarının da karıştığı şiddetsiz tepkilerdi. Tepkiler, vicdanlı insanların karşı çıkışları olarak da algılanabilir. İyi ki varlar.
Mitingde en çok ve tek eleştirilen kişi, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi oldu. Bakanın, 62 adet yeni barınak yapılacağına ilişkin açıklamasına karşı çıkıldı. Miting pankartlarında yazıldığı gibi gerçekten barınaklar, birer ölüm kampıdır. Barınaklar, hayvanat bahçeleri, büyük, küçük akvaryumlar, hayvanları korumayı hedeflemek değil, onların özgürlüğüne ve haklarına yönelik ağırlaştırılmış insan şiddetidir.
Kurum olarak da belediyeler çok eleştirildi, hayvanlara yönelik şiddetin hedefleri olarak gösterildi. Haksız değiller bu kanıda olanlar. Parti ayırımı yapmaksızın yazıyorum, insan, çevre ve hayvanlara yönelik şiddet konusunda görevini tam yapan, hatta tam yapmaya çalışan tek bir belediye ve kamu kuruluşu göremiyorum.
Mitingde seslendirilen önerilerden birinde, hayvanları öldürmenin, insan öldürmekle eşdeğer sayılması, aynı cezaların verilmesi istendi. Gerçekten, canlılara yönelik her türlü şiddet suçu, insanlara yönelik olanlar gibi işlem görmeli, hukuktaki karşılığını bağımsız mahkemeler vermelidir.
Miting alanındaki pankartların tümü birer emek ve yürek ürünü idi. Belli ki, hayvan haklarını savunan gönüllü kahramanlar kendi elleriyle hazırlamışlardı pankartları.
Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı olarak, Dernek logolu tişörtle katıldığım mitingde, pankartları eksiksiz not etmeye çalıştım. Derneğin ilgili ve duyarlı üyelerinden Gürsel Aşan da etkili olmasını dilediğim mitingde benimle birlikteydi.
Alandaki pankartlarda şunlar yazılı idi. Umarım fazla eksiğim yoktur.
“Tecrite, tecavüze, cinayete son. Barınaklar ölüm kampıdır. Siz hiç barınak gördünüz mü? Sen hiç barınağa hapsedildin mi? Barınaklar güzelse siz girin. Barınak değil, barınmak istiyoruz. Kısırlaştır, aşılat, yaşat. Dünya sadece insanlar için değil. Katil belediye istemiyoruz. Onların sesi olacağız. Kediler ve köpekler evlatlarımızdır. Adalet için buradayız. Masumları asla öldürtmeyin. Sokakları değil, içinizde büyüyen kötülüğü temizleyin. Onlar susar, sen susma. Vahşete dur de. Biz virüs değil, sevgi bulaştırırız. Mahallede başıboş insanlar var, lütfen toplayınız. Sokaklardan köpekleri değil, zalimleri toplayınız. Sokak hayvanları mahallenin sakinleridir. İnsana da hayvana da adalet istiyoruz. Hayvanlara adalet. Can candır, tür fark etmez. Canımızı verir, canlarımızı vermeyiz. Yaşamak için yaşat. Hiçbir hayvanı vicdansızlığınıza terk etmeyeceğiz. Yaşamak onlarla daha güzel. Kalbimiz pati pati atıyor. Bizler, sizlere Allah’ın emanetiyiz. Merhamet olmayan yerde insanlık da olmaz. Masumlar öldürülüyor, sorumlular rahat uyuyor. Toplatılan hayvanlar bilinmeze gidiyorlar. Hayvanların özgürlüğü ve yaşam hakları için buradayız”.
Çok duyarlı olduğum ve mitingde de yaşadığım önemli bir eksikliği paylaşmak isterim.
Katılımcılara, bir metre mesafeyi korumaları önerildi birkaç kez. Ancak, bu kurala uyan çok az insan vardı. Buna karşılık, kadın veya erkek, çok sayıda insan,
Kalabalıklar arasında sigara içti, insanları dumana boğdu, zehirledi ve hiç uyarılmadı. Her zaman olduğu gibi ben birçok kadın ve erkeği uyardım. Böyle ortamlarda veya kalabalık açık alanlarda sigara içmenin ve izmariti her yere atmanın özgürlükle asla ilgisi olamaz. Bu, tamamen insan şiddetidir, kendisine ve çevresine yönelik erkek şiddeti ve kadın şiddeti.
Birkaç tane kadın gönüllünün, hayvanlara şiddet uygulayanlar için ağır kelimelerle beddua ettiklerini çok yakınımda duydum. Kürekli eller kırılsın diye bir gür ses de. Onlara da öneriler yaptım, şiddete şiddeti dileyen karşılıklar vermemeleri için. Onlara, şiddet yapanlar için “iyi”leştirilmeleri dileğinde bulunmalarını önerdim.
Sokak hayvanları kavramını, tüm canlıların dostu olarak doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum. Sokak hayvanları, sokak çocukları. Acaba, hayvanların adı ile mi tanımlama yapmamız daha doğru olur? Sokakta yaşayan hayvanlar, sokakta yaşamak veya çalışmak zorunda kalan çocuklar desek?
Kısırlaştırma önemli, ancak tartışmaya açık, temel ilkelerini ve yöntemini belirlemeye gerek duyulan bir konu. Bu konuya, hayvan haklarının yılmaz savunucularından, HAYKONFED Başkan yardımcısı Haydar Özkan, konuşmasında açıklık getirdi. Sevgili Haydar Özkan “sürdürülebilir kısırlaştırma” diyerek görüşlerimi doğruladı.
Hayvanların yok olmasına yol açmayacak, onları doğal ortamlarında güvende yaşatacak bir önlem olarak kısırlaştırma yapılmalı. Açık alanlarda, sokaklarda, beslenmelerini, barınmalarını, su içmelerini kolaylaştıracak, kamu kuruluşları, belediyeler, yurttaşlar, dernek, federasyon ve konfederasyon tipindeki gönüllü örgütler arasında iletişim ağları kurulması ve işbirliği sağlanması gerekiyor.
Gönüllü kahramanların “Onlar dilsiz, konuşamıyorlar, onların sesi olacağız. Onlar susar, sen susma” demelerini de saygı ile karşılıyorum. Ancak, hayvanların sesi var, dilleri var, bizimle, kendi aralarında veya diğer canlılarla konuşuyorlar. Hem beden dilleri ve hem konuşma dilleri var, bizim gibi.
Biz bilmiyoruz, anlamıyoruz, algılayamıyoruz diye onlara “dilsiz, konuşamıyorlar” demek kanımca doğru değil.
İnsan soyu, bir gün gelecek, çoğunlukla, tüm canlıların dillerini ve beden dillerini mutlaka öğrenecek. Hatta öğrenmeli.
Düzenleyenlerin ve katılanların umutlarını, heyecanlarını ve güzel yüreklerini çok açık bir şekilde yaşadığım mitingde keşke birkaç tane de hedef konuşulabilseydi. Bu hedeflere katkıda bulunabilecek gönüllü kuruluşlar belirlenebilseydi.
Düzenleyenler ve katılanlar “Tek ses, tek yürek, kürekle değil, yürekle geliyoruz” dediler. Ben de bu yazıyı, sanki parmakla değil, yürekle yazdım.
İnsan, hayvan ve çevre-doğa hakları için, şiddetsiz ve yürekleri ile mücadele eden siz gönüllü kahramanlar, hepinizi yüreğimle kucaklıyorum.