Tarihten “Sararıp Dökülmeden Önce Kızaran Bir Yaprak

Yüce Neron o sırada sarayda toplantıdaydı. Günümüzde olduğu gibi, o günlerde de bir toplantının gündeminin değiştirilmesi söz konusu olamazdı. Benzer bürokratik sorunların masaya yatırıldığı bu tür toplantıların demirbaş gündem başlıkları arasında vergi topla-ma, memurların iş(ini) bilirliği, Camellia Sinensis ve Tilia Tomentosa (çay ve ıhlamur) molalarının nasıl azaltılacağı, odacıların vurdumduymazlığı, sekreterlerin özel görüşmeleri, içten içe yanan ve kül olmamakta direnen arşivlerin düzensizliği gibi konular bulunurdu...

Oysa o gece, alışılmışın dışında toplantı gündeminin onuncu sırasında Roma kentinin sorunları yer almaktaydı. Bu madde nedeniyle toplantıya özel olarak ROSKİ (Roma Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürü Frontinus da çağrılmıştı. Ve Roma’yı ilk kıvılcımın tutuşturduğu sırada, Roma Büyükşehir Belediyesi mücavir alanlarındaki ‘yangın suyu ihtiyacı’ konusunda ROSKİ’ce hazırlanan teknik raporun “Yönetici Özeti” bölümü Frontinus tarafından okunmaya henüz başlanmıştı.

Yangın o ilk alazını aldıktan yaklaşık yarım saat sonra, ateş Roma’yı sardığında, tüm cesaretini toplayarak toplantı salonuna giren ve toplantı öncesi Neron tarafından kendisine kesin talimat olarak iletilen “hiçbir nedenle, -Roma yansa, Etna lav fışkırtsa, Pompei magma altında kalsa bile- toplantı bitene kadar rahatsız edilmemeleri” emrinin yerine getirilmesini sağlamakla görevli Yüce Neron’un Özel Kalem Müdiresi Fiorentina acı haberi verdi: “Roma Y a n ı y o r !”

Hazirun, toplantının kesilip kesilemeyeceği konusunu, yeni bir gündem maddesi oluşturup oluşturamayacağı hususuna açıklık getirmesi ve ‘karara esas teşkil etmesi’ bakımından kurulacak bir alt komisyona havale edilmesi yönünde eğilim belirtti. Alt komisyon, salonun tavanına yansıyan kızılca karanlık altında raporunu hazırlarken, Yüce Neron oval toplantı masasına iki elinin ayalarıyla basarak ve ulu gövdesinin yükünü her iki koluna eşit dağıtarak (ki Yüce Neron ömrünün geri kalan bölümünde son kez yükleri eşit dağıtmakta idi) ağır ağır doğruldu (ki son aylarda yaptığı en doğru hareketi bu idi). Başındaki zeytin dalları sarmalından oluşan barış çemberini hafifçe geriye iterek küçük adımlarla salonun gizli geçidine açılan kapalı kapıya doğru yöneldi. Fiorentina’nın bile bilmediği konumdaki gizli kapının şifreli hassas noktasına uzak gözler altında dokundu ve Hazirun’un dikkatini çekmeden usulca kapının ardında kayboldu. Gizli geçitten özel odasına geçti. Her zaman akordu yerinde olan lirini alarak avluya çıktı. Ve o muhteşem kızıllığa karşı lirik (coşku dolu) havalar çalmaya başladı... 

De get Roma de get sende nem kaldı

Bir lir ile kül rengi bir sandaletim kaldı.

De get Roma de get sende nem kaldı

Bir taştan saray ile bir kötü namım kaldı.

Lirinden saçılan nameler Roma sokaklarında kopan feryatlara karıştı...

Aylar sonra küllenen Roma’dan yeni bir phoenix 2 yaratma çabasına girdi Yüce Neron. Büyük yangın, yaşamında en çok istediği idealini gerçekleştirmek için ona altın tepside büyük bir fırsat sunmuştu. Bunu, sevdiği kulu için Roma tanrılarından Mars’ın değil de, hayran olduğu antik Yunan uygarlığının en güçlü tanrısı olan Zeus’un bir nimeti olarak kabul etti. Ve Yunan mimarlık birikimine öykünerek Roma’nın sil baştan imarına başladı. Tarihte ilk kez gündeme gelen bu yık-yap işi, daha sonraları ‘kentsel dönüşüm’ adı altında anılır oldu…

Çağdaşı ünlü Yunanlı düşünür Tukidides bir konuşmasında, “hangi makama ne yetki verilirse, o mevkie gelenler tarafından sonuna kadar kullanılır” demişti... Tukidides bu anlamlı sözü, kendisinin yaptıklarından esinlenerek bir genelleme olarak söylediğinden bile kuşku duydu. Rakiplerinin bu tür gerçekçi saptamalardan yararlanmamaları için, Tukidides’in tüm yazı ve konuşmalarının Roma’da basımını, yayımını ve İmparatorluk sınırları içinde dağıtımını yasakladı.

Devlet işleyişinde belirli makamlara gelenlerden bazılarının önlenemez yükselişini zamana yaymanın ve odaklandıkları yoldan başka bir kanala almanın en etkin yollarından birini de yine bir gece, Roma’nın külleri üzerinde lir çalarken geliştirdi. Roma büyük yangını sırasında Roma Metropolitan Alanı mücavir sahalarının yangın suyu ihtiyacı konusundaki Master Plan’ın Yönetici Özeti Raporunu okumakta olan ROSKİ’nin başarılı ve sevilen Genel Müdürü Frontinus’u görevinden aldı. Roma Tulumbacılar Şube Müdürlüğü ROSKİ teşkilat şemasında yer almamasına ve doğrudan Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olmasına rağmen, İmparatorluk özel ulağıyla Frontinus’a imza karşılığı tebellüğ ettirdiği solgun sarı renkte hammaddesi papirüs olan zarf içerisindeki azil yazısında, gerekçe olarak “yangını kontrol altına alamamasını” gösterdi. Ve aynı gün, bu kez taltif ederek, bir ‘Kanun Hükmünde Kararname’ ile Britanya Genel Valiliği’ne atadı. Onu, taşıma gücüne sahip olduğu ve gerçekten layık olduğu umutların kahramanı katına yükseltmemek için çevresinden uzaklaştırması gerekiyordu.

Günümüzün yönetimsel sorunlarından belki de en önemlilerinden birini oluşturan, “sorun çözüldükten sonra, sorun çözücüleri ne yapacağız?” sorusuna, anti-popülist yanıtı Neron vermiş ve tarihte ilk kez kararlı bir biçimde uygulamıştır. Bu uygulamanın daha süzülmüş türü ise, yurtiçi-yurtdışı ‘Geçici Görev’ ya da ‘Açığa Alma’ biçiminde halen yürütme erki tarafından sıkça başvurulan bir yöntem olarak taraflarca benimsenmiş durumdadır.

Frontinus’un Britanya Valiliğine atandığı sıralarda, özellikle Fransa’nın kuzeydoğusunda yer alan Gal bölgesinde, Roma ordularına olağanüstü direnişleriyle bir küçük köy nam saldı (Bakınız: Asterix’in 3 maceraları). Frontinus, Britanya Genel Valiliği sırasında Gal bölgesindeki bu kabile dışında tüm Fransa ve Britanya topraklarında Roma İmparatorluğu’nun mutlak hâkimiyetini kurdu. Herne kadar tarihteki en ünlü su kaynakları yöneticisi ve eski ROSKİ Genel Müdürü olsa da, Valiliği döneminde De Re Militari  (Askerlik Üzerine) ve Strategematicon, Libri-iii (Savaş Hileleri, 3 Kitap) adlarında eserler de yazdı. Savaş Hileleri kitabında ele aldığı ve öne sürdüğü görüş ve değerlendirmeler etik açıdan hümanistçe bulunmasa da –ki düş gücü yoksunu savaş ile hümanizmin ne ölçüde bağdaştığı konumuz dışındadır- bunları özellikle, adı geçen Galli kabileye karşı uzun yıllar sürdürdüğü savaşımdan kazandığı deneyimlerden yola çıkarak kaleme aldığı ve bir bölümünün, çeşitli meziyetlerinin yanısıra ‘olağanüstü bir askeri deha’ olarak nitelenen Napolyon tarafından geliştirildiği ve hatta ikinci Milenyum’un son yüzyılında bile düzenli orduların tabya derslerinde okutulduğu çağımız harp tarihçileri tarafından teslim edilmektedir.

Yangından sonra Yüce Neron ne mi yaptı? Gecelerce uyumamışların ağırlığındaki göz kapaklarını açık tutmaya çalışarak, o cehennemi kızıllık içinde bir yerlerde hala lir çalıyor...

MERAKLISINA NOTLAR

Yazıda Adı Geçen Kişiler:

1- NERON   Latince tam adı NERO CLAUDIUS CAESAR AUGUSTUS GERMANICUS olup, gerçek adı LUCIUS DOMITIUS AHENOBARBUS’tur. 15 Aralık 37 de Antium’da (Anzio-Roma’ya 56 km uzaklıkta) doğdu, 09 Haziran 68 de Roma’da öldü. İS 54 – 68 yılları arasında Roma’nın beşinci imparatorudur.

Bakmayın siz öyle Neron’un kötü namına. Aslında, 59 yılına kadar Neron’un yalnızca iyiliğinden ve hoşgörüsünden söz edilir ve kendisinin tahta çıkışıyla Roma’da yeni bir Altın Çağın başladığı belirtilir. Tahta oturduktan sonra Arena’da kan dökücü yarışmalar düzenlenmesini yasaklar; ölüm cezalarını kaldırır; vergileri düşürür; kölelerin efendilerine karşı mahkemeye başvurma hakkını sağlar; gizli yargılamalara karşı çıkar; ‘Roma İhanet Yasası’nı uygulamadan kaldırır. Gladyatör dövüşlerine karşı atletizm, şiir ve tiyatro yarışmaları başlatır. Hatta, Yahudi tarihçi Iosephos’un isteği üzerine Musevilere bile yardım eder.

2- FRONTINUS   Tam adı SEXTUS IULIUS FRONTINUS olup, İS 35 ile 103 yılları arasında yaşadı. Ansiklopedilere ‘Romalı asker ve Britanya valisi’ olarak geçmesine karşın, biz teknik elemanları ilgilendiren niteliği ve uzmanlığı “su” konusundaki önemli çalışmalarıdır.

“De Aquis Urbis Romae” (Roma Kentinin Suları Üzerine) adlı kitabın yazarıdır. Bu eserin en önemli özelliği günümüze ulaşan tarihteki en eski sular konusundaki kitap oluşudur. Roma su kaynaklarının tarihini anlatan ve bunlar hakkında ayrıntılı veriler aktaran kitap, su kaynaklarının kullanımı, bakımı ve onarımlarıyla ilgili yasal, yönetsel ve teknik bilgiler de içermektedir. İS 70 – 75 yılları arasında Roma kent PREATOR’u (yüksek yönetici) olan Frontinus, daha sonra İS 97 de Roma’da CURATOR AQUARUM (su kemerleri yöneticisi) görevine getirildi.

3-  FIORENTINA   Sıradan bir Roma vatandaşı. İS 38 de Roma’da doğduğu sanılan ve Senato’nun yanmadan önceki arşivinden sorumlu bir görevlinin tek kızı. Roma yanarken Neron’un Özel Kalem Müdireliği yakıştırılan Bayan Fiorentina’nın, Neron’un İS 66 yılı sonlarında başlayarak 15 ay süren uzun Yunanistan gezisi süresince yanından ayırmadığı şanslı! bir Romalı olduğu yazılmamış tarih sayfalarında öne sürülmektedir. 

Yaklaşık çeyrek asır önce, Hollywood’un en görkemli yapımlarından Cleopatra filmindeki baş kadın oyuncu Elizabeth Taylor da öngençlik döneminde menekşe renkli gözleri sayesinde keşfedilmiştir. Bir de, yine konumuz dışında olmasına rağmen, geçen milenyumdan buyana gündemi giderek artan bir yoğunlukta belirlemesi nedeniyle değinmeden geçemeyeceğimiz: ulusal gururumuz “İmparator Fatih”in İtalya’da Floransa kentinde çalıştırdığı Fiorentina futbol takımının renklerinin de mor menekşe olduğunu anımsatmaya aslında gerek bile yoktur.  

4-  NAPOLYON    Konumuz dışında konuğumuz olması nedeniyle, kendisi hakkında ayrıntı verilmeyecek ancak, bilinen adının NAPOLÊON BONAPARTE, Korsika Nüfus İdaresi Kütüğü’ne kayıtlı İtalyanca asıl adının da NAPOLEONE BUONARTE olduğu bilgisiyle yetinilerek, kendisini küçümsemek amacıyla Fransız Asilzadeleri tarafından da “Korsikalı Küçük Onbaşı” lakabıyla anıldığı anımsatılacaktır.

Son bilinen Napolyon ise, çizgi roman kahramanı Ranger Yüzbaşı’sı Tom Miks’in sevgili atının adıdır.

Yazıda Geçen Olay:

ROMA BÜYÜK YANGINI   İS 64 yılında Roma kentinde neden çıktığı hala bilinemeyen yangın sonucu kentin hemen hemen tümü yandı. Yangının ardından Roma’da çok az yapı ayakta kaldı. Bunu fırsat bilen Neron, İS 64 – 66 yılları arasında Roma kentini bu kez farklı bir anlayış ve biçemle yeniden imar etme çalışmalarını başlattı. Yunan uygarlığına ve mimarisine hayranlığı ile tanınan Neron, 64’te Roma’yı yerle bir eden yangını da fırsat bilerek kent topraklarına el koyarak Yunan mimarlık anlayışına göre yeniden kurdu. İnandığı yeni tanrı için ise, Roma’nın üçte bir alanını kaplayacak olağanüstü büyüklükteki (yangından sonra kent merkezinde el koyduğu 80 hektarı aşan alan üzerinde, İS 65 – 68 yılları arasında) ünlü “Altın Ev”i yaptırdı.

Yazıdaki Olay Gerçek mi?

Tacitus’un* ‘Yıllıklar’ adlı eserinin orijinalinde, büyük yangın sırasında Neron’un Roma’dan 56 km uzaklıkta Antium’daki (Anzio) villasında olduğu belirtilmiştir (dolayısıyla Roma’yı Neron’un yaktığı söylentisi doğru değildir). Ancak, ‘Yıllıklar’ ve Suetonius’un** ‘Nero’ adlı yapıtlarına sonradan eklendiği ileri sürülen metinlerde, Roma yanarken Neron’un Senato’daki çalışma odasında olduğu, yangını taş balkondan yüzünde acı bir gülümseme ile izlediği ve hatta çok iyi bir lir icracısı olduğu bilinen Neron’un yangın süresince lir çaldığı bile iddia edilmektedir.      

 MERAKLISINA NOTLAR’a DİP NOT:

*   Tam adı Publius Gaius Cornelius Tacitus olan TACITUS (İS 56 – 120): Roma’lı hatip ve devlet görevlisidir. En büyük Latin tarihçisi ve Latince düzyazı ustası olarak kabul edilir. En tanınmış yapıtları: Germania (Alman kabileleri anlatılmaktadır); Historiae (Tarihler; Roma İmparatorluğu’nun İS 69 – 96 yılları arasındaki tarihini konu alır); Annales (Yıllıklar; Roma İmparatorluğu’nun İS 14 – 68 yılları arasındaki tarihini konu alır).

**  Tam adı Gaius Suetonius Tranquillus olan SUETONIUS (İS 69 – 122?): Roma’lı tarih ve yaşamöyküsü (bibliyografi) yazarıdır. En tanınmış yapıtları: De Viris Illustribus (Ünlü Adamlar Üzerine) ile De Vita Caesarum (Sezarların Yaşamları) dır. 

DİP NOTLAR:

1-  PROMETHEUS:  (Promete olarak okunur)  Eski Yunan dininde kurnazlığı ile ünlü TİTAN’ın adıdır; ateş tanrısı olarak ta bilinir. Yaygın inanca göre usta bir zanaatçı olarak ateşle ve insanın yaratılışıyla ilişkilendirilir. İnsanlardan ateşi saklayan Zeus’tan ateşi çalarak yeryüzüne getirdiği; insanlığa tüm sanatları ve bilimi öğrettiğine inanılır. 

Bir de atom numarası 61 olan PROMETYUM (Pm) vardır ki; periyodik tablonun III b grubunda yer alan ancak, doğada rastlanmayan ve en son bulunan (1947) azrak toprak metalleri (lantanitler) dizisinden bir kimyasal element olup, konumuzla bir ilgisi bulunmamaktadır. 

 2-  PHOENIX:  (Anglo-saksonlar Finiks; Latinler Föniks olarak okur) Kendi küllerinden yeniden doğan efsanevi kuş (halk söylencemizdeki karşılığı ANKA KUŞU ya da bir başka adıyla ZÜMRÜD-Ü ANKA dır).

İngiltere’nin önemli kentlerinden Liverpool kentinin adında geçen “liver” sözcüğü aslında aynı kuşu isimlendirmekte olup, kentin merkezindeki meydanda anılan kuşun kanatlarını açmış bir biçimde irice bir heykeli oldukça yüksek sütunlar üzerinde yükselmektedir. Öte yandan, ABD’nin önde gelen Eyaletlerinden biri olan Arizona’nın başkentinin adının da Phoenix olduğunu anımsatmakla yetinelim bu aşamada. 

3-  ASTERİX:  Bir çizgi roman adı. Fransız yazar Renê GOSCINNY ile Fransız çizer Albert UDERZO tarafından birlikte yaratıldı. Goscinny’nin kurucuları arasında yer aldığı “Pilote” adlı bir çizgi roman dergisinin 1959 da yayımlanan ilk sayısından itibaren tefrika edilmeye başlandı. Ceasar’ın Galya’yı fethettiği yıllarda minik bir Gal köylüsünün başından geçen serüvenleri konu alan Asterix adlı çizgi roman, 15 dile çevrildi. 1959 da kitap halinde de yayımlanmaya başlayan Asterix, sinemaya da aktarıldı. Başrolde Gerard Depardiue’nün yer aldığı film, çekildiği yılın en pahalı yapımı oldu. Bu sevimli çizgi romanı neden İngilizlerin değil de Fransızların ürettiği ise ayrı bir araştırma konusunu oluşturmakta.  

Ülkemizde de maceraları kitaplar halinde uzun yıllardır yayımlanan Asterix’in yanı sıra, Fransız MORRİS’in (Maurice de BAVERÊ) çizdiği LUCKY LUKE, ülkemizde bilinen adıyla “RED KİT” de GOSCİNNY tarafından yaratıldı. Anımsanacağı üzere, RED KİT’in dilimize çevirisi ilk kez Altan ERBULAK ve Halit KIVANÇ tarafından birlikte yapıldı.  Goscinny, 1967 yılında Fransa’da ‘Sanat ve Edebiyat Şövalyesi’ unvanıyla ödüllendirildi.