Yıllar önce ailemle yaz tatili için Marmaris’e doğru yola çıktık. Akyaka ormancı otelinde yer ayırtmıştık. Marmaris...

Yıllar önce ailemle yaz tatili için Marmaris’e doğru yola çıktık. Akyaka ormancı otelinde yer ayırtmıştık. Marmaris -Gökova yolu arasında bir anda karşımıza çıkan, gökyüzüne yükselen ağaç tüneli arasında kendimizi bulduk. Film setlerini andıran çok nefis bir yolda ilerlerken bu güzelliği yaşamak için uygun bir yer bulup arabamızı park ederek aracımızdan indik. O anı ve görüntüyü ölümsüzleştirmek içinde otuz altılık pozu olan fotoğraf makinemizin deklanşörüne basıp anılarımıza yeni bir sayfa açtık.

Yaz ayının o sıcağında iki yanı ağaçlı tünel yol hem serin hem de huzur veren bir yer olarak hafızamızda kalmıştı. Ağaçların gövdesi bembeyaz gelinlik gibi bulutlara uzanmış görünümdeydi.

Hemen ağaçların cinsi konusunda bir araştırma yapınca bu ağaçların okaliptüs ağacı olduğunu öğrenmiş oldum.

Yine yakın zamanda bu yoldan geçme umuduyla yola çıktığımızda, maalesef yanına yapılan duble yol dolayısıyla güzelim ağaçlı sevgi,aşıklar yolu öksüz bir şekilde kendi kaderine terk edilmiş, ağaçların gövdelerine isimler kazınmış acı istenmeyen bir görüntüye dönüşmüştü. Bu acı tabloya tanık olmak içimi çok acıtmıştı.

İşte bu ağaçlı yolun hikayesi nasıl gerçekleşmiş gelin 1938 yılına gidelim ve ağaçlıklı yolun aşıklar yoluna dönüşen hikayesine bir göz atalım.

………

O yıllar Ege’nin kuş uçmaz, kervan geçmez bir köyünde, bir muhtar halkla el ele vererek önemli işlere imza atıyor. Muhtar; aydın, çalışkan, çok sevilen, doğayı çok seven, çok bilge bir insan. Yörede nam salmış bir kişi. Köylüler de muhtara besledikleri güvenle özverili çalışkan kişiler.

Köylerine yol, köprü, okul gibi birçok eserler dikerler. Ancak gelin görün ki, bölge bataklıktır…

Tüm ova sivrisinek yuvasına dönüşmüştür. Bu nedenle sıtma gibi salgın hastalıklar köylüyü canından bezdirir. İnsanlar ölür.

Muhtarın o güne kadar 8 kız çocuğu olmuş, 4’ü maalesef ölmüştür. Son çocuğu erkek doğar. Muhtar erkek çocuğun şerefine halkına söz verir. O bataklık kurtulacaktır. Çünkü bataklık kurursa, sıtmanın da kökünü kurutacaklardır. İnsanlar yaşayacaktır.

Dönemin valisi de çalışkan, görev bölgesini ve bölge halkını düşünen, üstelik muhtarı çok seven birisidir. Muhtar ve köylüler valiye giderler. Bataklığı ve onun neden olduğu hastalıkları anlatırlar. Vali, muhtarı ve köylüleri dinler. Bilim insanlarına danışır. Sonunda çare bulunur… Bataklığı besleyen sularını kesmenin tek yolu okaliptüs ağacıdır.

Lakin ülkede bu ağaçtan yoktur. Yörede yaşayan dünyaca ünlü bir yazar devreye girer. Avustralya’dan yüzlerce Okaliptüs fidanı getirilir. Köylüler kadın erkek hep birlikte işe koyulurlar. Fidanlar 3 kilometre boyunca tüm ovaya cetvelle çizilmiş gibi karşılıklı dikilir. Ve ağaçlar büyüdükçe bataklık kurur. Sivrisineklerin ve hastalıkların da kökü kazınır. Böylece muhtar, erkek çocuğunun şerefine halkına verdiği sözü tutmuş olur…

İşte o yolun iki tarafındaki okaliptüsler 1938 yılında Gökova köylülerinin diktiği fidanlar şimdi birer dev oldular. Bazılarının boyu 20 metreyi geçti.

O muhtar Gökova köyü muhtarı Mehmet Gökovalı. O dönemin valisi Recai Güreli.

O fidanların Avustralya’dan getirilmesi için devreye giren ünlü yazar Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı…

Peki, muhtarın oğlu kimdir?

Şadan Gökovalı…

Muhtar Mehmet’in oğlu.

Halikarnas Balıkçısı’nın manevi evladı.

Bir bilge adam… Bir bilim insanı… Bir doğa aşığı… Bir turizm rehberi… Bir arkeoloji uzmanı…

Bir yazar… Bir şair… Bir gazeteci… Prof. Dr. Şadan Gökovalı…

Adına “Sevgi Yolu” dediler ama sevgisiz bıraktılar.

Sahipsiz ve korumasız kaldı.

Yoğun yağış ve fırtınalar ağaçlara zarar veriyor.

Ve de yurdum insanı.

Gövdesi kazılmadık, yazı yazılmadık ağaç bırakmadılar.

Hedef tahtası yapıp silahla ateş edenler bile var.

O ağaçlar yavaş yavaş ölüyor…

Böyle giderse, o yol tarihe karışacak…*

Bu hazin sonu görmemek için sivil toplum kuruluşları ve yetkililer en kısa zamanda bu güzelim doğa harikası “SEVGİ YOLUNA-AŞIKLAR YOLUNA”na sahip çıkarlar.

*Okaliptus ağacı aşıklar yolu fotoğraf alıntıdır.