1970’lerde gazete manşetleri, televizyon ve radyo ajans haberleri hep Dr. Kissinger’den bahsederlerdi. Akademik kimliği her zaman üst düzey yönetici görevi ile birleştiriliyordu. Amerikan dış politikasına hâkim ve yön belirleyen olmuştu. Çin ile diplomatik açılımının, ABD-Sovyet silah kontrolü görüşmelerinin, İsrail ile Arap komşuları arasındaki bağların genişletilmesinin ve Kuzey Vietnam ile Paris Barış Anlaşmalarının mimarı olarak ün
kazanmış ve çok tartışmalı olarak da Nobel Barış ödülüne layık görülmüştü.

Başkan Nixon ile ortak bir noktası vardı. Her ikisi de konuşmalarının, verecekleri kararların kamuoyundan saklanması için ellerinden geleni yapıyorlardı. Nixon Beyaz Saray'daki haber sızıntılarını engellemek için muhabirlerin telefonlarının dinlenmesine ve de Demokrat Parti’nin Vaşinton’dakı merkezine gece vakti gizlice girilip bilgi toplanmasına izin verirken Kissinger da kendi Ulusal Güvenlik Konseyi personelinin dinlenmesini emrediyordu. Aslında bu gizli saklılık Çin atılımında çok faydalı oldu, zira Pekin ile gizli görüşmelerden hiç
kimsenin haberi olmadı. Kendinden fazlası ile emin olan, özgüven konusunda tavan yapan Dışişleri Bakanı hakkında Başkan Ford yıllar sonra kendisinin aklınca hiç hata yapmadığını söyleyecekti.

İşte bu yıllarda Kissinger tarihi şahsiyet olarak pek beğendiği Metternich gibi uluslararası ilişkilerde sadece Amerikan çıkarlarının yerleşmesi için çalışırken demokrasi pusulasını göz ardı etti. Latin Amerika soğuk savaşta sol fikirlere karşı mutlak korunmalıydı. Şili’deki askeri darbe ile Pinochet cuntasının vahşeti desteklendi. Ama destek sadece tek bir diktatöre verilmedi. Tüm komünizm karşıtı aşırı sağ güçler mübah sayıldı. Arjantin askeri cuntasının insan hakları ihlallerine göz yumuldu. Endonezya’nın Doğu Timor’i işgal etmesi de soğuk savaşın bir zaruriyeti olarak kabullenildi. Yıllar sonra Güneydoğu Asya politikaları ve Latin Amerika'daki baskıcı rejimlere verdiği destekleri nedeniyle kendisinden hesap sorulması gerektiğini savunan yurtiçi ve  yurtdışındaki eleştirmenlerin hedef tahtası oldu.

Nixon dönemi eylemleri hakkında kendisini sorgulamak isteyen yargıçlar tarafından çağrılmayacağından
emin olmak için belirli ülkelere seyahat etmeden önce detaylıca düşünmesi canını sıktı. Aktif siyasetten sonra son derece başarılı ve etkin bir danışmalık şirketi kurdu; rivayete göre çok uluslu şirketler ve yabancı hükümetler engin bilgi ve deneyimlerinden faydalanmak istiyorlardı. 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarının ardından Başkan Bush, soruşturma komitesinin başına Kissinger'ı seçti. Ancak şirketin birçok müşterisiyle çıkar çatışmasının
altını çizen Demokratların tepkisinden dolayı bu görevden istifa etmek mecburiyetinde kaldı. Öldüğünde Xi Jinping, Dr Kissinger, Çin halkı tarafından her zaman hatırlanacak ve özlenecek derken pek çok kişinin düşüncesine tercüman oluyordu. Fikirlerine ve icraatlarına katılınmasa bile siyasi ağırlığı ve tecrübesi eşsizdi. Müthiş bir beyin olduğu inkâr edilemez.

Futbol seven, satrancı önemseyen ve Olimpiyatlara muhabbet besleyen birisiydi ve de Dışişleri Bakanı olduğu sırada Versaydaki Aynalı Salonda tek başıma yemek yediğimden beri bu kadar seçkin bir seyirciyle karşılaşmamıştım diyebilecek kadar bir mizahi tarafı da mevcuttu.