Birleşik Krallık üzerinde tan yeri ağardı. Kraliçe Elizabeth üzerinde güneş batmayan adanın pamuk ipliğinde duran monarşisini...
Birleşik Krallık üzerinde tan yeri ağardı. Kraliçe Elizabeth üzerinde güneş batmayan adanın pamuk ipliğinde duran monarşisini beraberinde sonsuza götürdü. İngiliz örf adet ve geleneklerini şahsında temsil ediyordu majesteleri. Bizim ne güzel komşumuzdun Fahriye ablamıza tekabül eder. Ölçüsünden para birimine kadar yeryüzündeki herkese gider yapan İngiliz ukalalığı sayesinde ayakta duruyordu. James Bond gibi kraliçelerinin gizli servisindeydik hepimiz. Öyle ki haberi telefonda veren arkadaşımın ilk sözü “Başın sağ olsun” oldu Son ilkini yaparak İngiltere’de iktidardaki Muhafazakâr Parti’nin yeni lideri seçilen Dışişleri Bakanı Liz Truss, başbakan olarak atadı. “Can we Trust Liz Truss?”Yeni Demir Lady’e ne kadar güvenmeliyiz” başlığıyla (https:///can-we-trust-liz-truss-yeni-demir-ladye-ne-kadar-guvenmeliyiz/) yazım yayınlandığı gün vefat etti ana kraliçe.
II. Elizabeth’in kardeşi Prenses Margaret ile 1960-1978 yılları arasında evli kalmış,asıl mesleği fotoğrafçılık, film yapımcılığı olan ve bazı kitaplarda yazan İngiltere eski prensesi Margaret’in eski eşi Lord Antony Armstrong-Jones ile yaşadıklarıma dair anıları 2020’de gene bu sütunlarda yazmıştım. (https://sonsoz.com.tr/uzerinde-gunes-batmayan-krallik/) Yankee Go Home dedikten sonra Amerikalılardan ziyade İngilizlerle çok haşır neşir olmuştum vakti zamanında. Ama gene de uzman görüşü aldım bakalım bizim Tiflis New Vision Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Süreyya da güneş battı fikrinde mi?
“Kraliçe öldü yaşasın Kral. Monarşilerde bu bir gelenektir. Devamlılık esastır. Kraliçe II.ci Elizabeth son nefesini verdiği an veliaht Prens Charles Kral oldu. İlerleyen aylarda törenle tacını mutlaka takacaktır ama annesi ölür ölmez tahta çıkmıştır. Sembolik duyurular da ihtişamla yapılırken büyük resme bakmakta fayda var. Başta devlet reisi değişmiştir. Sadece bir devletin değil pek çoğunun, örneğin Kanada’nın, Avustralya’nın, Yeni Zelanda’nın, Jamaika’nın vs. Bu değişim ne ilk ne de sondur, ama seçim nasıl olmuştur? Hiçbir seçim mevzubahis değildir. Demokrasilerde seçim esastır ama anayasal monarşilerde bu yoktur. Üstelik Britanya’da yazılı bir anayasa da mevcut değildir. Genelde babadan oğula geçen bu sistem Cumhuriyet ile yönetilen devletlerde en azından antipati ile karşılanır. Çünkü anti-demokratik bir uygulama ile devletin başı değişmiştir. Bu da demokrasi ile bağdaşmaz. O kadarı doğrudur. Peki Kralın yetkileri nedir? Aslında fevkalade sınırlıdır. Keyfince Başbakan atayamaz. Hükümet politikalarını açıklar ama karar verme sürecinde yer almaz. Haftada bir başbakanla görüşür ama yetki ve mesuliyet Avam Kamerasında çoğunluğa sahip olan siyası liderdedir. Taht günlük siyasete karışmaz. En fazla uyarıda bulunur, İskoç referandumunda olduğu gibi. Kraliçe her ne kadar ülkenin bölünmesini istemese de sadece ‘çok iyi düşünün’ demekle yetinmişti. İlginç olanı Kraliçe’nin düşünülenin aksine Muhafazakarlardan daha ziyade İşçi Partili başbakanları ile daha iyi anlaşması ve geçinmesi olmuştur. Demir Leydi diye anılan Margaret Thatcher ile yıldızları hiç barışmamış ama 1960’lı ve 1970’lı yılların Harold Wilson’u ile çok sıcak ve uyumlu ilişki yürütmüştür. Bütün eski başbakanların hemfikir olduğu husus Kraliçe’nin muazzam tecrübesidir. Müzakerelerin yapıldığı devlet başkanlarının ya babasını ve çocukluğunu bilmesi- Trudeau gibi- ya da siyasete daha atılmadan önce tanıması – Eisenhower’da olduğu gibi. Dahili meselelerde nadiren tecrübelerine dayanarak, Churchill’de benzer durumda şunu yapmıştı diyerek tavsiyelerde bulunması faydalı olmuş. Ama 1970’lerde İşçi Partisinin başbakanı olan James Callaghan haftalık görüşmelerde Kraliçe Elizabeth’e dert yandığını anlatır ve aldığı cevap son derece anlamlıdır: Sen bunun için maaşını alıyorsun! Yeni Kral III.cü Charles’a yöneldiğimizde önündeki tercih daha sınırlı bir monarşi, daha küçük Kraliyet ailesi yaratmak ve bununla yetinmek. Bu yolda adım atmak da Britanya Kraliyetini İskandinav Krallıklarına benzetecektir, tabir-i caiz ise ‘bisikletli Kraliyet’; halkla daha kaynaşan, içinde olan ve sosyal mesafesini azaltan yeni bir yaklaşım. Bu strateji de Jamaika ve Avustralya’da baş gösteren Cumhuriyetçi hareketin önüne geçilmesi için de en uygunu olacağı muhakkaktır.” Süreyya daha konfirme yaklaşıyor ama ben anlamam güneşi batırdım…