Her işimiz yolundaymış gibi şimdi de Emlak Vergisi’nde yapılan yeni artışları tartışmaya başladık. Vatandaştan her yıl emlak vergisi niye alınır bugüne kadar anlamış değilim. Çünkü, emlak üzerine devletin getirdiği bir artı değer olmadığını düşünenlerdenim. Eğer emlakını satıyorsan, zaten alım-satım vergisini ödüyorsun. Emlakın üzerinde değer artışına neden olacak yoldu, elektrikti, suydu gibi hizmetler getiriliyorsa zaten senden gerekli olan katkı bedelini belediyeler çatır çatır tahsil ediyorlar. Ya da kiraya veriyorsan, gelir vergisini ödüyorsun.

Orta yerde duran ve devletin üzerine bir çivi çakmadığı konutunuz için her yıl neden vergi ödeniyor, bugüne kadar asla anlamadım. Daha da zor anlarım!

Gelelim işin bugünkü boyutuna.

Emlak vergisi, düzenli olarak ödenmesi gereken vergiler arasında yer alıyor. Emlak vergisi, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’na göre düzenlenen vergi çeşitleri arasında yer alıyor. Konut, iş yeri, arsa, bina gibi tüm taşınmaz malları kapsayan bu vergi kendi içerisinde arazi ve bina vergisi olmak üzere ikiye ayrılıyor.

Eğer bir evin bulunuyorsa, yalnızca konut vergisine özel olarak bir adet evi olanlara sıfır oranlı emlak vergisi istisnası uygulanıyor. Böylece vergi vermene gerek kalmıyor. Ancak yine de belediyeye başvurarak muafiyet belgesi vermen gerekiyor.

Şehit eşleri ve çocukları, emekliler, engelliler, gaziler ve işsizler de emlak vergisinden muaf tutuluyor. Bu muafiyetten faydalanabilmek için konutun 200 metrekareden küçük olması gerekiyor. Ayrıca kişinin nüfus dairesindeki ikamet bilgisinin bu konut olması şartı bulunuyor.

Emlak vergisi, taşınmazın cinsi ve bulunduğu ile göre değişiklik gösterebiliyor. Ödemen gereken tutar taşınmazın satış esnasında belirlenen rayiç bedeli üzerinden hesaplanıyor. Konutlardan binde 1, mesken dışı binalardan binde 2, arazilerden binde 1, arsalardan ise; binde 3 oranında emlak vergisi alınıyor. Taşınmazın büyükşehirlerde bulunması durumunda emlak vergisi yüzde 100 artış gösteriyor.

Emlak vergisi ödemelerini her ilçenin kendi belediyesine yapılması gerekiyor. Henüz inşaat devam ederken alınan konutlar için tapu verilmiyor ancak emlak vergisinin ödenmesi gerekiyor. Buna “Kat irtifakı?” na göre vergilendirme deniyor. Hangi dairenin kime ait olduğunun tam olarak ifade edilmediği durumlarda kat irtifaklı tapular veriliyor. Bu tapu ile belediyeye giderek kendi üzerine düşen oranda emlak vergisi ödeniyor.

Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi, Emlak vergisi yıllık bir vergi ve iki taksit halinde ödenebiliyor. İlk taksiti en geç mayıs, ikinci taksiti ise kasım ayında ödeniyor.

Bu kadar teknik bilgiden sonra şimdi de bugün tartıştığımız konuya gelelim. Emlak vergisinde değerleme oranları kimi yerlerde on kat kimi yerlerde yirmi kat artırıldı. Yani, bu da emlak sahiplerinin ödedikleri vergileri on ila yirmi kat oranında artırdı. Yani dikili ağacı olanın ödediği vergiler kat be kat arttı.

Bunun, vatandaşlara yansıması nasıl olacak ?

Her şeyden önce, oturduğu ev dışında, birde kirada konutu bulunan bir vatandaşımız, hem oturduğu ev için hem de kirada bulunan konutu için bir hayli yüklü vergi altına girmiş bulunuyor.

Bu aşamada, oturduğu evden vaz geçtim ama, kiradaki konutu için ödeyeceği vergi yükünün bir kısmını, evi kiralayan vatandaştan çıkaracağını düşünmemek mümkün mü? Zaten yüksek kira bedelleri karşısında zorlanan dar gelirli vatandaşların, emlak vergisi artışından doğan ikinci bir yükü nasıl çekeceklerini gerçekten merak ediyorum?

Özetle;

Vatandaşların kira yükünü artıracak olan, emlak üzerine getirilen yüksek değer artışlarının sadece alım ve satımlarda uygulanması düşünülemez mi? Böyle bir uygulama en azından kira artışlarına yansıyacak olan yükü azaltacaktır. Peki, Maliye bu işten vazgeçer mi ? Ne yazık ki böyle bir şeyi bugüne kadar tarih yazmadı, bundan sonra da yazmaz gibi geliyor bize.

Bütçe kaynaklarını önemli ölçüde vatandaşlardan topladığı vergilerle oluşturan maliye sistemi, bu yolla hem emlak hem de gelir vergisi gelirlerini artırmayı hedefliyor. Onlar da iyi biliyorlar ki, emlak vergilerinin yükselmesiyle birlikte, kiralara yansıyacak olan artışlarla da gelir vergisinde önemli oranda artacaktır. Yani bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktır.

Her yıl büyük holdinglerin milyarlarca liralık vergi gelirlerine af ve muafiyet getiren Maliye Bakanlığı, öyle anlaşılır ki; yine hedefine dar ve sabit gelirli vatandaşlarını oturtmuş. Bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Kümeste ne yolacak kaz ne de tüy kaldı!