Tıp dünyasında bir efsane olarak kabul edilen Prof. Dr. Gazi Yaşargil, 100 yaşında hayata veda etti.

Modern beyin cerrahisinin öncülerinden biri olan Prof. Dr. Gazi Yaşargil, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada büyük saygı gören bir isimdi. Amerikan Beyin Cerrahları Derneği tarafından “Yüzyılın Beyin Cerrahı” seçilerek adını tıp tarihine altın harflerle yazdırdı.

Gazi Yaşargil’in hayatında, ünlü şair Can Yücel’le arasında geçen etkileyici bir hikâye yer alır. Bu hikâyenin gerçek olup olmadığı konusunda farklı görüşler olsa da, anlatılanlar adalet, fedakârlık ve dostluk üzerine güçlü bir örnek sunar.

Liseyi birlikte okuyan iki sıkı dost, Gazi Yaşargil ve Can Yücel, eğitimleri boyunca harçlıklarını biriktirirler. Mezuniyetin ardından, dönemin Milli Eğitim Bakanı’na gidip yurtdışında eğitim görmek istediklerini söylerler.

Bakan, iki başarılı gencin talebini dinledikten sonra Can Yücel’i dışarı çıkarır ve Gazi Yaşargil’e şöyle der:

“Seni gönderebilirim ama oğlumu da gönderirsem ‘torpil yaptı’ derler. Bu yüzden Can’ı gönderemem.”

Can Yücel, bu karara başını eğer ve “Madem öyle, benim biriktirdiğim parayı da sen al. Hiç olmazsa birimiz amacına ulaşsın,” diyerek tüm birikimini arkadaşına verir.

Bu fedakârlığın ardındaki isim, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’dir. Gönderilmeyen öğrenci kendi oğlu Can Yücel, yurt dışına gönderilen ise sonrasında dünyanın en önemli beyin cerrahlarından biri olacak Gazi Yaşargil’dir.

1943 yılında Almanya’ya giden Yaşargil, burada tıp eğitimine başlar. İki yıl sonra İsviçre’ye geçer ve Zürih Tıp Fakültesi’nde, ünlü beyin cerrahı Prof. Dr. Rudolf Nissen’in asistanı olur. Bu süreçte Can Yücel’le bağını hiç koparmaz; Can sık sık arayıp derslerini sorar, destek olur.

VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILIŞI

1960 yılında Türkiye’de askeri darbe gerçekleşir. Gazi Yaşargil’in doçentlik sınavına hazırlandığı dönemde kendisine askerlik celbi gelir. O günlerde lise arkadaşı Ömer İnönü onu ziyarete gelir. Gazi Yaşargil, İsmet İnönü’nün oğlu Ömer’e şöyle der:

“Git babana söyle, profesör olup döneyim, öyle askere geleyim.”

Ancak çabalar sonuçsuz kalır. Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılır. Böylece “haymatlos” yani vatansız pasaportla yaşamaya başlar. Yine de bilimden kopmaz; önce profesör, sonra ordinaryüs profesör olur.

TÜRKİYE’YE DÖNÜŞÜ

Yıllar sonra dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın girişimiyle tekrar Türk vatandaşlığına kabul edilir. Sanayi Bakanı Şükrü Yürür, pasaportunu bizzat verir.

18 yaşında ayrıldığı Türkiye’ye, 63 yaşında geri döner. Ankara’ya vardığında, şehirdeki değişim karşısında çok duygulanır. Otomobilinden inmeden, üç saat boyunca Ankara sokaklarını gezer.

İstanbul’a geçer ve yıllar sonra dostu Can Yücel’le kavuşur. Bu duygusal buluşmada Yaşargil,

“Seninkiler gibi bir şiir yazabilsem başka bir şey istemem,” der. Can Yücel ise, “Ben de senin gibi bir ameliyat yapabilsem başka bir şey istemem hayattan,” diye yanıtlar.

Gazi Yaşargil, oğluna “Can” adını verir; dostunun hatırasını yaşatır. Can Yücel'in oğlu Hasan'ı da yanına alır, bağlarını hep sıcak tutar.

VEDA ZAMANI

1999 yılında Can Yücel hastalanınca oğlu Hasan, Gazi Yaşargil’e bir mektup yollar ve babasının onun için imzaladığı son kitabı gönderir: Mekânım Datça Olsun.

Kitabın ilk sayfasında şu satırlar yazılıdır:

“Gazi… gözümün bebeği… giderayak…”

O gün, Hasan’dan “Gazi’den selam var” sözünü duyan Can Yücel, son nefesini verir.

Gazi Yaşargil, iki evlilik yaptı. İlk evliliğinden Leyla ve Ceylan adında iki kızı, Can adında bir oğlu vardır. Beyin ameliyatlarında kullandığı bir alete kızı Leyla’nın adını vermiştir.

Tıp dünyasına damga vuran, binlerce insanın hayatına dokunan büyük bir bilim insanıydı.

Allah rahmet eylesin. Işıklar içinde uyusun.