Akaryakıta ve enerji fiyatlarına peş peşe gelen  zamlar , döviz ve altındaki hızlı yükseliş insanların  alım gücünü iyice düşürdü. Halkın çoğu artık  mutfaklarında tencere kaynatmakta zorlanırken, çöpten yiyecek artığı, pazarlardan da pazar artığı toplamak zorunda kalıyor.

Akaryakıta ve enerji fiyatlarına peş peşe gelen zamlar , döviz ve altındaki hızlı yükseliş insanların alım gücünü iyice düşürdü. Halkın çoğu artık mutfaklarında tencere kaynatmakta zorlanırken, çöpten yiyecek artığı, pazarlardan da pazar artığı toplamak zorunda kalıyor.

Hayat pahalılığının etkilemediği neredeyse hiçbir kesim kalmadı Bu krizden en fazla etkilenenlerin başında esnaf, çiftçi, işçi ve emekliler geliyor.2020 yılında 99 bin 588 esnaf dükkanını, işyerini kapatmış durumda. İktidardan tatmin edici, ciddi destek bekleyen esnafa sadece kredi verilerek borçlarına borç eklendi..

Açlık sınırı asgari ücretin üstüne çıktı. Yoksulluk sınırı ise asgari ücretin üç katından fazla. Böyle bir ortamda yapılan maaş zamları anlamını yitirdi. İşçi, memur ve emekliler açlık ve yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamaya mahkûm edilmiş durumda . Asgari ücretliler ile emeklinin yüzde 70’i açlık sınırı altındaki maaşları ile geçinmeye çalışıyorlar. Bir asgari ücretlinin maaşının yüzde 30’una yakını vergiye gidiyor. Memura, emekliye yüzde 13-15 zam verilirken, halkın gıda enflasyonu yüzde 50’leri geçmiş bulunuyor. Ülkemizde çalışanların büyük bir bölümü asgari ücretle geçiniyor. TÜİK verilerine göre halkın önemli bir bölümü eğer bulabilirse ucuz ürünleri tüketmeye, borçlanmaya, mecbur kalıyor.

Ekonomik kriz ve pandemi koşulları nedeniyle yoksulluğu giderek derinleşen emekliler tam anlamıyla yaşam savaşı veriyor. Her ay yoksullaşmanın fotoğrafını çeken Türk-İş’e göre, 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden “açlık sınırı” 3 bin 49 lira olarak belirlendi.

Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen “yoksulluk sınırı” ise 9 bin 931 lira 59 kuruş oldu. Emekli aylıklarının çok büyük bir bölümü ise değil yoksulluk sınırına, açlık sınırına bile yaklaşmıyor.

Farklı sosyal güvenlik kurumlarından emekli de olsalar da, emeklilerin ortaklaştığı tek konu yoksulluk. Emekliler “Emeklilik koşullarında zaten mağdurduk. Pandemi de gelince o da bizi yerin dibine soktu. Pandemi sürecinde hükümetten bir destek görmedik. Hükümet bizi gözden çıkardı. Temel tüketim maddelerine yapılan zamlar nedeniyle maaşlarımız yüzde 40-50 arası eridi. Ne kadar maaşlarımızı dolarla almıyorsak da doların artması alım gücünü düşürdü. Emekliler olarak artık bittik” diye dert yanıyorlar

Bu arada Türkiye Emekliler Derneği, aylık bağlama oranında artış talep etti. Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Başkanı Kazım Ergün, “Bugün asgari ücret üzerinden SGK primi yatırılan çalışanlar emekli olduklarında asgari ücretin çok altında aylık alıyor. Emekli aylığı hesaplamasında gösterge sistemine geçilmeli ve mevcut yüzde 35 olan alt sınır aylık bağlama oranı, yüzde 70’lere yükseltilmeli” ifadelerini kullandı

Sonuç olarak emekliler enflasyon kadar zam değil, insan onuruna yaraşır bir şekilde emeklerinin karşılığı olan adil bir zam istiyor.