yağmur kokusunda

pas tutmuş

çoğul yalnızlıklarımdan

kalmış gebe sözcüklerim

uzunca bir yolun teri düştü yorgunluğuma

emeksiz sevdaların zenginlikleri içerisindeyiz

yeni bir çağın geçmiş çıraklığında yanıyoruz

soyunmak mı istersin acımasız dünyanın kibrine

geldik ve gidiyoruz

üç günlük uykumuzun ölüm sersemliğinde

yağmur kokusundaki toprak

binlerce insanın anılarını saklamışçasına geliyor

Geldik ve Gidiyoruz şiirinde, yaşamı, ölümü, aşkı, umudu evet her şeye rağmen umudu öylesine güzel dillendirmiş ki okudukça tekrar okuma isteği uyanıyor içinizde.

Niyazi Yangın’ın üçüncü kitabı elimde. Her kitabı çıktığında mutlaka beni de unutmaz ilk gönderecekleri arasında olurum imzasını atarken, kargonun yolunu tutarken.

Yaşamak biraz da üretmektir. Yangın’ın şiirinde de söylediği gibi “geldik ve gidiyoruz”’un bir anlamı kalmıyor geriye bir şeyler bırakmadınızsa sanat adına, bilim adına, insanlık adına.

 Takipçilerinin ve okuyanlarının bildiği gibi Yangın, engelli bir arkadaşımız.  Ancak hiçbir zaman sorun ettiği, takıntı haline getirdiği hatta “bazıları gibi” engelliyim duygu ve düşüncesi ile duygu sömürüsü yaptığı asla görülmemiştir. Toplumsal sorunlara duyarlı bir birey olarak üretmek, kafa yormak, emekçinin, ezilenlerin yanında olmak ve onları kitap haline getirerek geleceğe miras bırakmak sorumluluğu ve bilinci içerisinde.

Yangın’ı ilk tanıştığımız günden bu yana hep dost bildim, kardeş bildim yaşam boyunca hep öyle de kalacak çünkü bu dostluğu, kardeşliği ve vefayı, kendisinin dost vefalı yüreğiyle çoktan hak ediyor.

 Niyazi Yangın bir söyleşisinde kendinden şöyle söz ediyordu;   “Nasıl şiir yazmaya başladım. Kendimi ve yaşamımı sizlerle paylaşayım. 1987'nin Eylül ayında doğdum. Eylül, ayrılıkların ve hasretin mısralara döküldüğü ay. Yaşamımın zorluk anı başlamıştı. 1994 yılı... Genetik (DMD) bir hastalık taşıdığımı öğrenmiştik. Ailem çok üzülmüştü. Yıl 1996. Kalbimize yeni bir acı daha düşmüştü. Acı ile yeniden tanışmıştım. Bu sefer baba hasreti idi…

Eğitim hayatıma değinmek isterim. İlk ve Ortaokulu Niyazi Üzmez ve Cumhuriyet İlkokulunda bitirdim. Sanırım 9 yaşımda yürümem durmuştu. Annem beni sırtında taşıyarak okumuştum. Emeği çoktur. 2006 yılında Ticaret Meslek Lisesi'nden mezun oldum. Açıktan 2 yıl muhasebe tahsilimi tamamladım.

2014 yılının Nisan ayında kalbim durmuştu. Bir ay yoğun bakımda yattı. Yeni bir zorluk daha biçilmişti bana... Nefesimi makina yardımı ile almaya başlamıştım. 

Her bir zorluğun sonunda, yeni bir başlangıç müjdesi vardır. Yeter ki o kıvılcımı duymaktır. Bize yeni zaferler kazandıracak... 

Şiir yazmaya başlamıştım. Şiirlerimi sosyal medyadan paylaşıyordum. "Şiir kitabı çıkarma ateşi" düşmüştü gönlüme... Aslında bana inanan ve destekleyenlerin mucizesiydi. 2018 yılında "ŞİİRİMİN RENGİ" şiir kitabımın emeği doğmuştu. Sonra da Derleme kitaplarında gönlümün yolculuğu olan şiirlerime yer verilmeye başlanmıştı. 2019 yılında ikinci şiir kitabım "DENİZLERDEKİ SEVDAM" çıktı.

Yürek işçisiydim ben... 

Emeğimi dövüştüren ve sevdayı ateşleyendim. Sevgi ve şiir ile gönlünüzü demleyin. Yaşamın yegâne umudu buradadır.”

Şair Yangın’ı, üçüncü şiir kitabı “DUDAK YARASI” ile bir kez daha gazete köşemde sizlerle buluşturdum. Kitaplarını alarak yanında olmak da duyarlı okuyan dostlarıma düşüyor. Yangın’ın bir şiiriyle yazıma son vermek istiyorum.

DÜŞLER KURARIM

düşler kurarım salıncaklar içerisinde

sevda dedim kaybolmuş sözcüklere

dudak arasında bitmeyen tütün isteği

arsızca özledim sesindeki sevinci

mayıs ayının son günlerindeyiz

havalar hâlâ yoksul soğuklarda

üşüyorum ellerim ellerinden uzak

derin bir yalnızlık içerisinde uykuya yeniliyorum

şu ışıksız odalarda

kokun yok artık

aşk resimleri çiziyorum gölgesiz kadınlar

bilmiyorum ki şu yüreğimin sesi misin?