Murat S.ÖZBÜLBÜL Hepimiz biliyoruz bu gezegende aynı anda birçok birbirinden farklı insan topluluğu yaşamaktadır. Bu insan...

Murat S.ÖZBÜLBÜL

Hepimiz biliyoruz bu gezegende aynı anda birçok birbirinden farklı insan topluluğu yaşamaktadır. Bu insan topluluklarının hemen hemen hepsi birbirinden oldukça farklı yaşam biçimleri sürmekte, farklı üretim yöntemleri kullanmakta ve doğal olarak da yapabilme edebilme yetileri farklılaşmaktadır.

Aynı dönemde son derecede şaşırtıcı bir biçimde bilgi çağı, sanayi çağı, tarım çağı ve hatta eser miktarda olsa bile taş devri insanları birlikte yaşamakta ve bu gezegeni paylaşmaktadırlar.

Hangi toplumun egemen, güçlü ve müreffeh olacağını belirleyen asli faktör ise doğal olarak yapabilme, edebilme yetisi olmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk bu gerçeği en iyi gören ve önderliğini yaptığı aydınlanma devrimi ile Türk Milletine yapabilme edebilme kapasitesi kazandırmaya çalışan bir devlet adamıdır.

Bizim halkımız ne yazık ki batı uygarlığında yaşanan aydınlanma devrimine ayak uyduramamış ve değişen dünya koşullarında keşifler ve icatlar çağına bir katkı sunamamıştır.

Bu durumun siyasi, dini, kültürel ve ekonomik nedenleri olsa da gerçek gerçektir bu halk icatlar ve keşifler çağında resmen nal toplamış tarım çağının belirleyici ve söz sahibi lider toplumlarından biri olduğu halde sanayi çağında hızla güç ve zenginlik kaybederek geri kalmış toplum statüsüne savrulmuştur.

Bu savrulma ve statü kaybı halkımızda çok ciddi bir özgüven eksikliğine ve hatta komplekse yol açmış onlar yapar biz yapamaz anca seyrederiz anlayışının kemikleşmesine yol açmıştır.

Günümüzde siyasi iktidar işte bu kompleksin farkındadır ve halkın bu kompleksini tatmin edeceğini gururunu okşayacağını düşündüğü algı operasyonlarına girişmekte ve bakın artık bizde yapıyoruz, yapabiliyoruz propagandası yapmaktadır.

Son günlerde çokça konuşulan İmece Uydusu ve TCG Anadolu Amfibik gemisi de bu algı operasyonları doğrultusunda kullanılmaktadır.

Ben bu halkın çağdaş uygarlığa mensup toplumların yapabildiği edebildiği her şeyi eksiksiz ve hatta fazlasıyla yapabilmesi için uğraşan kişilerden biriyim. Lakin iş yapmak yerine algı operasyonları ile beyin yıkamaya halkı aldatmaya da karşıyım!

Bakın bu gün uzaya bir uydu atmak artık çok sıradan bir olaydır. Elon Musk’ın şirketi kendi uzay araçlarını ve fırlatma tesislerini kullanarak tek seferde 50 – 60 uydu atar ve gezegenimizin yörüngesine on binlerce uydu yerleştirirken bir devletin bakın bizde uydu yapabiliyoruz diye övünmek gerçekten de komik kaçmaktadır.

Hani 50’li, 60’lı yıllarda yapsan neyse ama çağımızda artık özel şirketler uzaya roket atıyor, uydu yerleştiriyor ve hatta uzay turizmi düzenliyorken koskoca bir devletin bakın bende uydu yaptım demesi kimse tarafından ciddiye alınmaz.

Gelelim Uçak Gemisi meselesine malum sosyal medyada Konya’daki gizli üste son derecede gizli olarak üretilen uçan uçak gemisi fotoğrafları dolaşıyor. Bir amfibi çıkarma gemisine uçak gemisi muamelesi yapmak, halka bakın bizde uçak gemisi yapıyoruz, bizim de uçak gemimiz var demek aynen buna benzer bir algı operasyonudur.

Bakın bu gemi çok maksatlı amfibi hücum gemisidir, gemi tipi Landing Helicopter Dock olarak geçmektedir. Geminin uzunluğu sadece 231 ve genişliği ise 32 metredir. Amerikan Uçak gemilerinin uçuş güvertesi ise 330 metrenin üzerindedir.

Bu gemi ancak dikey iniş kalkış yapabilen helikopterler, kısa mesafede havalanabilen İHA’lar ve F35’ler için düşünülmüştü ama F35 projesi yatınca sadece helikopter ve İHA’lar için kullanılabilir hale geldi.

Üstelik Türker Ertürk bu geminin teknolojisi konusunda bazı uyarılarda bulunmuştu, bu uyarılar hiç dikkate alınmadan gemi alelacele bir törenle teslim alındı. Burada amaç elbette algıyı yönetmek halka bakın biz neler yapabiliyoruz demek.

Son söz olarak şunu söyleyeyim üstün niteliklere sahip teknolojik bir cihaz yapmak ancak ve ancak bilim sayesinde olur. Bir taraftan bilimsel eğitimin çanına ot tıkatıp diğer taraftan da teknolojik ürünler ile övünmeye çalışmak abesle iştigalden başka bir şey değildir.