M. UMUT KARAKÜLAH
Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının kutup yıldızı haline gelen Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı’nın (TÜSİAV) Yönetim Kurulu Başkanı Veli Sarıtoprak, bu hafta köşesinde; Ankara Ticaret Odası’nın başarılı ve çok çalışkan Başkanı Gürsel Baran’ı ağırladı.
160 bini aşkın üyesiyle Türkiye’nin ikinci büyük odası olan ATO’yu ağırlığı olan, sözü dinlenen ve saygın bir kurum haline getiren Gürsel Başkan’la Ankara’yı, Ankara ekonomisini ve ATO’yu konuştuk.
- 2024 yılı nasıl geçti? 2025 yılından beklentileriniz neler?
- Gürsel Baran: Dünyanın düzenini alt üst eden pandemi ile başlayan 2020’li yıllar, ne yazık ki 2023 ve 2024 yıllarında da zorlu sınavlara sahne oldu. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında “asrın felaketi” olarak tanımladığımız 6 Şubat depremlerini yaşadık; yüreklerimiz paramparça oldu. 11 ilimizde yıkıma yol açan deprem, ekonomimizi de ağır şekilde etkiledi. Enflasyondaki yükseliş ve sıkı para politikaları, küresel ekonomide yavaşlamaya yol açtı. Yaşam maliyetleri yükselirken, borçlanma maliyetleri de arttı. Son yıllara damga vuran iklim krizi, 2024 yılında da ülkemiz dahil dünyanın çeşitli bölgelerinde hasarlara yol açtı. Bu süreçte yakın coğrafyamızda İsrail’in Filistin’e yönelik soykırıma varan saldırıları, Rusya-Ukrayna savaşı ve Suriye’deki gelişmeler dünya gündeminde yer aldı. Almanya başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerde otomotiv sektöründeki üretimin kısılması, işletmelerin kapanması gibi olumsuz tablolar yaşanırken Türkiye ekonomisi, istikrarını korumaya devam etti. Bu süreçte enflasyonla mücadele süreci kararlılıkla sürdürüldü, beklendiği kadar olmasa da enflasyon inmeye ve faiz indirimleri konuşulmaya başlandı. Turizm gelirleri arttı. Yabancı para girişi arttı. Türkiye Cumhuriyeti, ikinci yüzyılına, depremin hasarlarını sararak, coğrafyasındaki olumsuzluklara rağmen bir güven adası olarak varlığını sürdürerek başladı.
2025 yılının dünya için de ülkemiz için de unutulmaz bir yıl olacağına inanıyoruz. Ülkemiz açısından, ekonomimiz açısından umutlu ve iyimseriz. Faiz indirimlerinin başlayacağına ve daralmaya başlayan ekonomimizin yeniden gelişme kaydedeceğine inanıyoruz. Lokomotif niteliğindeki inşaat sektörünün yıl ortasından itibaren hareketlenmeye başlayacağını tahmin ediyoruz. Suriye’deki son gelişmeler, bizi yakından ilgilendiriyor. Suriye sınır komşumuz olarak ticaretimizin olduğu bir ülke idi. Bu ilişkiler devam edecektir. Ülkenin yeniden inşası için 400 milyar dolarlık bir rakamdan bahsediliyor. İnşaat sektöründe güçlü, yurtdışı müteahhitlik projelerinde dünya ikinci olan Türkiye’nin bu pastadan ciddi pay alabileceğine inanıyoruz. En büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği ülkelerinde yaşanan sancılar ve küresel ekonomiyi etkileyen daralma ticaretimiz için olumsuz sinyal oluştursa da, Türkiye’nin yeni yılda ihracatı geliştirmek için yeni Pazar ve ürünlere odaklanması gerektiğine inanıyoruz. Bu noktada Avrupa Birliği’nin yeşil dönüşüm süreci Türkiye’nin üretim kalitesini yükseltmesi açısından da önem taşıyor. KOBİ’lerimizin gerekli desteklerle yeni sürece uyum sağlayacağını değerlendiriyoruz. Dünyanın iklim değişikliği ve dijitalleşme alanında elde ettiği gelişmeler ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Türkiye’nin bu iki alandaki gelişmeleri kaçırmaması ve gelecek yıllar için risk oluşturduğu ifade edilen tarım üretimine de ağırlık vermesi gerektiği kanaatindeyiz.
- Bugün reel sektörün yaşadığı sorunların başında işçi bulma konusu olduğu söyleniyor. Sizce durum nedir, gerçekten de aranan eleman bulunamıyor mu?
- Gürsel Baran: Evet maalesef ülke olarak böyle bir gerçek yaşıyoruz. Esasen sadece bizim ülkemizde değil diğer ülkelerde de çalışacak personeli bulma konusunda sorunlar yaşanıyor. Nitelikli elemanı geçtik, niteliksiz de bulamıyoruz. Bunda eğitim sistemimizin payı kadar kamunun ücret politikasının da etkisi var. En düşük memur maaşı 44 bin lira iken, işçi 22 bin liraya çalışmak ister mi? Maalesef öyle.
- Ankara’nın ihracatta durumu nedir? Başkent’in ihracatını artırmak için neler yapıyorsunuz?
- Gürsel Baran: Başkentimizin 14 milyar doları ihracat olmak üzere yaklaşık 32 milyar dolarlık dış ticaret hacmi söz konusu. Türkiye’nin en büyük ikinci ithalatçısı, üçüncü ihracatçısı durumunda. Başkent’in ihracatında savunma sanayi ürünleri başta olmak üzere teknoloji oranı yüksek ürünler var olduğu için ihracat kilogram fiyatı ise Türkiye ortalaması olan 1,42 doların çok üzerinde. Ankara’nın ihracatı incelendiğinde, yüksek teknoloji ihracatı payı yüzde 13 ile Türkiye ortalaması olan yüzde 3,8’in üzerinde. Yani her 100 dolarlık ihracatımızın 13 doları yüksek teknoloji ürünlerinden elde ediliyor.
Ankara Ticaret Odası olarak temel hedeflerimizden birisi Ankara'nın mevcut ihracat rakamlarının artırılması, yeni ihracatçıların oluşturulması, olanlara yeni pazarlar ve müşteriler kazandırılması. Bu çerçevedeki çalışmalarımız kapsamında, Ankara’daki Büyükelçilerle sıklıkla bir araya gelmeye çalışıyoruz. Ataşeler ve diğer büyükelçilik yetkilileriyle de iletişim halindeyiz. Başkent Ankara’nın tüm ülkelerle dış ticaretini geliştirmek istiyoruz. Fransa’dan Avrnavutluk’a kadar pek çok ülkenin büyükelçisini odamızda misafir ettik. Karşılıklı ticari ilişkileri geliştirme konusunda görüşlerimizi paylaştık.
Odamız bünyesindeki “Dış Ticaret İstihbarat Merkezi” ve “İhracat Destek Ofisi” aracılığıyla üyelerimizin dış ticaret hacmini artırmaları, yeni pazar ve müşteri bulmaları ile sürdürülebilir ihracat yapısına ulaşmaları için ticari istihbarat ve dış ticaret danışmanlık hizmetleri veriyoruz.
Odamız üyelerinin e-ticaret ve e-ihracat alanında gelişime adapte olmaları, bu alanlarda faaliyet gösterebilmeleri ve pazarlarını genişletmelerine destek olmak amacıyla ihtiyaç duyulan konularda kapsamlı eğitim programları düzenliyor gerekli durumlarda danışmanlık hizmeti sağlıyoruz.
Dış ticaretin her aşamasında üretici ve ihracatçı üyelerin yanında yer alarak, onları doğru yabancı alıcılarla buluşturmak amacıyla “ATO çatısı altında” uluslararası fuar katılımları organize edilecek. Ayrıca, bu yıl da “Yabancı Alım Heyetleri” ve “Yurt Dışına Heyet Ziyaretleri” organizasyonlarına destek verilmeye devam edilerek, üyelerimizin uluslararası pazarlarda yeni fırsatlar yakalamasına katkı sağlayacağız.
- En çok övündüğümüz konulardan biri “müteşebbis ruhumuz”. Bunun geliştirilmesi için girişimcilik nasıl desteklenmeli?
- Gürsel Baran: Ekonomimize yeni girişimciler, özellikle de genç girişimciler kazandırmak, sanayi ve ticaretimizin gelişmesi, ihracatımızın artması ve ekonomik kalkınma için olmazsa olmazların başında geliyor.
Gençlerimizin girişimcilik konusunda teşvik edilmesi, onlara rehber olunması ve destek sağlanması bu noktada çok önemli. Ülkemizde 200’ü aşkın üniversitemizde, yaklaşık 8 milyon öğrenci eğitim görüyor. Bu üniversitelerden mezun olan gençlerimizin kamu veya özel sektörde çalışan olma gayesini girişimci olma hedefine yönlendirmemiz şart. Tüm gençlerimiz kamuda masa başında çalışırsa oturdukları o sandalyeyle masayı üretecek kimseyi bulamayız. Bu yüzden hayata yeni atılan pırıl pırıl gençlerimizin her birini ülkemize katma değer sağlayacak dünya çapında girişimci haline getirecek adımları ivedi olarak atmalıyız.
Tüm dünyada, özellikle Türkiye gibi genç nüfusu fazla olan ve gençlere istihdam sorunu yaşayan ülkelerde, girişimcilik, ekonominin büyümesi ve işsizliğin önüne geçilmesi konusunda çıkış yolu olarak görülüyor.
Öncelikle, Türkiye ekonomisinin gelişmesine katkı sağlayacak sektörlerde girişimde bulunulmasına yardımcı olacak politikaları belirlemeli ve girişimcileri bu sektörlere yönlendirecek teşvikleri sağlamalıyız.
Girişimcilikle ilgili farkındalığın ve rol model sayısının artırılması da destekleyici olacaktır.
Genç girişimci sayısının artması adına atacağımız her adım ve yapacağımız her proje, yeniliğin, rekabetin, verimliliğin, kalitenin ve istihdamın artması, dolayısıyla da ekonomik kalkınmanın hızlanması demektir.