ABD'li ressam Margaret Ross Tolbert'in öncülüğünde geliştirilen, sanatı, çevre farkındalığını ve kültürel hafızayı birleştiren disiplinler arası bir proje olan 'Proje Su' (Project Water: Leto Joins the Springs) kapsamında Antalya'nın batısındaki Likya antik kentleri ve su kaynaklarının yaşadığı sorunlar kitaplaştırıldı. Tolbert'in, bu bölgede yaşanan çevre sorunlarına ilişkin resimleri de kitapta yer aldı. Proje Su ve hazırlanan kitaba Doğa Araştırmaları Derneği, Sualtı Araştırmaları Derneği, SAD-Akdeniz Foku Araştırma Grubu, Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği ve çok sayıda bilim insanı destek verdi. Proje Su kapsamında, Margaret Ross Tolbert ile proje ekibinden hidrojeolog Prof. Dr. Can Denizman, gazeteci-yazar Yusuf Yavuz tarafından, Antalya'nın Kaş, Finike, Demre ve Elmalı ilçelerindeki kuruyan, kirlenen ve tehdit altındaki su kaynaklarına inceleme gezisi düzenlendi.

KADİM SU KÜLTÜRÜNÜN İZİNDE

Florida'da 12 su kaynağı ve onları besleyen akiferlerin (Ekonomik olarak önemli miktarda suyu depolayabilen ve yeterince hızlı taşıyabilen geçirimli jeolojik birimler) izini sürdüğü 'Aquiferious' projesinden yola çıkarak, başlattığı çalışmanın benzerini Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında yer alan Likya bölgesinde yapan Tolbert, hazırlanan kitabın yanı sıra önümüzdeki süreçte bu bölgedeki çevre sorunlarına dikkati çekmek ve su kaynaklarının korunması amaçlı birçok etkinlik planlandığını açıkladı. Projenin, kadim su kültürünün izini sürerken aynı zamanda günümüzün en büyük çevre sorunlarından biri olan su krizine dikkat çektiğini belirten Margaret Ross Tolbert, suyun yalnızca yaşam kaynağı olarak değil, aynı zamanda kültürel, manevi ve tarihsel bir unsur olduğunu hatırlatmayı hedeflediklerini söyledi.

YAŞAMIN ANAHTARI AKİFERLER

Tatlı suyun, özellikle akiferlerde ve yer altı sularında, bu gezegendeki yaşamın anahtarı olduğunu dile getiren Tolbert, “Suyun doğal sistemlerdeki hali, koruma ve iyileştirme için bir ölçüt niteliğindedir. Karstik akiferlerdeki yer altı suları doğal bir filtrasyon sürecinden geçer. Bu rotalarda su bu sistemlerden yüzeye çıkıyor ve tekrar karst geçitlere iniyor. Biz suyuz, sularla birbirimize bağlıyız. Tarihten öğrenir, hep birlikte akıllıca arazi kullanımı kararları alır, kirliliği azaltır ve su tüketimimizi sınırlarsak, suyun güçlü akışını koruyabiliriz ve hep birlikte gelişip serpilebiliriz" dedi.

TÜRK SU ALTI ARAŞTIRMACISININ VASİYETİ

Türk su altı araştırmacısı ve 2014 yılında kanserden hayatını kaybeden Gökhan Türe ile bu projeyi başlattıklarını anlatan Margaret Ross Tolbert, "Gökhan Türe ile tanıştığımda, birlikte Proje Su üzerinde çalışmak istedi. Beraber birçok yere gittik. ABD'ye dönmeden önceki gece, benim için defterime bu akifer rotalarını çizdi. Ama o zaman bile oldukça hastaydı. Birkaç hafta sonra bana, 'İleri evre mide kanseri teşhisi koydular. Umarım Proje Su'yu tamamlayabiliriz' şeklinde yazdı" diye konuştu.

‘DOĞANIN BÜYÜSÜ İNSAN ELİYLE BOZULMAK ÜZERE’

İnsanları yer altı su yollarıyla bağlantı kurmaya, kaynakları tanımaya ve korumaya teşvik etmeyi amaçladıklarını anlatan Tolbert, bölgedeki duruma ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Tanrıların, azizlerin ve suların coğrafyasında doğanın büyüsü insan eliyle bozulmak üzere. Günümüzde Teke Yarımadası olarak anılan bölge, antik çağda Likya uygarlığının şekillendiği coğrafyayla örtüşüyor. Batı Torosların görkemli zirveleri, büyülü sedir ormanları ve her zaman kıyı kentlerine can veren nehirler. Likya'nın karstik coğrafyası, suyun taşa, taşın suya, her ikisinin insana, insanın ise her ikisine etkisiyle biçimlenmiş bir uygarlık müzesi gibidir. Bir başka deyişle Likya uygarlığına suyun, taşın ve insanın birlikte yazdığı bir şiir diyebiliriz."

OTOYOL PROJESİ ENDİŞE VERİYOR

Bitki çayları karaciğerini ihlas ettirdi
Bitki çayları karaciğerini ihlas ettirdi
İçeriği Görüntüle

Diğer yandan proje ekibinden yapılan açıklamada; proje kapsamında bölgedeki Elmalı Ovası ve Avlan Gölü, Akdağ, Likya'nın tanrısı Apollon ile Tanrıça Artemis'in doğumuna tanıklık ettiği belirtilen Eşen Çayı, Kızlar Sivrisi, Patara'ya su taşıyan antik su yapısı ‘delikkemer', Myra gibi bölgenin birçok değerine dikkat çekilerek, Finike-Demre-Kaş-Kalkan Otoyolu projesi gündeme getirildi. Beymelek-Kalkan arasında planlanan 74 kilometrelik 4 şeritli otoyol için bölge halkının ve arkeolojik camianın endişeli olduğu belirtilen açıklamada, şunlar ifade edildi:

“Myra'dan Sura'ya, Hoyran'dan Kyaneai'ye, Phellos'tan Kalamaki'ye uzanan yeni otoyol projesinin güzergahı üzerinde bulunan tescilli arkeolojik ve doğal sit sayısı yaklaşık 20 civarında. Bir de sık maki örtüsü içinde, sarp yamaçlarda, koyaklarda henüz keşfedilmemiş olası kültürel miras var. Orta Likya olarak anılan bu bölgede, kültürel peyzajı da yaratan doğal çevrenin tam ortasından doğu-batı yönünde, 60 metre genişlikte, 74 kilometre uzunluğunda bir yara açılacak. Otoyolun geçeceği bölge, aynı zamanda Proje Su kitabına ve suyun binlerce yıllık öyküsüne odaklanan resimlere ilham veren coğrafyanın büyük bölümünü kapsıyor. Patara'nın su kaynaklarında iş makineleri dolaşıyor, Aziz Nikolaus'un mucizelerinin sindiği coğrafyada metrekareye ne kadar asfalt döküleceğinin hesapları yapılıyor. Tanrıların, Azizlerin ve efsanelerin coğrafyasından tam 19,6 milyon metreküp sökülecek. Bu sadece bir inşaat, hafriyat malzemesi değil; masallar, efsaneler ve yaşamı ayakta tutan bir kültürdür. Sökülen sadece toprak, ağaç, taş değil; binlerce yıllık bir hafızadır." (DHA)

Kaynak: DHA