2023 seçimleri yaklaşırken ekonomide havlu atan iktidarın seçim kampanyasını ideolojik, dini ve kültürel farklılıklar üzerine bina...

2023 seçimleri yaklaşırken ekonomide havlu atan iktidarın seçim kampanyasını ideolojik, dini ve kültürel farklılıklar üzerine bina etmeye çalışacağına dair emareler epeyce artmıştı.

Özellikle mütedeyyin, dindar, muhafazakâr kesime yönelik; “biz kaybederiz de bunlar gelirse son yirmi yıldaki kazanımlarınız elinizden alınır, gene başörtüsü, sakal, türban sorunu gündeme gelir” propagandaları alttan alta yürütülüyordu. 28 Şubat sürecinde yaşanılanların anımsatılması ve 28 Şubat sürecine yönelik tepki ve öfkenin diri tutulma çabası da elbette bu propaganda sürecinin önemli bir adımıydı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son kanun hamlesi işte tam da bu stratejiyi bozmanın, 28 Şubat sürecine duyulan tepki, öfke ve korkuyu ortadan kaldırmanın ve 6’lı masada oturan muhafazakâr partilerin elini güçlendirme çabasının bir parçasıdır.

Peki, bu girişim Cumhuriyetimizin ve Türk Devrimlerinin en önemli unsuru olan Laiklik ilkesine aykırı mıdır ya da Laiklik ilkesini zedeler mi?

İsterseniz öncelikle Laiklik nedir, ne değildir bir ona bakalım:

Laiklik en temelinde karar alma, kanun yapma hak ve özgürlüğünün halkta olması demektir, hukuki bir durumu anlatır.

Laik dünya görüşü aydınlanma devrimi ile başlayan süreçte egemenlik hakkının asiller ve din adamlarından halka geçmesi sürecinin en önemli unsurudur.

Süreç şöyle işlemiştir; İnsan toplulukları bin yıllar boyunca “ben asil kandan geliyorum” ve “beni tanrı seçti” yalanları üzerine bina edilmiş hanedan egemenlikleri altında ve son derecede adaletsiz bir şekilde yönetilmiştir.

Aydınlanma devrimi sadece biyolojik bilgilerin keşfine yol açarak asil kan iddiasını çürütmemiştir, evren ve doğa ile ilgili bilgilerin keşfi sonucunda dinlerin evreni açıklama ile ilgili görüşleri de çökmüştür.

Bu keşifler sonucunda dinler açıkça sorgulanmış, sorgulandıkça zayıflayarak tapınaklara çekilmiş ve toplumun karar alma mekanizmalarından dışlanarak ölüm, doğum ya da evlilik sırasında folklorik ayinlerin yapıldığı, nostaljik kurumlara dönüşmüştür. Bu gelişme sonucunda tanrı tarafından seçilmiş egemenler anlayışı da hemen hemen dünyanın her bölgesinde çökmüştür.

Sıradan insanların egemenlik talebinin hayata geçmesi ile birlikte ilahi bir güç tarafından koyulduğu iddia edilen değişmez kanun ve kuralların yerini, insani kanun ve kurallara bırakması kaçınılmaz bir hukuki gelişme olmuştur. Hemen hemen tüm dünyada kutsal olduğu iddia edilen kitapların ve bu kitaplara dayanan hukukun yerini, insan yapımı kanunlar ve anayasalar almıştır.

Laicisme sözcüğü Katolik Hristiyan inancına sahip halkların dilinde ve özellikle de Fransızca’da kullanılır ve kökenine bakılırsa “halksallaştırma” demektir. Çünkü kaynağı olan Hristiyanlık öncesi Grekçedeki laos (halk), laikos (halksal) sözcükleri Hristiyanlık döneminde clerikus yani din adamları dışında olan kişiler için kullanılırdı. Modern Fransızca’da laicisme din adamlarından, rahiplerden başka kişilere, kurumlara, kurullara ve yetkililere dünya işlerinde, hatta din işlerinde üstün bir yer verme anlamını taşır.

Görüldüğü gibi laiklik kavramı tamamen hukuki bir kavramdır ve halkın kanun yapma karar alma hak ve özgürlüğünü kapsar. Laikliğin giyim kuşam, sakal bıyık, kıl tüy, içki içmek ya da içmemek ile herhangi bir ilgisi de yoktur.

Atatürk tarafından gerçekleştirilen Türk Devrimleri doğuda gerçekleşen ilk aydınlanma devrimidir. Türk Devrimlerinin en önemlisi elbette egemenlik devrimidir egemenlik hakkı bir ailenin tekelinden alınmış ve “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi uyarınca millete verilmiştir. Diğer önemli devrim ise Laiklik ilkesinin kabulüdür bu devrim ile ilahi bir kaynaktan geldiği iddia edilen kanunların geçerliliği sonlandırılmış, milletin kanun yapma kural koyma hak ve özgürlüğü tesis edilerek anayasal düzen kurulmuştur.

Türkiye’de laiklik tartışmaları çok uzun yıllardır bağlamından koparılmış laikliğin halkın kanun yapma, kurak koyma hak ve özgürlüğü olduğu vatandaşlara anlatılmamış, laiklik tartışmaları kıl, tüy, bez ve alkol bağlamında yasaklar ile gündeme gelmiştir. Kemal beyin bu son açılımı ise laiklik kavramını önemsizleştiren, halkta tepki oluşturan bu giyim kuşam tartışmasını sona erdirecektir.