Günümüzde dost bulmak da dost kalmak da oldukça zor.Yanlış yönetimler sonucunda adaletsizliğin sermaye sınıfının lehine, emekçi sınıfın aleyhine katlanarak büyüdüğü günümüzde ekonomik sıkıntılarda insan ilişkilerini belirlemede baş rol oynuyor.
Günümüzde dost bulmak da dost kalmak da oldukça zor.Yanlış yönetimler sonucunda adaletsizliğin sermaye sınıfının lehine, emekçi sınıfın aleyhine katlanarak büyüdüğü günümüzde ekonomik sıkıntılarda insan ilişkilerini belirlemede baş rol oynuyor.
İnsan ilişkilerini oluşturan başka nedenler de var elbette. Ne kadar doğru bulmasak da toplumların dini ve siyasi inançları da özellikle ekonomik ve kültürel anlamda gelişememiş toplumlarda bakış açısını belirliyor. Elbette bu ayrılıkçı bakış kendiliğinden oluşmuyor. Buna neden; birlikte yaşayan halkın birlikteliğini bozmak, daha rahat yönetmek olan yöneticilerin ayak oyunlarından başka bir şey değil. Bu bakış açısını kabul etmekle birlikte, sadece benim şahsi düşüncem olmadığının ve genel bir tespit olduğunun da altını çizmemin gerekliliğini söylemiş olayım.
Yukarıda sözünü ettiğim nitelik, sadece bir bölgeye veya bir ülkeye ait değil. Ekonomik olarak çarpık gelişen her ülke ve insan toplulukları için geçerlidir.
Biz ayrımcılık yapan tarafta değiliz ve olmamalıyız elbette. Toplumların birlikte hareket etmeleri her zaman kendi çıkarlarını besler.
Her türlü ayrımcı söylemlere ve politikalara karşı dik durup, doğru bakış açısı ortaya koyarak var olan inşalarda yok değil elbette.
Her insan genellikle kendisine benzeyen insanları biriktirir çevresinde. Ben de çevremde ilerici, yurtsever, demokrat, devrimci insanlar biriktirmeye çalışıyorum. Bunlardan bir tanesi de sevgili abim, dostum, güzel insan Öğretmen, Şair, Yazar, Avukat Zeynal Gül.
Bu hafta konuğum, Öğretmen, Şair, Yazar, Avukat Zeynal Gül. Gül’ün Biyografisini kendi kaleminden okuyalım.
Çorum ili, Alaca ilçesi, Küre köyünde 1951’de doğdum. İlkokulu köyde, ortaokulu, öğretmen okulunu Çorum’da okudum. Bir yıl İlkokul öğretmenliği yaptıktan sonra Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nde Türkçe bölümünden mezun oldum. Otuz yıl öğretmenlik yaptım. Bir yıllık ilkokul öğretmenliği, 29 yıl Türkçe öğretmenliği. Öğretmenlik yaparken hukuk fakültesinde okudum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Yirmi yıldır da Ankara Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapmaktayım.
İlkokul öğretmeni olduğumda on yedi yaşındaydım. Devlet, ilkokul öğretmeni olarak Alaca’nın Kürkçü köyü İlkokulu öğretmenliğine atamamı yaptı, ilkokulun müdürlüğünü, mührünü verdi, maaş vermedi yaşın küçük diye. O yıl Ay’a çıktı Amerikalı. Kürkçü köyünde Arif Hoca benden forsluydu. Dağdan akşam eve dönmeyen koyunu, kurda kuşa yem olmaktan kurtarıyor, okuduğu dualarla kurt ağzı bağlıyordu. Aradan Elli yıldan fazla zaman geçti 12 Mart, 12 Eylül faşist baskı dönemleri gök ekin biçer gibi biçti gençliğimizi. Geldik bu günlere. Şimdi de Ay’a dört gidiş, dört geliş sekiz şeritli yol yapılacağı söyleniyor. İnşallah yapılır da kayıncak kayar çocuklarımız. 70 yaşına gelene kadar her melaneti gördük. Sürgün edildik, İşkencelerden geçtik. Tevfik Fikret’in kırık sazı gibiyiz. Çok şeye tanık olduk. Babamın çarık dikip giydiği günleri gördüm, yaşadım. Şimdi uçağa biniyoruz, bilgisayar, akıllı telefon kullanıyoruz. Zengin bir müzeye benziyor bizim nesil.
Öğretmen okulu yıllarımda şiirler öyküler yazmaya başladım. Bugün de yazıyorum. Şiirlerim şiir midir, öykülerim öykü müdür bilemiyorum. Yaşadıklarımızı, bu topraklarda beş bin yıl önce yaşananları harmanlayıp yazmaya çalışıyorum. Kendimi dayalı döşeli bir evde kiracı gibi görüyorum. Doğada ne varsa Hititlerden kalma. Dağ taş, kurt kuş. Toprak damlı evler. Belki bizler de Hititliyiz kim bilir! Belki Hititler de Ötüken’den çıkıp gelmişlerdir. Onların da Anadolu’ya Kafkaslardan girdiklerini biliyoruz.
Kazılara ayıracak parası yok devletin. Bu işleri başkaları yapıyor, biz de onlardan öğreniyoruz. Hak’ka yürümeden önce şu Kanal İstanbul’u da görmeden ölmesek, diyorum.
Şiir kitaplarım: İki Damla Gün Işığı, Kolum Kanadım Pür Çiçek
Öykü kitaplarım: Hitit Öyküleri- Sağırkaya, Hitit Öyküleri-2 Aşk Özgürlük İster
ANKARA GARI ÖNÜNDE*
Tarih,
10 Ekim 2015
Bir sonbahar sabahı
Ankara Garı önü.
Karınca kaynıyor ortalık
Dostluk zincirinde halka halka can
Üç yüz metre ötede
Birinci Meclis
Yolunda Mustafa Kemal’in ayak izleri
Ensemizde
İz sürücü Derviş Mehmetlerin kokan nefesi,
Kalleşliği, ihaneti…
Ankara Garı önünden Meclis’e uzanan yol
Özgürlük, adalet yoludur.
Alır götürür
Çağdaşlığa, uygarlığa…
Yürünürse,
Bu yolda yürünür.
Ölünürse,
Bu uğurda ölünür.
Ankara Garı önünde
Yazdan kalma bir gün.
Türküler söylenir hep bir ağızdan.
Kahinlerin kehaneti türkülere karışır:
“Bu meydan kanlı meydan!”
Saat 10.04
Yapar yapacağını ihanet!
Yine bela,
Yine Kerbela
Şaşkına döner dünya
Yer, gök acıya boyanır.
Ulus’tan bakar da
Karanfil tarlasına
Zor zapt eder atını Mustafa Kemal.
Acıları paylaşırken
Dağlar, taşlar;
Kurtlar, kuşlar…
Ankara evlerinde titreşirken
Fersiz, keder yüklü haleler
Şam şam şakır
Kötülüğün lambaları.
Ankara Garı önünde
İyiliğin gücüdür sınanan
Onurun, insanlığın…
Yüreğimiz şaşmaz şafak saatidir
Günü gelir
Kanı yerde kalmaz yiğitlerin.
*İKİ DAMLA GÜN IŞIĞI (Ankara – 2018-Barış Kitapevi) adlı kitabımdan.