“Great Reset” ve yahut da “Büyük Sıfırlama” kavramı Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) COVID-19 salgını sonrasında küresel ekonomiyi sürdürülebilir bir şekilde yeniden inşa etme önerisidir.

Great Reset” ve yahut da “Büyük Sıfırlama” kavramı Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) COVID-19 salgını sonrasında küresel ekonomiyi sürdürülebilir bir şekilde yeniden inşa etme önerisidir.

Bu öneri Mayıs 2020’de İngiltere Veliaht Prensi Charles ve Dünya Ekonomik Forumu (WEF) direktörü Klaus Schwab tarafından dile getirilmiş bulunuyor.

Prens Charles, “ekonomik iyileşme, dünyayı sürdürülebilirliğe giden bir yola sokmalı ve sistemlerin yardım etmesi için yeniden tasarlanmalıdır” demektedir.

Ayrıca Prens Charles konuşmasında; sürdürülebilirliği sağlamanın bir yolu olarak karbon emisyonunun kontrol altına alınmasından bahsederek, sürdürülebilirliği sağlayacak fikirleri daha kârlı bir hale getirmemize yardımcı olan önemli atılımları gerçekleştirebilmemiz için yeniliklerin, bilimin ve teknolojinin yeniden canlandırılması gerektiğini vurguladı.

WEF direktörü Klaus Schwab ise, “pazarı daha adil sonuçlara yönlendirerek, yatırımların çevre dostu yatırımları hızlandırma dahil olmak üzere karşılıklı ilerlemeyi hedefleyerek ve dijital ekonomik ve kamu altyapısı oluşturarak dördüncü bir sanayi devrimini başlatarak mevcut gerçeğe de uyum sağlanmalıdır” demektedir.

ABD başkanı seçilenJoe Biden, Kanada Başbakanı Justin Trudeau ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson gibi siyasi liderler de bu Büyük Sıfırlama fikrini onayladılar.

Elbette bu söylemin dillendirilmesi ile birlikte ortaya bir sürü komplo teorisi de saçıldı, Büyük Sıfırlamanın yeni dünya düzeninde küresel elitlerin egemenliği ile sonuçlanacağı bir tür diktatörlüğe yol açacağından tutun, Covid 19 salgınının bu amaçla yaratıldığına ve insan nüfusunun yarı yarıya azaltılacağına kadar bir çok dedikodu konuşulup durdu.

Oysa hepimiz biliyoruz ki günümüzde küresel ölçekte acil çözüm bekleyen bir çok yaşamsal sorun bulunmaktadır, Ocak 2016 tarihinde Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları olarak adlandırılan, Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 sonuna kadar ulaşılması amaçlanan hedefleri içeren bir evrensel eylem çağrısı da yapılmıştı.

Bu eylem çağrısı Tüm dünyada açlık ve yoksulluğa son vermek, küresel iklim değişikliği ile mücadele etmek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, nitelikli eğitimi, sorumlu üretim ve tüketimi yaygınlaştırmak gibi 17 ana başlıktan oluşan sosyal, kültürel ve ekolojik meselelerin çözümüne odaklanıyordu.

Bu eylem planında 17 ana başlık şöyle sıralanmıştır:

  1. Yoksulluğa Son
  2. Açlığa Son
  3. Sağlık ve Kaliteli Yaşam
  4. Nitelikli Eğitim
  5. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
  6. Temiz Su ve Sanitasyon
  7. Erişilebilir ve Temiz Enerji
  8. İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme
  9. Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı
  10. Eşitsizliklerin Azaltılması
  11. Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar
  12. Sorumlu Üretim ve Tüketim
  13. İklim Eylemi
  14. Sudaki Yaşamı korumak
  15. Karasal Yaşamı korumak
  16. Barış, Adalet ve Güçlü Kurumların Tesisi
  17. Amaçlar için Ortaklıklar kurmak

Mahfi Eğilmez Great Reset konusu hakkında “Bu yaklaşımı ortaya atanlara göre küreselleşme sonrasında kapitalizm artık eski haliyle sürdürülemez bir noktaya geldi. Sermaye hareketlerinin serbest kaldığı, bir başka deyişle sermaye sahiplerinin dilediği yere dilediği zamanda parasını yollaması ve çekmesiyle başlayan serbestleşmeyle ulus devletlerin kendilerine özgü para ve maliye politikaları birbiriyle çelişiyor. O nedenle bu politikaları tek elden standart biçimde yürütecek bir otoriteye ihtiyaç var. Bu otorite Bretton Woods’un IMF’si gibi bir otorite de olabilir ABD gibi bir hegemon devlet de. Bu otorite küresel sistemin tümünde geçerli kuralları belirleyip uygulamayı denetlemeli. İşte buna büyük sıfırlama (great reset) deniyor.” diyerek düşüncesini belirtmişti.

Bende özellikle Bretton Woods sisteminin çökmesinden sonra boşlukta kalan küresel para sisteminin ve uluslararası ticaretin üretici güçlere zarar veren ve sürdürülebilir olmayan bir sistem olduğunu düşünenlerdenim.

Her şeyden önce ulus devletlerin keyfine bırakılmış, kural tanımayan bir parasal sistem ve bu para birimleri üzerine inşa edilmiş finansal piyasalar artık sürdürülebilir değildir.

Diğer yandan tek evimiz olan gezegenimizi tahrip ve gezegenimizdeki yaşamı tehdit eden üretim ve tüketim biçimimiz de sürdürülebilir değildir.

Komplo teorilerini boş verip ne yaptığımızı, neden yaptığımızı sakince düşünerek, ekonomik sistemi sadece finansal piyasalar açısından değil aynı zamanda üretim ve tüketim biçimimiz açısından da ele alarak yeniden yapılandırmak zorundayız.

Bu girişimin adını ne koyduğunuz hiç önemli değil lakin eşitlikçi, daha adil ve sürdürülebilir yeni bir dünya düzeni kurulması zorunluluğu artık aşikar olmuştur.