Alacakaranlık yerini zifiri karanlığa bırakmıştı. Gündüz sever canlıların rengarenkliğinin yerini karanlığın kara böcekleri almıştı…
Alacakaranlık yerini zifiri karanlığa bırakmıştı. Gündüz sever canlıların rengarenkliğinin yerini karanlığın kara böcekleri almıştı…
Dibini değil dikini aydınlatan şapkalı ampul, karaya çalan şarap fıçılarının tavana dayanan yığınları arasındaki masaya öpecekmiş gibi uzanıyordu. Ampul, metrelerce yukarıdan sarkıtılmış olmasına rağmen hareketsiz duruyor, tüm enerjisini yeşil çuhanın üzerine yayıyordu. Sadece çuhaya uzanan elleri görünen masadaşlar ise kâh İskoç viskisinden küçük yudumlar alarak şekerini dengede tutuyor kâh dudakları arasında dans ettirdiği Havana purosunu ağız şapırtısıyla körüklüyordu.
Ortak yanları; karanlık dehlizin içine kurulmuş masada birbirlerini ve fakat son tahlilde oyundan habersiz garibanları ütmekti.
KUTSAL GEĞİRTİ!
Masada mukim birinin göbeğine monte edilmiş kolun ucundaki el, dağıtılmak için kesilmesi gereken kağıt destesini aydınlık zeminin ortasına bıraktı.
Suyu emen bir sünger gibi masayı göbeğine gömen adam zor uzandığı kağıdı böldü. Oluşan basıncın etkisiyle ‘gark’ sesi çıkarınca, kefere dilinde ‘estağfurullah’ manasında bir ses yükseldi oyuncu ve yancılardan…
DERİN SESSİZLİK
Yeşil çuhanın üzerinden eller çekilmiş, her/keş, elindeki kağıtlarla diğerlerinin parasını nasıl üteceğinin hesabı içindeydi. Frank Sinatra nağmeleriyle süslü sessizliğin ardından pes etmiş biri, ‘pas’ dedi. Bir süre sonra bir başkası ‘rölans’ diyerek yeni para sürdü. Kravatıyla sıktığı gömlek yakasının üzerinden sarkan gıdısını kaşıyan adam, elini masanın ışık alan yerine koydu. Her/keş, lahana dolması gibi parmaklara sahip elin sahibine odaklanmış, ne diyeceğini bekliyordu…
MALI GÖTÜREN SES
Ortam öyle sessizdi ki bazılarının nefes alıp vermesi işitiliyor, kimisinin gırtlağından zor çıkan hırıltı, dehlizin içinde yol alıyordu.
Birden o ses işitildi:
-Rest!
Sesle birlikte ıssız bir sessizlik oluştu. Bu tok rest çekişten tırsanlar ellerindeki kağıdı masanın üzerine bırakarak teslim oldu!
‘HEPSİNİ AL’ GELDİ
Göbekli adam, ‘sıkıldım’ dedi ve ekledi:
-Fırdöndü oynayalım!
Her/keş döndürdü. Onlara ‘ortaya para koy’ geldi. Göbekli adam döndürdü, ‘hepsini al’ geldi!
Malı götüren adam üttüğü paraları önüne çekerken, ortalığa seslendi:
-Evet, artık kendi süper ligimizi kuruyoruz!
12 KÖTÜ ADAM…
Masadaki oyuncular ve yancılardan oluşan 11 kişi, kefere dilinde ‘yaşa, var ol’ anlamı taşıyan sesler eşliğinde alkışladı adamı.
Adam coştu:
-Artık istediğimiz gibi oyun kuracağız. Tüm paralar benim, yani bizim olacak!
Aralarından biri, “Bu paralarda başkalarının da emeği, katkısı, payı var” diyecek oldu, vazgeçti…
12 kötü adam o gece çocuklar gibi şendi!
12 kötü adam o gece koskoca futbolu yendi!
GÜN DOĞDUĞUNDA
Bu zan ile dağıldılar.
Tekildiler, sanıyorlardı ki çoğuldular.
‘Gün doğmadan neler doğar’ın tezahürü görüldü.
Başlarına çorap örüldü.
Futbolun sahipleri ayaklandı.
Ayrık otları ayıklandı.
Mafyanın Süper Ligi başlamadan bitti.
Aydınlık iyice belirdi.
Güneşten gözü kamaşan 12 kötü adam karanlık özlemiyle delirdi.
Alacakaranlık yerini zifiri karanlığa bırakırken, günebakan canlıların yerini almaya başlayan karanlığın kara böcekleri bu kez ürkekti.
Darbeciler gibi korkaktı…