Alışmış olduğumuz üzere Türkiye İstatistik Kurumu, Ocak ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan bu verilere göre:Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %14,97, aylık olarak ise %1,68 arttı.

Alışmış olduğumuz üzere Türkiye İstatistik Kurumu, Ocak ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan bu verilere göre:Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %14,97, aylık olarak ise %1,68 arttı.

Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu ana gruplar sırasıyla, %2,12 ile giyim ve ayakkabı, %6,13 ile eğitim ve %6,32 ile haberleşme oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %24,53 ile çeşitli mal ve hizmetler, %23,25 ile ev eşyası ve %21,43 ile ulaştırma kalemlerinde oldu.

Gıda ve alkolsüz içecekler kaleminde ise fiyatlar bir önceki aya göre %2,48 bir önceki yılın aynı ayına göre ise % 18,11 ile ortalamanın üstünde artmış bulunmaktadır.

Yurt içi üretici fiyat endeksi ise (Yİ-ÜFE) yıllık %26,16, ve aylık olarak da %2,66 oranında arttı.

Görüldüğü gibi enflasyondaki yükseliş sürüyor, tüm dünyada ekonomi yönetimleri ekonomileri hareketlendirmek ve makul bir miktarda enflasyon yaratabilmek için uğraşırlarken “herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine” sözünde olduğu gibi biz ne yaparız da enflasyonu bir nebze de olsa düşürebiliriz diye uğraşıyoruz.

Peki gerçekten de enflasyonu düşürmeye uğraşıyor muyuz yahut da sorumlular uğraşıyorlar mı? Enflasyon ile mücadele sözde mi, yoksa özde mi?

Enflasyonun seviyesi elbette önemlidir lakin enflasyonun seviyesini anlamamızdan daha da önemlisi enflasyonun ne olduğunu ve niçin ortaya çıktığını da anlamamızdır.

Hemen söyleyeyim enflasyon öncelikle iktidarların karşılıksız para basmasının sonucunda ortaya çıkan, dolaşımda bulunan paranın miktarının artması, değerinin ve satın alma gücünün düşmesi olgusudur.

Bu yüzden enflasyonun tek sorumlusu para basma yetkisine haiz olan kurum, kuruluş ve iktidarlar ile bunların uyguladığı ekonomi ve para politikalarıdır.

Elbette bazı dışsal etkenler maliyet arttırıcı yönde etki yaparak bazı mal ya da hizmet fiyatlarının artmasına sebep olabilir, yahut herhangi bir mal ya da hizmete olan talep artınca arz bunu karşılayamazsa o mal ya da hizmetin fiyatı artabilir. Arz yönlü sıkıntılarda mal ya da hizmet kıtlığına yol açarak, fiyatların artmasına sebep olabilir. Lakin bunlar münferit olaylar olarak kalır, bazı mal ve hizmetlerin fiyatı geçici olarak artar, lakin arz yönlü düzeltmeler, ithalat yahut da ikame ürünler ile kısa sürede denge sağlanır, fiyatlar genel seviyesine etkisi çok sınırlı kalır.

Oysa fiyatlar genel seviyesi sürekli olarak artıyorsa burada sorun; mal ya da ürünlerin arz ve talebinden kaynaklı bir fiyat artışından değil, bu mal ve hizmetlerin alımında satımında yani ticaretinde kullanılan para biriminin değer kaybından kaynaklanıyor demektir!

Bunun ispatı da çok kolaydır aynı mal ve hizmet sepetinin döviz yahut da altın karşılığındaki değişimini incelemek sorunun gerçek nedenini ortaya çıkaracaktır.

Her ne kadar iktidar mensubu politikacılar enflasyonun suçunu fahiş kar elde etme peşinde koşan esnafa, aracıya, tüccara atmaya çalışsa da enflasyonun gerçek suçlusu enflasyonist ekonomi ve para politikaları uygulamayı tercih eden iktidardır.

Timsah gözyaşları ile enflasyondan şikayet ederek başkalarını suçlamak ne enflasyon sorununu çözer ve nede enflasyon altında inleyen ücretli kesimin derdine deva olur.

Öncelikle enflasyon devlet için bir gelir yaratan bir tür vergidir, biz buna enflasyon vergisi deriz. Diğer yandan enflasyon devletin borç ve yükümlülüklerini azaltan bir etkiye de sahiptir. Yani enflasyonist politikalar bir yandan devletin gelirini arttırır ve diğer yandan da da yükümlülük ve giderlerini azaltır.

Neticede on kuruşluk kağıdın üstüne yüz lira, iki yüz lira yazıyor, üç otuz para da matbaa maliyetine katlanıp piyasadan üzerinde yazan değer uyarınca mal ve hizmet alıyorsun. Bu gelire senyoraj geliri denir, Merkez Bankası bu şekilde kar elde eder ve bu kar en nihayetinde devlete aktarılır, önemli bir gelir kalemidir.

Oysa ücretliler ve emekliler gelirlerini enflasyona göre kolay kolay ayarlayamazlar, hele hele sendikacılığın gelişmediği sarı sendika olarak tanımlanan sendikaların ücret pazarlığı yaptığı ülkelerde böyle bir ayarlama hiç mümkün değildir.

Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde genellikle ekonomi kötüdür yeterli yatırım olmaz ve işsizlik yükselir. Böyle ülkelerde çalışanların işveren ile pazarlık etmesi ve gelirlerini enflasyona karşı koruması mümkün olmaz.

Neticede enflasyon ücretlinin, sabit gelirlinin boynunu kırar; satın alma gücünü, refahını ve yaşam kalitesini düşürür.

Enflasyon ile mücadelenin tek bir yolu vardır o da devlet harcamalarını kısmak, bütçe açıklarını ortadan kaldırmak yahut da makul seviyelere indirmektir.

İtibardan tasarruf olmaz gerekçesi ile lüks devlet harcamalarını arttıran, zarar eden kamusal yatırımlara girerek bütçe açığı veren bir iktidarın enflasyon ile mücadele ediyoruz sözü ise bir safsatadan ibarettir.