Toplu taşıma, ekonomik kriz içindeki ülkelerin günlük yaşamında büyük bir öneme sahiptir. Bu taşımacılık içinde dolmuş kültürü, daha çok az gelişmiş ülkelerde görülen bir olgudur. Araştırmalar, bu hizmetin üçüncü dünya ülkelerinde ulaşım açısından önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir.

Gelişmiş ülkelerde tren, metro, troleybüs ve gemi taşımacılığı ilk sırada yer alırken, bizim gibi ülkelerde dolmuş taşımacılığı neredeyse zirvede yer alır. Pek çok ülkedeki seyahatlerimde, tren ve metro ağları sayesinde en uzak mesafelerin bile kısa sürede aşıldığına şahit oldum. Ancak çocukluğum, gençliğim ve orta yaşlılığım dolmuşlarla tanışmamla şekillendi. Yıllardır bu araçlarda yaşanan olaylara tanıklık etmişimdir. İşte dolmuşlarda geçen bazı keyifli anılar...

(*)Müsait bir yerde inmek ister ama dili sürçer:

Şoför bey, mübarek bir yerde inebilir miyim?
Şoför, hafif gülümseyerek cevap verir:
Teyze, şu ilerdeki caminin önünde bırakayım seni…
Yine bir yolcu müsait bir yerde inmek ister ama lafı yanlış ifade eder:
Müsait bir yerde iner misiniz?
Şoför şaşırır ve cevap verir:
Niye, sen mi kullanacaksın?
Rumeli Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz.
Bir adam Beşiktaş civarına geldiğimizde aceleyle seslenir:
Kaptan, orta kapıyı rica edebilir miyim?
Şoför duruma hâkim bir tavırla cevap verir:
Tabii abi, al götür. Senden kıymetli mi?
Bir yolcu, dolmuş şoförüne sorar:
Abi, Heykel’e çıkıyor mu?
Şoför, alaycı bir şekilde yanıtlar:
Yok abi, yanından geçiyor.
Bir başka yolcu, kafası karışmış bir hâlde sorar:
Mükemmel bir yerde inebilir miyim?
Herkes kahkahalara boğulurken, şoför güler yüzle cevap verir:
Buyur teyze, sana layık değil ama...
Yaşlı bir teyze, dolmuş şoförüne sorar:
Oğlum, bu Eminönü’nden geçer mi?
Şoför cevap verir:
Yok teyze, biz Taksim’e çıkıyoruz.
Teyze rahat bir şekilde:
Hah tamam oğlum, siz gidin, ben gelmeyeceğim.
Dolmuş dolmuştu, tam hareket edecekti ki, bir yolcu kapıyı açtı ve içeriye baktı.
Biz önde üç, arkada dört kişi sıkışmış oturuyorduk. Yolcu, hâlâ bir umutla sordu:
Kaptan, yer var mı?
Şoför arkasına dönüp alaycı bir şekilde yanıtladı:
Bilmiyorum, üst kata bir bak bakalım…
Arka sıradaki aksi bir teyze, öndeki uzun saçlı delikanlıya seslendi:
Kızım, şuradan bir kişi uzatır mısın?
Genç adam itiraz etti:
Ben kız değilim!
Teyze umursamadan cevap verdi:
Amaan, kızmısın dulmusun, uzat işte!
Bir gün dolmuş pek dolu değilken, aralarında kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki
arkadaş minibüse bindi. Birbirlerine bakmıyorlardı. Çocuklardan biri şoföre parayı uzatarak
dedi ki:
Abi, bir öğrenci, bir de hayvan alır mısın?
Bakırköy dolmuşu beklerken sigaramın bittiğini fark ettim. Hemen önündeki Tekel bayisine
girecekken dolmuş geldi. Apar topar bindim. Şoföre parayı uzatarak:
Bir Monte Carlo, dedim!
Şoför birkaç saniye yüzüme baktı ve dedi ki:
Abi, bu Bakırköy’e gider...
İşte o an hem ben hem de şoför bittik(*alıntı).
Dolmuşlar yalnızca bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda hayatın içinden gelen hikâyelerle dolu bir kültürdür. Yolda yaşanan bu komik ve absürt olaylar, bize gündelik hayatın küçük  ama unutulmaz tatlarını sunar. Bolu Kartalkaya otelinde ihmal yüzünden yitip giden hayatlar, başımız sağ olsun, çok üzgünüm.