Hepiniz öyle ya da böyle gündüz kuşağı programlarına denk geliyorsunuzdur. Biliyorum hiçbiriniz seyretmiyorsunuzdur da (!) ama ne bileyim en azından sosyal medyada kısa kesitlere falan denk geliyorsunuzdur herhalde. Ona da mı denk gelmediniz? Hayırlısı olsun o zaman, ben anlatayım.
Hep bir dolandırıcılık mevzusu var oralarda. Kadınlar kocalarını hem aldatıp hem de dolandırıyor, kocalar karılarını hem aldatıp hem dövüp hem de dolandırıyor. Dilimizden düşürmediğimiz Anadolu irfanı; grup seks partileriyle, aile içi şiddetle, hırsızlıklarla, cinayetlerle ve aile için cinsel ilişkilerle geliştikçe gelişiyor (!)
Kimi dini kullanıyor. Ben peygamber oldum diyemese de mehdi oluveriyor, bilmem kaçıncı melek olarak arz – ı endam ediyor, şeyh oluyor, şıh oluyor… Oluyor oğlu oluyor.
Programları izleyenler de pardon hiç izlemeyenler de soruyor, “ya kardeşim bu iş nasıl oluyor, bunlara kim nasıl inanıyor, bunlar nasıl dolandırılıyor?” diye. Benim soracağım başka bir soru var da az sonra soracağım.
Peki bu soruları soranlar, yani kendilerini çok zeki ve asla dolandırılmaz zannedenler ne yapıyor? Tarot kartlarından medet umuyor, falcılara gidiyor, medyumsulara milyonlarca lira bayılıyor, internetten satılan zengin olma dualarına, koca bağlama muskalarına, elti gebertme, görümce çökertme, kayınvalide pörtletme büyülerine acayip paralar harcıyor. Hiçbir şey yapamazsa kahvenin telvesinden gelecek planları yapıyor. Yanlış anlaşılmasın yüzyıllardır istihbarat kurumları bile gerçek medyumlardan bilgi alır benim bahsettiğim onlar değil elbette.
Koca profesörler, 40 yıllık öğretmenler, başbakanlar (bkz. Tansu Çiller, Selçuk Parsadan olayı), milletvekilleri, genaraller telefonda dolandırılmıyor mu? Televizyona çıkan burç soytarılarına, kendilerini seçilmiş şifacı sanan dangalaklara, bioenerji, reiki ve başka ayaklarla milleti salak yerine koyanlara hem para hem itibar kazandırmıyor muyuz? Hiç tanımadıkları insanları ışık hüzmeleri içinde gördüğünü anlatan, ruh çağırarak milleti söğüşleyen soytarılar yok mu etrafımızda?
Peki bunlara neden ihtiyaç duyuyoruz? Birincisi kötü insanlarız ve kendimizden başka hiç kimsenin mutlu olmasını, yükselmesini, iyi şeyler yaşamasını istemiyoruz. İkincisi maddi ve manevi olarak muhtacız. Yaradılıştan gelen insani zayıflığımız, kendi kendimize beceremediğimiz şeylerde uhrevi güçlerden yardım isteme dürtümüzü sürekli tetikliyor.
Emeğimiz karşılığında elimize geçmesi gereken parayı asla kazanamıyoruz. Kazandığımız yetmiyor, alım gücü düşüyor, Türk Lirası değer, ülke itibar kaybediyor ve biz bir şekilde birkaç işlemle hayatımızda maddi rahatlama istiyoruz falan filan… Sosyolojik bir analiz için yerim yok ama siz benim demek istediğimi anladınız.
Gelelim yukarıda bahsettiğim soruya. Ya ablalarım, abilerim millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüşken, nasıl oluyor da sizin dolandırıcılara kaptıracak kilolarca altınınız, milyonlarca Liranız oluyor? Haydi Kalın sağlıcakla.