Çiftçi mesleği, tarım ya da hayvancılıkla ilgili üretim yaparak para kazanma amacıyla yapılan bir meslektir. Çiftçiler, çeşitli türlerde sebze, meyve, tarım ürünleri ve hayvanlar yetiştirirler bunları pazarlarda satarlar. Çiftçiler aynı zamanda toprakların korucuları olarak, tarım alanlarının bakımını da yaparlar. Atatürk’ün deyimi ile çiftçiler; “köylüler halkın efendisi” insanlardan oluşur. Şimdi çiftçi ayaklanmasına Avrupa’dan başlayarak bir bakalım! Avrupa’da gıda maddesi fiyatları düşüyor ve ardından çiftçiler ayaklanıyor. Çiftçiler traktörleri ile şehirlerin ana caddelerini kapattı. Fransa’da, Almanya’da, İspanya’da ve diğer AB ülkelerinde bu eyleme katıldılar. Kendilerine destek istediler.
Bundan doğal ne olabilir? Gıda fiyatlarının düşmesi, çiftçilerin gelirlerinin azalması demektir. Onlar da gelirleri azalmasın diye hükümete baskı yapıyorlar. Böyle bir çiftçi ayaklanması Türkiye’de olsa RTE ekibi izin verir mi? Polise bir talimat verirler, şehir merkezine Türk çiftçilerinin inmesini engellerler. İşin biraz derinine inceleyelim… Üretici güçler dediğimiz çiftçi ve öteki halk yığınlarının ürettikleri mal ve hizmetlerin ne kadar önemli olduğunu anlamak için bilimsel anlamda “katma değerin” ne olduğunu ve ne kadar önemli olduğunu bilmek gerekir. “Katma değer” üç üretim faktörünün katkısıyla oluşur. Emek, doğa ve sermaye… Sermaye; fizik, finans ve fikir (patent, know-how, organizasyon) hallerinde bulunur. Gayri Safi Milli Hasıla (milli gelir) üç ana faktörün yaptığı katkılar toplamıdır. Net katma değer “ücret, kâr, kira ve faiz”in toplamıdır.
Buna yıpranma payı eklenirse gayrisafi katma değer bulunur. Dikkat edilirse bu hesap yönteminde “mal veya hizmet fiyatı” yoktur.
Çünkü hiçbir maddenin “durduğu yerde” bir fiyatı ya da maliyeti yoktur. Ne yeraltındaki petrol ne de buğdayın yetiştiği toprak, onu çıkartan veya kullanandan para istemez. Parayı mülkün maliki yani sermayedar ister. Maliyet; madde, ürüne dönüştürülürken kullanılan üretim faktörlerine ödenen fiyatlarının toplamıdır. Diğer bir tanımla “maliyet ya da fiyat”, katma değerler (ücret, kâr, kira ve faiz) toplamıdır. Bu, emekçilerin, girişimcilerin ve pasif sermayedarların milli gelirden aldıkları paylar toplamına özdeştir. Özetlersek her fiyat pazarlığı bir gelir bölüşümü pazarlığıdır. Yapıcı pazarlık, yüksek üretim, yıkıcı pazarlık düşük üretim düzeyinde anlaşmaktır. Buna Game Theory’de “kazan-kazan” veya “kaybet-kaybet” köşesinde buluşmak denir. İşin özü çiftçiler tarım işletmesinde çalışan işçiler değildir. bir işverene bağlı olarak çalışmaz. Onlar kendilerinin işverenidir.
Son tahlilde Avrupa’da 2024 yılının Şubat ayı içinde meydana gelen çiftçi ayaklanması “iş görenler ile işveren” arasında cereyan eden “emek fiyatı” pazarlığı değildir. Avrupa Birliği’ne bağlı devletlerde yapılan çiftçi ayaklanması köylülere parasal destek eylemidir. Böyle bir ayaklanmaya Marksistler; “artık değer bölüşümü” diye bakar. Onlara göre firma kârı, eksik ödenen ücrettir. Bu mantıkla bakılırsa, firma zararı da fazla ödenen ücrettir. Bu ifadeler, nadiren doğru olabilir. Gerek emek gerek mal piyasalarında yeterli iç ve dış rekabet varsa, fiyat mekanizması bu sorunu çözer ve istihdam şartlarını doğru olarak belirler. Ancak bu denli tam rekabet koşulları hiçbir zaman oluşmaz. Bu nedenle biz gazeteciler haber, yorum ya da makale yazarken, önce tüketiciyi sonra üreticileri düşünmeliyiz. Asıl görev iktidar partisine düşer. Yani şu anda AKP’ye düşer.
AKP iktidarı dönemine olduğu gibi hem üretici hem de tüketici hakkını alamıyorsa, gıda maddesi fiyatlarındaki artışın sorumlusu kimdir? Sonuçta aracılar ve tefeciler ortadan kaldırılırsa, hem tüketiciler gıda maddelerini ucuza alabilecek hem de üreticiler mallarını daha yüksek fiyata satabilecektir. Bunun için illaki AB’de olduğu gibi çiftçilerin traktörle yolları kapatması mı gerekiyor?