Yazar Fulya Bayraktar ile tanışmamız, “Adın Aşk” isimli ilk kitabımın imza etkinliğinde oldu. YUH isimli öykü...

Yazar Fulya Bayraktar ile tanışmamız, “Adın Aşk” isimli ilk kitabımın imza etkinliğinde oldu. YUH isimli öykü kitabını okuduğumda; öykülerindeki işlediği insana ve hayata dair konularda dünyaya aynı pencereden baktığımızı gördüm. Babil Kültür Kafe’de gerçekleştirilen sanat etkinliklerinde, LACİVERT Dergisi editörlüğü nedeniyle dergideki yazılarını okumalarımla dostluğumuz devam etti. Olanaklarım el verdiği ölçüde, etkinlikler çerçevesinde de olsa yan yana olmaya çalıştım. Edebiyat içerikli etkinliklerine katılmamın bana çok şey kattığına inanıyorum.

Bu hafta konuğum; Yazar Fulya Bayraktar. Yarım asır kadar önce Adana’da doğdu. A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat bölümünü bitirdi. Bir kamu bankasından emekli oldu. Halen Ankara’da yaşıyor. Evli ve bir oğlu var.

Uzun yıllara dayanan okuma ve yazma eylemi, son yıllarda hız kazandı. On yedi yıldır dört kadın arkadaşıyla beraber, Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi’ni çıkarıyor. Öykü okumayı ve yazmayı seviyor. Lacivert Dergisi için dosyalar, söyleşiler hazırlıyor, yazılar yazıyor. Fulya Bayraktar’ın, “YUH” ve “bana öyle TUHAF bakma” isimli iki öykü kitabı yayınlandı.

Fulya Bayraktar’ın öykülerini okuduğunuzda, mutlaka insanın farklı düşünce ve duygularına dair bir şeyler buluyorsunuz. Öykü yazarken, insana yönelik olumsuz şeylerin altını çizme çabası var ve çiziyor. Özellikle; toplumun kanayan yarası kadınlarımızın uğradığı haksızlıklar, ekonomik ve toplumsal konumlarından kaynaklı çaresizlikler ve her türlü cinsiyet ayrımcılığı, ötekileştirme gibi konuların oya gibi işlendiğini görüyorsunuz. “Bana öyle TUHAF bakma” isimli kitabındaki her öyküsünde, “tuhaf bakma” sözcüğünü italik yazarak özellikle altını çizmiş. Bu okuyucuya aynı zamanda bir mesaj da veriyor.

Fulya Bayraktar’ın nahif kişiliği öykülerine de yansımış.

YUH kitabının girişinde, annesine ithafen şöyle yazmış; Hayatının hemen her döneminde “Harflerin Ağırlığı” altında ezilen, duygularını “Bastıra Bastıra” erken yaşta bizlere veda eden, ardında çokça “Bitik Söz” bırakan anneme… Bu sözlerdeki derinlikle ve “Harflerin Ağırlığı” ile “Duygularını “Bastıra Bastıra” nasıl “Bitik Söz”lerle sözün bittiği yere geldiğini ifade ederken; hem size nasıl öyküler okuyacağınızın ipuçlarını veriyor hem de annesinin şahsında ülkemizin hatta ezilen, yok sayılan dünya kadınlarının da ağrısını dile getiriyor.

Fulya Bayraktar; “bana öyle TUHAF bakma” kitabının girişinde; “Dünyanın tüm tuhaf tuhaf bakılanlarına, tuhaflığı başkasında arayanlara ve bana ve sana ve ona…” diyor. Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür” atasözünde olduğu gibi, herkesin bir başkasında kusur arama derdinde olduğunun altını çizmiş.

Bir şeyin altını da ben çizmek istiyorum. Elbette ilgimizi çeken tüm kitapları okuyacağız. Ancak; toplumun ve bizim sorunlarımıza duyarlılık gösteren, kafa yoran yazarlarımızın kitaplarını da ihmal etmeyelim lütfen…

Sevgili Fulya Bayraktar Hocam; yolunun açık, kitaplarını okuyanının çok olması dileğimle…