Belki bilmeyenler vardır ama ekonomi dendi mi ilk akla gelen isim Adam Smith’dir. Adam Smith, Ekonomi...

Belki bilmeyenler vardır ama ekonomi dendi mi ilk akla gelen isim Adam Smith’dir. Adam Smith, Ekonomi biliminin kurucusu ve Kapitalizmin Babası olarak da bilinir.

Adam Smith ekonomist, ahlak filozofu, politik ekonominin öncüsü ve İskoç Aydınlanması sürecinde rol alan çok önemli bir figürüdür.

Adam Smith, Ahlaki Duygular Teorisi ve Yaratılışın Sorgulanması ile Ulusların Zenginliğinin Nedenleri adlarında iki klasik eser yazmıştır.

Şimdi durduk yerde neden Adam Smith’den bahsediyorsun diyebilirsiniz bakın bu konudan bahsediyorum çünkü basında Erdoğan’ın 3. Cumhurbaşkanlığı döneminde ekonomi yönetiminin dümenine Mehmet Şimşek’in geçeceğinden bahsediliyor, Şimşek mucize yaratacak bir kurtarıcı olarak lanse ediliyor.

Piyasaların Mehmet Şimşek’e itibar edeceğini ve bu yüzden de bolca dış yatırım ve döviz geleceğini iddia ediyorlar.

Bende bu iddianın doğru olmadığını bırakın Mehmet Şimşek’i Adam Smith hortlayıp gelse gene de bir işe yaramayacağını söylüyorum.

Bir işe yaramaz diyorum çünkü hata kişide değil sistemde, yani sistemik bir hata ile karşı karşıyayız. BAAS tipi bir tek adam rejiminin resmen yürürlükte olduğu, denge ve denetleme mekanizmaları ile bağımsız ve tarafsız yargının berhava edildiği bir ülkede hiçbir fani güven oluşturamaz.

Sonuç olarak güveni kişileri değiştirip onu ya da bunu atayarak kazanamayız! Eğer güven kazanmak istiyorsak bu tek adam rejimini değiştirmemiz, denge ve denetleme mekanizmaları ile bağımsız ve tarafsız bir yargı gücünü yeniden inşa etmemiz gerekmektedir. Bu yapılmadığı müddetçe tabiri caizse ağzın ile kuş tutsan bir fayda sağlamayacaktır.

Ayrıca sadece ekonomiyi değil ülkeyi yöneten kişinin de rasyonel akla ve bilimsel yönteme uyan bir yönetim biçimine geçmesi gerekmektedir. Faiz sebep enflasyon sonuçtur gibi asılsız ekonomi biliminde yeri olmayan iddialardan da derhal vazgeçilmelidir.

Bunlar yapılsa bile yeter mi?

Yetmez ekonomik krizin önlenebilmesi, enflasyonun düşürülebilmesi için öncelikle devlet harcamaları kontrol altına alınmalıdır. Öyle az benzin yakalım lambaları kapatalım gibi pansuman tedbirlerden de bahsetmiyorum, benim bahsettiğim önlemler çok daha radikal ve geniş kapsamlı.

Benim bahsettiğim önlemlerden bazıları şöyle:

1- Suriye ve Suriyelilere harcanan para derhal kesilmelidir.

2- Türkiye’ye ister kaçak isterse de turist vizesi ile girmiş olsun oturma ve çalışma izni olmayan yabancıların kayıt dışı kaçak olarak çalışması derhal engellenmelidir. Bu şekilde bunların ülkelerine gönderdiği 20 miyar dolardan fazla para ülkede kalacaktır.

3- Kur Korumalı Mevduat derhal sonlandırılmalıdır burada biriken paranın dövize gitmesini engellemenin tek yolu enflasyona endeksli ve faiz kazancı getirisi olan bonolar çıkarmaktır. Bu bonolar 3 ila 5 yıl vadeye yayılmalı ve KKM’de bulunan paralar metazori olarak bu bonolar ile değiştirilmelidir.

4- Yap İşlet Devret kapsamında fahiş fiyata yaptırılan ve döviz bazında hazine garantisi verilen projeler derhal gözden geçirilmeli, bu projeler acilen kamulaştırılmalıdır.

5- Son deprem ile yıkılan yerleri ve daha sonra olacağı bilinen depremlerde yıkılacağı bilinen yerlerde kentsel dönüşümü vatandaş kendi olanakları ile yapmalı buraya kamu kaynağı harcanmamalı.

6- Vergiler arttırılmalı, ücretler sabitlenmeli, devletin personel sayısı azaltılmalı, emekli maaşları düşürülmeli ve devletin israf kapsamına giren harcamaları durdurulmalıdır. Ancak bu şekilde para basma ihtiyacı kontrol altına alınabilir.

7- Üretim artırılmalıdır.

8- İhracat artırılmalı ithalat gerekirse metazori önlemler ile azaltılmalıdır.

Bu önlemleri almak kolay mı?

Elbette kolay değil.

Peki, enflasyonu düşürmenin, refahı arttırmanın başka yolu yok mu?

Elbette var oda üretimi artırmak ama üretimi artırmanın yolu da güveni artırmak, siyasi istikrar ve demokrasiyi tesis etmekten geçiyor. Bunlar yoksa yerli ya da yabancı hiç kimse üretim için yatırım yapmaz, işte tam da bu noktada başa dönüyoruz iş geliyor, kişi değil rejim meselesine dönüyor.