İnsanlar, neden yazmak isterler? Geçmişten çıkardığı derslerle ve edindiği birikimlerle ortaya koyacağı fikir ve düşüncelerinin, çevresine ve insanlığa bir nebzecik ışık tutabileceğine inanıyorsa ve eli de birazcık kalem tutuyorsa, yazmak, bir tutkudur, bir sevdadır, bir insanlık görevidir. Günümüzden 5.300 yıl önce Mezopotamya topraklarında yaşayan Sümerler tarafından yazı icad edilememiş olsaydı, belki de bugünkü bilim, tekoloji ve modern yaşam tarzımızın zerresine bile ulaşamazdık.

Sözü fazla uzatmayacağım; yazılan romanlar, öyküler, şiirler, güncel haberler, köşe yazıları, bilimsel makaleler ve kitaplar, bu tutkulu yazarlar tarafından kaleme alınmıştır ve böyle devam edecek, insan uygarlığının önünü aydınlatacaktır.
Osmaniye’nin küçük bir dağ köyünde doğup büyüdüm, 1973 yılında İstanbul Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdim. Yurt içi ve yurt dışı yaşam serüvenlerim oldu. 1979 yılının 1 Şubat günü şehit edilen gazeteci-yazar Apdi İpekçi anısına düzenlenen “ Türkiye’de Terör” konulu bilimsel araştırma yarışmasında birinciliğe değer yapıt bulunamamış, TRT Haber Merkezi’nden araştırmacı yazar Kemal Savcı’nın yapıtı ikincilik, benim yazıp gönderdiğim yapıtım ise üçüncülük ödülüne layık görülmüştü.

1993 yılında Tansu Çiller Başbakanlığında kurulan hükümette Devlet Bakanı Ahmet Şanal’ın basın müşavirliğine atanmam ile yaşam mücadelem boyut değiştirdi ve 2007 yılına kadar değişik hükümetlerde değişik bakanların basın müşavirliği görevlerinde bulundum. 2015 yılından sonra emekli bir basın müşaviri ve gazeteci olarak, Ankara’nın günlük gazetesi Zafer’de karınca kararınca köşe yazıları yazmaya başladım. Gazetenin yönetmeni değerli gazeteci Umut Karakülah ile iyi bir iletişim sağladık, bugünlere kadar geldik. Umut Karakülah, Zafer Gazetesi’nin son sayısını sosyal medya üzerinden bana ulaştırdı, arkasından da telefon açarak, “Zafer’i kapattık” dedi, küçük bir şok geçirdim. Son yıllarda özellikle sosyal medyadaki hızlı yaygınlaşma ve diğer yandan ekonomik sıkıntıların artması, yazılı medya organlarını hızla eritiyor, her gün kapanan gazete haberleri alıyorduk, Zafer de onlara eklenmişti. Umut Karakülah, “Ankara’da yayın yapmakta olan 9 gazetenin birinin basılı yayınını durdurduğunu, 4’ünün kapatıldığını ( daha doğrusu birleştirildiğini), 4 gazetenin ise yayınına devam edeceğini, Zafer Gazetesi’nin de Sonsöz bünyesine alındığını bildiriyordu.

Zafer’in son sayısında Umut Karakülah, “Elveda Zafer” başlıklı duygusal bir yazı kaleme almıştı, ben de böyle bir sonuçtan habersiz olarak yazıp gönderdiğim “Filistin’deki Kardeş Kavgası, Türkiye’nin Sorunu Olmamalı” başlıklı yazımla ona yol arkadaşlığı etmişim. Ben yazımda, Filistin’de, Gazze’de ve hatta tüm Ortadoğu coğrafyasında tarih boyunca bitmek bilmeyen çatışma ve savaşların, aynı soydan gelen, büyük ölçüde aynı dili konuşan, dinsel inançları İbrahim Peygamber’e dayanan Araplarla Yahudiler arasında sürüp gittiğini özetlemeye çalışmıştım. Hiç bir Müslüman devlet, hatta tüm dünya, bu savaş karşısında taraf belirtmezken, Türkiye’nin sürekli tahrik edildiğini ve savaşın içerisine çekilmek istendiğini ifade etmiştim.
Zafer’de yazdığım bir çok yazımda geleceğe yönelik örgörülerimin gerçekleştiğini görmekten sevinç değil hep üzüntü duydum. Örneğin son olarak İYİ Parti Kurucu Genel Başkanı Meral Akşener’in büyük bir şovla siyasetten çekildiğini açıkladığı genel kurul sonrası, “Ben Akşener’in çekileceğine inanmıyorum, geçmişte de benzeri şovlar sergiledi, sonrasında da ‘Tabandan gelen baskılara dayanamadım’ diyerek döndü,” demiştim.

Nitekim Meral Akşener, beklenmedik bir anda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü, medyaya yansıyan mutluluk saçan görüntüleri, yoğun tartışmalara yol açtı; “Akşener, zaten Erdoğan ile sürekli temas halindeydi,” diyenler oldu, 3 Mart krizini de talimatla gerçekleştirdiğini, Erdoğan’a son seçim zaferini armağan ettiğini, şimdi de cumhurbaşkanı yardımcılığı, hatta Akşener’in oğluna Paris Büyükelçiliği gibi önerilerin görüşüldüğünü öne sürenler var. Akşener’in koltuğunu bıraktığı İYİ Parti yeni genel başkanı Müsavat Dervişoğlu, daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen CHP Genel Başkanı Özgür Özel için ağır suçlama ve hakaretlerde bulunmuş, döneklikle, yumuşaklıkla suçlamıştı; partisinin kurucu ve eski genel başkanı Akşener için, Erdoğan ile ittifak mı yapıyor şeklindeki sorulara, “İhtimal vermiyorum” demekle yetindi.

Demek istediğim, geçmişten alınacak derslerle geleceğimize yön vermek, bizi daha aydınlık ve güzel günlere taşıyacaktır.
Kabul görürse, bu duygu ve düşüncelerle fırsat buldukça Sonsöz’de yazmaya devam edeceğim.