14, 21 ve 28 Ekim 2022 tarihli Sonsöz Gazetesindeki yazılarımın 4.bölümünü bugün sunuyorum.Ekonomik Şiddet, Üretici ve...

14, 21 ve 28 Ekim 2022 tarihli Sonsöz Gazetesindeki yazılarımın 4.bölümünü bugün sunuyorum.

Ekonomik Şiddet, Üretici ve Tüketici Hakları

Herkes, sosyal güvenlik hakkından yararlanmalıdır.

Üretici Kooperatiflerinin ve eşit sermayeli şirketlerin kurulması özendirilmelidir. Tüketiciler de örgütlenmelidir. Var olan üretici ve tüketici örgütleri desteklenmelidir. Böylece, üretici ve tüketiciler arasında olması gereken iletişim ve işbirliği kolaylaştırılmalı, tarafların ekonomik adaletsizlik ve şiddete karşı güçleri artırılmalıdır. Köyler mahalleye dönüştürülmemelidir. Kamu kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin hizmetleri köylerin özünü bozmadan götürülmelidir.

Köy, toprak, çiftçilik ve üretim kültürü geliştirilmelidir.

Bireysel ve kurumsal savurganlık önlenmelidir. İşsizlik sonlandırılmalıdır. İşsizlere işsizlik desteği verilmeli, bu yurttaşlar, toplumsal kalkınma programlarında, gönüllü ağırlıklı olarak çalışmaya yönlendirilmelidir.

Emekliler, Toplum ve Şiddetsiz Yaşam

Ekonomik şiddetin, diğer şiddet çeşitlerini etkilediği bilinen bir gerçektir. Emekliler arasındaki gelir farklılığı ortadan kaldırılmalı, onlar, kendilerini mutlu ve üretken sayabileceği gönüllü çalışmalara özendirilmelidir.

Göçmenler ve Sığınmacılar

Göçmenler ve sığınmacılar konusunda, uluslararası sözleşmelere uygun, farklı görüşlerin buluşacağı, halkımızın benimseyeceği ve tehlike görmeyeceği bir politikaya gerek bulunmaktadır.

Geçmişin Değerlendirilmesi, Hukuk ve Özür Dileyen İlk Erkek

Geçmişte yaşanan yerel, ulusal ve uluslararası şiddet örneklerinin ürettiği etkilerin ve sonuçların değerlendirilmesi, düşmanlık, kan davası ve intikam anlayışının ortadan kaldırılması çok açık bir zorunluluktur.

Nitekim, dünyaya erkek olarak gelmiş bir insan olarak, 8 Mart 2020 tarihinde, Ankara’da, basın mensupları ve katılan insanların önünde, erkeklerin kadınlara yaptıkları şiddetten dolayı, annelerden, kadınlardan, eşimden ve çocuklarımdan özür diledim. Ancak, asla af dilemedim. Çünkü şiddet suçlarında, suçların nitelikleri ne olursa olsun mutlaka hukuksal bir karşılığı olmalıdır.

Geçmişin şiddet olaylarından bugünkü kuşaklar sorumlu tutulmamalı, asla bedel ödetilmeye çalışılmamalıdır.

İdam kararına karşı olan bir insanım. İdam diye bir ceza olamaz. İdam, en ağır insanlık ve şiddet suçudur.

Ancak, en küçük şiddet olayının mutlaka bir cezası, yaptırımı, bağımsız ve demokratik yargının bir kararı bulunmalı, iyi hal indirimi ve af kararı verilememelidir. Şiddet suçlarında ayrıca, arabuluculuk ve uzlaşma da olmamalıdır. Suçların hukuktaki karşılığı mutlaka verilmelidir.

Uzayda, Gezegenlerde Olası Şiddet Tehlikeleri

Dünya, çok geçmeden uzayda ve ulaşılabilen veya ulaşılabilecek gezegenlerde silahlanmanın ve olası savaşların olmaması için uygulanabilen önlemler almalıdır. Bu alanda, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, gönüllü barış örgütleri, gençlik örgütleri ve annelerin başarması gereken birliktelikleri, önderlikleri çok önemlidir.

Şiddet Tehlikesi, İvedi Öz Kollama, Korunma, Koruma, Önleme ve Engelleme

Uluslararası sözleşmeler ve 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” çok iyi bilinmelidir.

Cezalar ağırlaştırılmalıdır. Şiddet suçlarında yargılamalar tutuklu olmalı ve ceza indirimi yapılmamalıdır.

İvedilikle bireysel silahsızlanma sağlanmalıdır.

Hiç kimse, açık veya kapalı alanlarda, ateşli veya kesici silah, yaralayıcı veya öldürücü şiddet etkisi yapabilecek hiçbir alet ve araç taşıyamamalıdır. Sağlık kuruluşları, kamu, yerel ve özel işyerleri, her düzeydeki okullar ve üniversiteler ile toplu taşıma araçlarında geliştirilmiş arama ve uyarı cihazları bulundurulmalı, ayrıca üst araması da yapılabilmelidir.

Araçlar, kişiler ve yayalar sıklıkla aranmalıdır.

Görevliler, görev yerleri ve zamanları dışında silah taşıyamamalıdır.

Yasal düzenlemelerde yer alması gereken bu kurallara aykırı hareket edenler, tutuklu yargılanmalı, hiçbir şekilde serbest bırakılmamalı, ağır sayılabilecek hapis ve para cezaları verilmelidir.

Medya ve sosyal medyada, hakaret, tehdit, iftira ve hedef göstermelerin hukukta mutlaka karşılığı olmalıdır.

Bu konularda, kamu veya özel ayırımı yapılmadan, her türlü halkla ilişkiler araçları kullanılarak tüm kitle iletişim araçlarında bilgilendirme ve uyarılar yapılmalıdır.

Kadın işsizliği ortadan kaldırılmalı, kadınlarımız, kırsal ve kentsel alanlarda üretime yönlendirilmelidir. İşsiz kadınlara, ekonomik destek sağlanmalıdır. Sosyal güvenlik desteği işsiz herkesi kapsamalı, bu desteği alan kişiler, gönüllü olarak, toplumsal kalkınma alanlarına katkıda bulunmaya yönlendirilmelidir.

Medya ve sosyal medyadaki hakaret, tehdit ve hedef göstermelerin, mutlaka hukuksal bir karşılığı olmalıdır.

Okullarda, üniversitelerde, kamu kuruluşlarında, belediyelerde, muhtarlıklarda, sendika, oda, baro, birlik ve benzeri meslek örgütlerinde, derneklerde, spor kulüplerinde, federasyon ve konfederasyon gibi gönüllü kuruluşlarda şiddetin araştırılması, önlenmesi, olayların değerlendirilmesi, ilgili birimlerle iletişim kurulması ve işbirliği yapılması amacı ile birer kurul oluşturulmalıdır.

Bu kurullar, içte yaşanan veya yaşanabilecek (Mobbing) veya dıştan gelen veya gelebilecek şiddet girişimlerini hızlı bir şekilde değerlendirmeli, çözüm veya hukuksal karşılıkların verilmesi için girişimler yapmalıdır.

Şiddet tehlikesi durumunda, kadınlar, anneler, çocuklar, kendileri ile açık veya kapalı alanlarda görüşmek isteyen eşlere, eski eşlere, eski erkek arkadaşlara ve yakınlarına asla güvenmemelidir.

Elbette, şiddetin önlenmesi konusunda güvenlikle ilgili kuruluşlara ve yargıya güvenmeyi sürdürmeliyiz. Ancak, şiddet örnekleri, bireylerin ve ailelerin de kollama, koruma ve korunma konularında yapabileceklerinin bulunduğunu kabullenmeliyiz.

Her şeye karşın, görüşme önerisi kabul edildiği takdirde, güvenlik birimlerinin mutlaka bilgileri olmalı, tarafların üstü ve yanlarındaki çanta ve benzeri eşyalar polis tarafından aranmalı, görüşme sırasında polis veya polisler, kişilerin çok uzağında bulunmamalıdır. Bu yöntem kesinlikle uygulanmalıdır. Çünkü, yakın, orta veya uzak geçmişte yaşanan örnekler, önlem almadan, arama yapılmadan ve polis gözetimi olmadan kararlaştırılan görüşmelerin çoğunlukla ölümle sonuçlandığını göstermektedir.

Kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, herkese, ilk aşamada şiddet tehlikesinin nasıl sezilebileceği, kendisini ve aile bireylerini nasıl kollayabileceği ve nasıl koruyabileceği, yüz yüze, sosyal medya veya telefonla tehdit veya hakaret görüldüğü takdirde nasıl karşılık verilmesi, öfkelenmeden, gerginleşmeden, sabırla nasıl konuşulması, ev, iş yeri veya bunların dışındaki yer ve alanlarda buluşma, görüşme ve davetlerin nasıl karşılanması ve ne çeşit önlemler alınması gerektiği konusunda eğitimler verilmeli, bilgiler artırılmalı ve deneyimler paylaşılmalıdır.

Açık ve kapalı alanlarda şiddet olaylarına tanık olanlara, şiddet çeşidine karşı şiddetsiz müdahale edilmesi, taraflarla iletişim kurulması, şiddet yapanların ikna edilerek durdurulması ve uzmanların belirleyeceği diğer davranış biçimleri konusunda, uygulamalı eğitim programları düzenlenmeli, bilgi, deneyim, duyarlılık ve cesaret düzeyi güçlendirilmelidir.

Bu konuda, yazılı, görsel, sözlü ve sosyal medyadan destek alınmalı, uygulamalı eğitim programlarında, yazılı ve görsel diğer halkla ilişkiler araçlarından da yararlanılmalıdır.

Uzaklaştırma ve belli mesafelere kadar yaklaşmama önlemleri çok sıkı izlenmeli, önlemlerin çiğnenmesi halinde çok kısa sürede, şiddet suçu işlenmeden müdahale edilmelidir.

Şiddet, cinsiyet eşitliği, kollama, koruma ve korunma konusundaki eğitim okullara indirgenmelidir. Yaygın ve örgün eğitim programları bu anlamda güncellenmelidir.

Yasalarda belirlenen veya kollama, koruma ve korunma ile ilgili geliştirilen önlemler, köy ve mahallelere kadar, dernekler ve benzeri gönüllü kuruluşlar tarafından yaygınlaştırılmalı, kadın, erkek herkes, köylerden mahallelere kadar derneklerde birlikte olmaları konusunda özendirilmelidir.

Bu birlikteliklerde, inanç ve siyasal görüş farklılıkları ölçü alınmamalı, ancak bu iki değer, doğal zenginlik sayılmalıdır.

Bu yapılarda, anneler, kadınlar arasında iletişim ve dayanışmanın nasıl sağlanabileceği, babalardan, erkeklerden nasıl destek alınabileceği, öfke kontrolünün nasıl başarılabileceği, ilgili kamu kuruluşları, demokratik yargı üst birlikleri, yerel yönetimler, siyasal partiler, medya ve diğer kuruluşlarla nasıl iletişim kurulabileceği ve nasıl iş birliği yapılabileceği konuşulmalıdır. (5. ve son b ölüm gelecek hafta)