Yüksek enflasyonla yaşamaya başladığımız yaklaşık üç yılı aşan bir süreden bu yana hepimiz enflasyondan korunmak, alım gücümüzü düşürmemek, aile bütçemizi en az zararla dengelemek, hayat pahalılığından en az etkilenmek gibi ekonomi verilerini sürekli olarak takip etmeye başladık ve günümüzde de takip etmeye devam ediyoruz. Yaşadığımız bu süreçte zengin iyice zenginleşirken fakir daha da fakirleşti. Parası olan her zaman olduğu gibi paradan para kazanmaya devam etti.

Döviz kurlarının yükselişini engellemek amacıyla uygulamaya konulan kur korumalı mevduat sistemi adeta fakirden alınıp zengine verilen bir sistemdir ve devlete olan maliyeti son derece yüksek olduğundan sistemden bu yıl sonuna kadar çıkılmaya çalışılıyor. Merkez bankasının 818 milyar TL zararı KKM yüzündendir. Günümüzde ise bu sistemde parası olanların sayısı epey azaldı ve hükümet de bazı avantajları ortadan kaldırarak sistemin sona ermesine çalışmaktadır.
Seçimlerden sonra iş başına gelen ekonomi yönetimi eski sistemin yani düşük faiz yüksek kur sisteminin yanlış olduğunu kabul ederek politika faizlerini 14 ayda %41,5 arttırarak %50 ye kadar yükselmesine rağmen enflasyon da yükselmeye devam ediyor. Son sekiz aydan bu yana politika faizi aynı kaldı. Ancak aralık ve ocak ayında enflasyonun da kâğıt üzerinde veya baz etkisiyle de olsa düşmesi nedeniyken politika faizi 250şer baz puan düşürüldü ve önümüzdeki süreçte de enflasyona bağlı olarak düşme ihtimali yüksektir.

Geçtiğimiz üç 6/7 ay öncesine kadar öncelikle otomobil olmak üzere konut, gayrimenkul yatırım aracı olmuştu ve halen yüksek fiyatlar devam ettiği için satışların azalması gündemde. Ancak döviz kurlarının yatay seyretmesi sonucu yatırımcılar konuta yönelmiş gibi gözüküyor. Çünkü son üç aydan bu yana konut satışları yükselme eğilimindedir.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi dar ve sabit gelirliler geçim derdinde iken parası olan zenginler de finansal yatırım araçlarından en yüksek getiriyi elde etmek peşinde. Borsa, döviz, gayrimenkul, araç, hisse senedi, devlet iç borçlanma senedi, Euro Bond, altın, kur korumalı mevduat gibi yatırım araçları tamamen varlıklı kimseler için geçerli bir gelir kaynağı olabilir. Yüksek enflasyonun bir diğer sonucu da halkın büyük bir kısmının yoksullaşmasına sebep olmasıdır. Gene büyük bir kesim ise kredi kartlarıyla yaşamını idame ettirmeye çalışmaktadır.

Yukarıdaki gelişmelerden sonra TCMB başkanımız Sn. Fatih Karahan tarafından yapılan açıklamada 2024 yıl sonu enflasyon hedefinin %41,5 dan %44 e;2025 hedefinin de %21 e çıkarılarak revize edilmiş oldu. Geçtiğimiz yıl istatistiklerine baktığımızda ise hiçbir tahminin tutmadığını görebiliriz. Sebep olarak da yapılan açıklamada gıda ve hizmet enflasyonunun dirençli olması yani enflasyonun öngörüldüğü şekilde azalmadığı belirtilmektedir. Diğer taraftan doğalgazda devletin sübvansiyonunun sınırlanması, elektrikte tüketim miktarına göre (471 KW-H) sanayi tarifesine geçilmiş olması zamdan başka bir şey değildir. Bu durumda daha iki ay gibi kısa sürede revize edilmiş olan %44 enflasyonu kâğıt üzerinde gerçekleşmiştir.

Diğer taraftan dövizden dönüşler de başlamış, yüksek faizle TL’den daha çok kazanılacağı algısı yavaş yavaş gelişmektedir. Yurt dışından yapılan girişler sayesinde uzun bir dönemden sonra merkez bankası rezervleri artı değere yükselmiştir. Ancak yabancılar tarafından yapılan para girişlerinin büyük bir çoğunluğu CARRY-TRADE yöntemi ile gelmiştir ve bir müddet sonra tekrar gidecektir.
Dış ticaret açığımız olduğu müddet zarfında finansal yatırım araçlarının reel getiri durumlarını tahmin etmek oldukça zordur. Geçtiğimiz 2023 yılını kesinlikle unutamayacağız. Bir taraftan yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle oluşan bütçe açığı ve kapanması için yapılan zamlar, arttırılan vergiler; diğer taraftan Ortadoğu’da halen devam eden belirsizlik gibi koşulların oluşabileceğini öngöremeyiz. Uzun sözün kısası ülkede yatırım yapılmadığı, üretim kaynaklarının verimli şekilde kullanılmadığı süre zarfında ekonomik büyüme gerçekleşmesi zordur. Yani çalışan kazanır ilkesi mutlaka uygulanmalıdır. Millet olarak kolay para kazanmaya, tembelliğe alıştık.

Mevduat faizlerinin yükselmesiyle birlikte dövizde TL ye dönüş başlamış, dolarizasyon azalmış, kur korumalı mevduat da önemini kaybetmiş durumdadır. Son günlerde döviz kurlarının yukarı doğru hareketlendiğini yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Zaten kurların uzun süre yatay seyretmesi son derece zordur.2001 krizinde merhum Bülent Ecevit dönemini hatırlayalım. Yaklaşık bir yıl 675 TL de sabit kalan dolar kuru dönemin Cumhurbaşkanı Sn. Ahmet Necdet Sezer il yaşadığı anayasa kitapçığı olayından sonra dolar kuru 675 TL’den 1,500.000 TL ye çıkmıştı. Ancak alınan önlemler sayesinde ekonomik kriz bir bir buçuk yıl içinde atlatılmıştı.
Döviz kurlarının bir müddet yatay seyretmesinin nedeni hazine ve maliye bakanımız Sn. Mehmet Şimşek’in yaptığı yurt dışı gezilerde bazı finans çevrelerine söz vererek ülkeye sıcak para gelmesini sağlamak olabilir. Sıcak para gelince de en çok etkilenen kesim ihracatçılar ve turizm sektörüdür. Çünkü sıcak para gelince kurlar da yerinde sayacaktır.
Yukarıda da bahsettiğim gibi döviz kurları bir yere kadar yatay seyredebilir. Zaten yukarı yönlü hareketlenme başladı ve bunun devam etme ihtimali yüksektir.

Altın fiyatları son üç aydan bu yana yükselişini sürdürürken Trump’ın ABD başkası seçilmesinden sonra az da olsa düşme gösterdi. Ancak bu düşüşün geçici olduğu bir gerçektir.
Finansal yatırım araçlarını reel getiri oranları ocak ayı için TÜİK tarafından açıklandı. Bilgiler aşağıdaki gibidir.

Aylık en yüksek reel getiri Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS)’de oldu

Aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde %3,14, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise %1,21 oranlarıyla DİBS’de gerçekleşti.
Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından mevduat faizi (brüt) %0,35 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken; külçe altın %0,14, Amerikan Doları %1,47, BIST 100 endeksi %2,43 ve Euro %2,57 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde; mevduat faizi (brüt) %1,53, külçe altın %2,01, Amerikan Doları %3,31, BIST 100 endeksi %4,26 ve Euro %4,40 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

BIST 100 endeksi, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %7,26, TÜFE ile indirgendiğinde ise %2,98 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde Euro, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %5,44, TÜFE ile indirgendiğinde ise %9,22 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.
Altı aylık değerlendirmeye göre külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %12,45, TÜFE ile indirgendiğinde ise %3,83 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; aynı dönemde BIST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %15,63, TÜFE ile indirgendiğinde ise %22,10 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede en yüksek reel getiri külçe altında gerçekleşti

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde %19,76, TÜFE ile indirgendiğinde ise %7,19 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.
Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından mevduat faizi (brüt) %7,50 ve DİBS %0,15 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; BIST 100 endeksi %1,73, Amerikan Doları %7,15 ve Euro %11,86 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde mevduat faizi (brüt) %3,79, DİBS %10,36, BIST 100 endeksi %12,05, Amerikan Doları %16,89 ve Euro %21,11 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.
Kaynak: TÜİK