“Sevdamın Kızı” adlı kitabında İsmail Gençtürk kendini şöyle anlatır; “1944’de Güdül’ün Sorgun köyünde doğdum. İlkokuldan sonra,...
“Sevdamın Kızı” adlı kitabında İsmail Gençtürk kendini şöyle anlatır; “1944’de Güdül’ün Sorgun köyünde doğdum. İlkokuldan sonra, Atatürk İlköğretmen Okulu’na girdim. Buda okurken öğretmenlerimin de uyarısıyla iyi bir okuma dönemine başladım. Gözümün önündeki kara perdeyi yırtarken, ötmeye de başladım bir yandan, yaş onyedi! Erken öttüğüm için Kayseri’ye sürüldüm. Kısa bir süre Pazarören’de okudum. Temelli ilişiğimi kestiler ordan da.
İlişiği kesilince köyüne döner. Toprak yok, iş yok. Oradan Ankara’ya gelir, ama burada da iş bulmakta güçlük çeker. O günleri kendi şöyle dile getirir adı geçen kitapta. “Umut doluydum. Umutlarımı çalmak istediler, bilinçliydim, direndim. Hiç yitirmedim umutlarımı.”
1977 yılının yanılmıyorsam temmuz ayı idi Gençtürk’ü ilk tanıdığımda. Gen Yayınevi tarafından yayımlanan “Sevdamın Kızı” adlı şiir kitabını bir arkadaştan alıp okumuş, Gençtürk’te bizim kuşağın yasak şairi Nazım Hikmet’in tadını bulmuştum. Çevremdeki herkese bu kitabı okumasını tavsiye ediyordum.
1979 yılında Gençtürk’ün ikinci şiir kitabıyla karşılaştım ve beni çok etkiledi.Kitabın adı “Öpücük Tarlası” idi. ve bu kitapla birlikte “Sevdamın Kızı”nı arkadaşlarıma okumalarını öneriyordum. Arkadaşlarım da benim gibi Gençtürk’te Nazım tadı bulmuşlardı.
Şu şiir insanı etkilemez mi ? “Benim dedemin dedesi mi/senin dedenin dedesi mi/onun dedesinin dedesi mi/Ali’nin dedesinin dedesi mi/Veli’nin dedesinin dedesi mi/yani birimizin dedesinin dedesi işte. Dimitrova Suzanna’nın ebesinin ebesini mi/Biser otelde oynayan o ince belli kızın ebesinin ebsini mi ne öpmüş işte. Ve verivermiş büyücek bir tarla/şimdi hâlâ öpücük tarlası diye/söylenip durmakta makedonya’da.”
2000 yılının mart ayında Gençtürk’ün kendisiyle karşılaştım. Hayranı olduğum gençliğimin Nazım’ı ile. Çok heyecanlanmıştım. Adıma imzalayıp verdiği birçok kitabın arasında bir tanesi çok ilgimi çekti. “Çok Adresli Bir Mektup”. Şiirleri nefes nefese okudum adeta. Ve çok üzüldüm. Çünkü Gençtürk yazdığı onca şiire rağmen Türk edebiyatı dünyasının kayıp bir ozanı idi. Şiirini adeta damıtarak yazan ve bir dönem tüm gençlerin Nâzım Hikmet şiirinin tadını bulduğu bir insanın, bir büyük ozanın bu kadar köşesine çekilmesine ve edebiyat dünyasından uzak kalmasına bir anlam veremedim.
Bilmiyorum sizler “Çok Adresli Bir Mektup”u okudunuz mu ? Okumadınızsa ve kitaplığınızda yoksa büyük bir hazineden yoksunsunuz demektir. Elbette şiirden anlıyorsanız. Kitapta birbirinden güzel kırkbeş şiir var ve hepsi de ozanın çektiği çilenin belgesi gibi. Hapishaneyle veya gözaltıyla ilginiz varsa “Hişt Hişt” size sesleniyor. “Dapdaracık ve çıplak hücrelerde/sigaran elinden alınmadıysa… çocuklarını sever gibi sevmediysen kitapları… Cüzdanını boşverip/basmadıysan istifanı yeri gelince.” vb cümlelerle devam eden şiir “… yapmadıysan bunlardan birini/yaşıyor musun sanki” diye bitiyor.
Bir sürgün name gibi kitabın adını taşıyan şiiri Gençtürk’ün. Bir dönem Türkiye’de memur olup da duyarlı olan insanların başına gelen sürgünü destansı bir havayla anlatmış Gençtürk. “Bolu dağlarında da rastlarsınız/ayak izlerime/Gerede köylerinde de/her kış yeniden yürürüm/kar izlerinde erzurum’un/serüvenlerim dolaşır dalga dalga/başaklı tarlalarında Polatlı’nın/Zonguldak’ta soluklanıp bir yol/kara ekmeğin tanıklığından/geçerim yolsuz köylerini Eflani’nin/ağıtlaşır ölen bebelerin acısı/doktorsuz gelinlerin yanlışlığı/bozkır Ankara’sında konaklarım ama/dengim hep hazırdır/oğlum masa başında çizer/ben gezerek çizerim/yurdumun haritasını/direnmenin sevmenin yollarında/ağarsa da saçlarım/gülüyorsa parıltılarla gözlerimin içi/bir kızın elinden tutmuş gibi/bilin ki/yarınları bayram olacak diye/düşlediğimizdendir çocukları. Tanırsınız aklığını yüreğimin/tanırsınız sövmemi grev arifelerinde/yalnızlığın dağlarına süslerde yoksulluğun duvarlarıyla/susmayan bir koroyum/orman uğultusuyum dinmeyen.”
Sürgüne uğrayan insanların acısını yüreğinde hisseden duyarlı ozan Gençtürk’ün şiirleri okunmalı. Yoksa edebiyat dünyamızda nice kayıp ozanlar olacaktır İsmail Gençtürk gibi.
“Öpücük Tarlası” kitabının başına aldığı “Neler Dediler” bölümünde, şiiri hakkında yazılan yazıları paylaşır Gençtürk. Buraya iki önemli şairin yazdıklarını alacağım.
Hasan İzzettin Dinamo,” İsmail Gençtürk söylemek istediklerini çok rahat pürüzsüz, tereyağından kıl çeker gibi söyleyebiliyor. Gerçekçi şiiri çok okumuşa, düşünmüşe benziyor. Yiğit, yetenekli bir şair.”
Hasan Hüseyin ise, “İsmail Gençtürk, iyi niyetli, acılı, öfkeli, ağzında sözü olan bir sanatçı. Ne var ki sabırsız biraz. Beklese de, edeceği sözleri azıcık olgunlaştırsa daha iyi olur diyebiliriz. Yüreği korlu İsmail Gençtürk elbette ki aşacaktır bugünkü durumunu.”
14 Şubat 2001 günü aramızdan ayrılan İsmail Gençtürk’ü saygıyla anıyorum.