Nietzsche ‘pişmanlık köpeğin taşı ısırması gibidir’ der.. Ben de, katiyen pişman değilim… O gündür bugündür gençlik...

Nietzsche ‘pişmanlık köpeğin taşı ısırması gibidir’ der.. Ben de, katiyen pişman değilim… O gündür bugündür gençlik yıllarımda okuduklarımın gördüklerimin yaşadıklarımın yarattığı algı yüklemesiyle başarı ihtiras tramvayında irili ufaklı kayaları yokuş yukarı iterek Sisifos Söyleni’ni yaşarmışım meğerse… Tek farkla ben düşen kayaların altında ezilmedim. Heybeme doldurup yeni tırmanışlarda yanıma aldım. Nasıl mı? Önce mitolojik kahramanı tanıyalım: Sisifos, Homeros`a göre ölümlülerin en bilgesiydi. Tanrıları kızdırması sonucu bir kayayı dağın tepesine çıkarmakla cezalandırılmıştı. Tam çıkardığı sırada taş aşağı yeniden yuvarlanıyor, taşın ardından bakan Sisifos aşağı inip tekrar taşı çıkarmaya çalışıyordu.

Albert Camus’ya göre bu kısır döngüyü trajik yapan da kahramanın her deneyişinde tekrar düşeceğini bile bile taşı çıkarmaya gayret etmesidir. Kendimi bildim bileli yaşamımı belirleyecek edimler, eylemler arasında dolaştım durdum. Durdum demek yanlış aslında hep ileri zorladım. İçgüdüsel şekilde ‘iyi en iyinin düşmanıdır’ mottosu uyarınca hep ‘en iyi’ olabileceğim ortamları kovaladım. Becerebileceğimi görüp inandığım şeylere asıldım. Diğerlerini askıda kuruttum. İyi kenara koy ki en iyi yakalayasın… dedim.. İki kişi bir işi yapıyorsak lider ben olmalıydım.. Münazara takımıysa konumuz ben doğal kaptanı olmalıydım. Felsefe yapacaksak yazacaksak, en iyi ben yazmalı, mesela Sartre veya Camus benden sorulmalıydı. Tabii bütün bu ihtiras tramvayı yolculuğunun bir bedeli olurdu. Hem iyi topçu hem felsefeci olurken kazık Maarif Kolejinin son iki yılını yazları kafayı usturaya vurup inzivada 6’şar ikmal vererek geçebildim. Sporun her branşına meraklıydım. Futbol, Voleybol, Basketbol, Güreş, Atletizm, Boks vb. Kadıköy Maarif Koleji’nin bütün takımlarında iyi oyuncular arasındaydım ama en iyisi olabileceğimi kestirdiğim basketbol’a evrilmeye karar kıldım.. ODTÜ Takımında iyi oyuncuydum ama antrenörlükte ‘en iyi’ olmak için hızlı geçiş yapıp yarı zamanlı hem mimar hem koç olan birinin gelebileceği en tepeye gelip hayatımın en güzel yirmi yılını geçirdiğim Ankara’nın ODTÜ,DSİ, ISTANBUL BANKASI YENİŞEHİR, Muhafızgücü vb. nerdeyse bütün takımlarını çalıştırdıktan sonra, ikili baş ve yardımcı antrenör uygulaması döneminde 1981’de Balkan Şampiyonu olan Türk milli basketbol takımının yardımcı antrenörü oldum.

Koçlukta kendimce zirve yaptıktan sonra diğer derdim mesleğim mimarlıkta tepe yapma ihtirasıyla eş zamanlı daha fazla yürümeyeceğini görerek basketbol eleştirmenliğine yatay geçiş yaptım ve… Tevazuu gösteremem Ülkenin en iyi gazetelerinde geçen 35 yıldır NBA maçlarını TRT’de ilk defa anlatma, basketbol maçları yorumculuğu deneyimleriyle yoğrulmuş bilgi dağarcığımla bu konunun ‘en iyisi’ sayarım kendimi …Basketboldaki başarılarımı katma değer olarak ceza görmeden yanımda taşıdım ama mimarlık başarılarımda çok dayak yedim.. Toplu Konut alanında ki başarılarım devri sabık yaratılarak siyasi çekişmelere kurban edilip sonlandırıldı. Eylemli Mimarlık yaparak geçirdiğim 73_93 arası 20 yılda mezunu olduğum ODTÜ’nün Mimarı Behruz Çinici’nin Mimarlık atölyesinde mesleğe çırak adımlarıyla başladım. Altı yıl gibi uzun bir süre sonra buradan tasarım şef mimarı olarak mezun oldum. ODTÜ’ye İnşaat İşleri Başkanı olarak dönüp burada onlarca metrekare Üniversite binaları tasarlayıp gerçekleştirdim. 83/87 arası MESA Mesken Sanayii’nde Mimari Koordinatör olarak çalıştığım yılların ardından İnşaat İşlerinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve Emlak Konut kurucu Genel Müdürü olarak görev yaptığı EMLAK BANKASI’nda ki toplu konut projelendirme, geliştirme ve gerçekleştirme dönemim başladı.Bu dönemde Ülke geneline yayılmış 18 değişik yerleşkede yaklaşık 160,000 bin birim konuttan oluşan Bahçeşehir, Ataşehir, Konutkent, Mavişehir..vb. devasa uydukent projelerinin atlet komple tüm mimari projelendirme, finasman temini, satış ve pazarlama ,inşaat yapım ve denetleme sorumluluğunu taşıdım. Toplam da 3 yılda 180000 konut yapan, TOKİ’ye kimlik kazandıran EMLAK KONUT’un kurucu genel müdürü oldum.. Yanıma kar kalan Türkiye’ye toplu konutun altın çağını yaşatmak şansını yakalayıp yaşamış olmamdı. (https://sonsoz.com.tr/depreme-dayanikli-konut-yapiminda-ozal-sivil-darbesi/) Hiç yüksünmeden hala yaptığım işte, her ne yapıyorsam, zirveye göz dikerim…