Korona belası yetmiyormuş gibi ülke olarak son günlerde orman yangınları, deprem, yağmur ve sel, kuraklık gibi büyük felaketlerle savaşıyoruz.

Korona belası yetmiyormuş gibi ülke olarak son günlerde orman yangınları, deprem, yağmur ve sel, kuraklık gibi büyük felaketlerle savaşıyoruz.

Özellikle Antalya , Muğla Mersin, Adana başta olmak üzere Türkiye’nin büyük bir bölümünde meydana gelen ve 10 gündür devam eden orman yangıları canımızı yaktı, kahrolduk. Orman yangınlarına müdahale ederken hayatlarını kaybeden kahramanlarımız ve sel felaketinde yaşamını yitiren vatandaşlarımız acılarımızı bir kat daha artırdı.

28 Temmuz’da Manavgat’tan gelen görüntülerle yangınlar ülkemizin gündemine girdi. Antalya’nın ardından Bodrum’dan Marmaris’ten Adana’dan, Tunceli’den ve birçok şehirden de benzer haberler ardı ardına geldi. Kontrol altına almakta çok büyük güçlük çekilen alevler 8 kişinin yaşamını yitirmesine yol açtı.

Ülkemizde son günlerde peş peşe gelen orman yangınları bir anda sabotaj ihtimalini de akıllara getirdi. Bu orman yangınlarını acımasızca çıkartanlar, insanlarımıza , hayvanlara ve doğamıza karşı en büyük cinayeti işlediler. Eğer bu yangınlar kasten çıkarılmışsa bunu yapanlar ülkemizi hem maddi hem de manevi bir yıkıma uğrattılar.

Yetkililerimize ülkemizin orman yangınlarına neden bu kadar hazırlıksız bir şekilde yakalandığını da sormadan edemiyoruz. Neden yangın uçağı filomuzu geliştirmiyoruz. Her an olması muhtemel bu tür afetlere neden hep hazırlıksız yakalanıyoruz.Örneğin ülke yüzölçümü olarak bizden daha küçük Yunanistan 38 yangın uçağına sahipken bizim neden sadece 3 yangın söndürme uçağımız var bir türlü anlam vermek mümkün değil.Belli ki yangın uçağı filosu konusunda bu yıl geç kaldık ama şimdiden harekete geçerek merkezi yönetim ve yerel yönetimler olarak hep birlikte harekete geçerek önümüzdeki yıllarda olası yangınların önüne geçebiliriz.

Son yıllarda dünyanın bazı bölgeleri kuraklıkla mücadele ederken diğer bölgeleri de sel felaketleriyle mücadele ediyor. Geçtiğimiz günlerde Almanya, yakın tarihinin en büyük sel felaketine sahne oldu. Yine Çin’in Henan vilayeti de meteorologların verdiği bilgiye göre “bin yılda bir olabilecek bir yağışa” sahne oldu. Ve yine Türkiye’de Karadeniz bölgesindeki şiddetli sağanak yağış nedeniyle Rize ve Artvin’de sel ve heyelan meydana geldi. Rize’de 14 Temmuz’da 7 saatte metrekareye düşen 220 kilogramlık yağışın ardından sel ve heyelanlar meydana geldi, 6 kişi yaşamını yitirdi, sele kapılan 2 kişi kayboldu. Van’da meydana gelen sel ve heyelan da felaketin bir başka boyutuydu.

Birleşmiş Milletler dünya genelinde doğal felaketlerin, iklim değişikliğinin artan olumsuz etkileri nedeniyle çoğaldığına dikkat çekti. Son 49 yılda sel ve kuraklığın yol açtığı zararın bilançosunu çıkardı. Buna göre kuraklık, fırtına, sel ve mevsim normalinin üzerinde hava sıcaklıkları nedeniyle dünya genelinde bir milyonun üzerinde kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Evet ülke olarak çok zor bir süreçten geçiyoruz. Pandemi de tüm sağlık çalışanları nasıl Türkiye’nin kahramanları olduysa, şimdi de ormancılarımız ve itfaiyecilerimiz önde gelen kahramanlarımız oldu.Vefakar ve cefakar halkımızın da ayrı bir yeri var.

Şimdi birlik olmanın tam zamanı. Hepimizin ciğerleri yanıyor. Her yangında canımızdan bir parça kaybediyoruz. Hiç olmazsa şu zor günlerde siyasetin ayrıştırıcı dilini bir kenara bırakıp ülke olarak hep birlikte kenetlenelim.