
Dünyada en fazla toplu mezarın bulunduğu ülke Kamboçya. Nedeni de ülkeyi kan gölüne çeviren iç savaşı. Bu listede ikinci sırada İspanya geliyor. Ne de olsa Franco’nun sürdürdüğü iç savaş Pol Pot’dan daha az vahşet içermiyordu. Franco’nun özellikle Hitler ve Mussolini’den farkı hiçbir karizmasının olması, hatta hiçbir his belirtmemesiydi. Kısa boyu ve ince sesi ile ciddiye alınmaması çocukluğundan beri karşılaştığı bir durumdu. Belki de bu hissizlikten dolayı akıttığı kandan dolayı hiçbir zaman hicran duygusu tatmadı. Başta Faşist, sonra uluslararası konjonktüre uygun anti-komünist milliyetçi lider kendi vatandaşlarını düşman ilan edip öldürmekten hiç acı duymadı, hiç olmazsa bu konuda gıpta ettiği Mussolini ve Hitler ile aynı kefeye rahatlıkla konulabilir. Her ne kadar faşizme olan inancını soğuk savaşta gizlese bile öbür iki diktatöre olan hayranlığı saklanamıyordu.
Doğduğu ailesinde yaşadığı bölünme, aşağılanma ve acı çekme büyüdüğünde Franco’nun toplumu da aynı şekilde ikiye bölüp aynı toprakta yaşayanların hayatını ya sona erdirme veya da ölümden beter etme çabasını izah edebilir. Birkaç nesil bahriyeli olarak imparatorluğa hizmet etmiş aileye doğduğunda kendisi de babası gibi deniz kuvvetlerinde hizmet etmek istiyordu. Babası içkiye düşkün olduğu kadar da genç kadınlara düşkündü. Franco ağabeylerinden dolayı hiç ilgi görmüyor sevgiyi sadece oldukça muhafazakâr ve Katolik dinine sımsıkı bağlı olan annesinin dizinin dibinde buluyor ve onun gibi olmayı düşlüyordu.
1898’de Amerika’ya karşı savaşa girilmiş ve imparatorluk her şeyi kaybetmişti. Aile de toplum gibi biçare kalmıştı. İşsizliğin yanında toplumsal travma kimlik krizine dönüşürken Franco’nun ailesi de bu gelişmenin adeta aynası olmuştu. Artık askeri hizmet sadece ordu’da gözüküyordu. Toledo’daki askeri okula başladığında öğrencilerden kötü muameleye tabi oldu, çok alay konusu oldu ve de üstüne üstlük hiç de başarılı değildi. 330 kişilik kadroda sadece 80 kişiden daha iyi not alabildi. Bu süreçteki aşağılanma dalgalarında boğulmamak için Franco kendisi için farklı masallar, mitler, hikayeler ve maskeler yarattı. Hem kendisini inandırdı hem de yakındakilerini.
Kurnaz kurmay mezun olur olmaz en çabuk terfi yolunu araştırmaya başladı. Yarımadada kalırsa çok yavaş yükseleceği belli idi. Hızlı terfi için müstemlekede bulunmak en iyi seçenekti.
Hiç düşünmeden Fas’a, Afrika Ordusuna katıldı ve orada insanlara nasıl eziyet edileceğini çok iyi öğrendi ve uyguladı. Terör ve toplu ölümle tanıştı ve kısa zamanda uzmanı oldu. Şahsen de yemeğini beğenmeyip bir subaya fırlatan askerini kurşuna dizdirip tüm birliğini de cesedinin önünde yürüttürdü. Kumanda ettiği birlik vahşette en öndeydi, fütursuz bir şekilde kestikleri burun ve kulakları sergiliyorlardı. Diktatör geleceğin hazırlığını burada yapıyordu.