Covid 19 virüsünden sonra Dünya eskisi gibi olmayacak denilip, duruldu. Hepimiz bunun ne anlama geldiğini merakla bekler olduk. Virüsün üzerinden yaklaşık iki sene geçti, Dünya eski dünya, insanlar eski insanlar ancak zorunlu yaşam koşullarında değişiklikler belirgin olarak ortaya çıkmaya başladı.

Covid 19 virüsünden sonra Dünya eskisi gibi olmayacak denilip, duruldu. Hepimiz bunun ne anlama geldiğini merakla bekler olduk. Virüsün üzerinden yaklaşık iki sene geçti, Dünya eski dünya, insanlar eski insanlar ancak zorunlu yaşam koşullarında değişiklikler belirgin olarak ortaya çıkmaya başladı.

Yaşamsal değişiklikleri, ücretleriyle geçinilenler hemen hissetti. Alım güçleri düştü. Gelirleri nispi olarak artmış gibi olsa da gerçekte böyle olmadığını çarşıya, pazara çıktıklarında hemen görür oldular.

Herkes için böyle olmadı tabi. Parası olan daha fazla zengin oldu, parası olmayan daha da fakirleşti. “ABD’de 18 ultra zengin daha fazla vergi vermek istediklerini beyan eden bir mektup yayımladı. Habertürk’ te yer alan haberde, 2020 başkan adaylarına hitaben yazılan mektupta ABD’nin en zengin yüzde 1’lik diliminin, en tepe yüzde 10’unu oluşturan bireylerden ‘servet vergisi’ alınması talep edildiği belirtildi.”

Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre ise “Türkiye’de koronavirüs salgınının yaşandığı son bir yıllık dönemde milyoner sayısı zirve yaptı. Türkiye’de ilk koronavirüs vakalarının görülmeye başlandığı Mart 2020’de hesabında 1 milyon TL ve üzeri parası olanların sayısı 246 bin 136 iken bu yılın aynı döneminde bu 332 bin 94 kişiye fırladı” diye belirtiliyor. Bu sayılar ve tutarlar 2021 tarihindeki kur hareketleriyle daha da arttığı varsayılabilir. Ama Devletleri yönetenler, bu zenginlik ve servetten vergi almayı akıllarına bile getirmiyorlar.

Bu zenginlik artışlarına karşın, Asgari ücret artışları, emekli ücretleri, devlet memurları ücretleri artırıldı. Ücretleri nispi değerler üzerinden yüzdelerle artırdık denildi. Ama alım gücündeki azalma, fiyatlardaki artış bu ücret artışlarının çok üzerine çıktı. Yoksulluk rakamları bu artırılan ücretlerin üzerinde çıkmaya, hala devam ediyor.

Doğal gazdan elektriğe, akaryakıttan köprü geçişlerine kadar yeni yıla yeni zamlarla girildi. Elektrikte fiyat artışı yüzde 50 ila yüzde 125 arasında olurken, konutlarda doğal gaz zammı yüzde 25. Böylece elektriğin birim fiyatı ilk kademe kullanımda yüzde 50, ikinci kademede ise yüzde 125 zamlanmış oldu.

Sadece bunlar da olmadı. Alt gelir gruplarının temel ihtiyaçlarını oluşturan gıda fiyatları da zamlanarak artı. Bir türlü tutturulamayan Aile bütçeleri delik deşik oldu. Yamalı bohça gibi hangi tarafını tutturmaya çalışsanız başka bir yerden delinir oldu. Delinen bütçedeki açık, öyle kapanacak gibi ufak tefek deliklerden de değil.

Bütçe denilince, sadece bireylerden oluşan ailenin bütçesi değil, devletlerin şirketlerin bütçeleri de var tabii ki. Halka en yakın yerel yönetimler, vatandaşın ölüsü olduğunda, evi yıkıldığında, sokağı bozulduğunda, okulu tamire ihtiyaç duyduğunda, yoksulunun karnını doyurmak ve barınmasının sağlanmasında yanımızda olan Belediyeler de bütçe yapmaktadırlar. Belediyelerin, bütçeleri yüksek enflasyon ve kur yükselmelerinden dolayı erimiş bulunmaktadır.

Büyükşehir belediyelerinin büyük projelerinin neredeyse tamamı yurt dışı krediler alınarak yapılan işlerden oluşmaktadır. Alt yapı, Metro, Tramvay vb. gibi hizmetler döviz cinsi borçlanmalarla yapılmaktadır.

Önceki yılın Kasım ayında yapılan ve analitik olarak düzenlenen, kurdaki ve enflasyondaki artışlar ile gelirlerindeki azalışlar nedeniyle planlanan bütçeler, borç/alacak dengesini yitirmiş bulunmaktadır. Döviz cinsi borçların ödenmesi zorlaşmış, kur farkları nedeniyle bütçeleri hızla erir hale gelmiştir.

Ücretiyle geçinemeyen, çalışanlardan sıklıkla duyduğumuz geçinemiyorum, gelirim giderimi karşılamıyor feryatları bu kez, Belediyelerden gelmeye başlandı.

On bir Büyükşehir Belediyesi, yaptıkları bir toplantı sonucu, 2022 yılı bütçelerin belirsizlikler ve kur dalgalanmaları sonucu kuşa döndüğü açıklamasını yaptılar. Büyük şehirler ile bütün kamu kurumlarının belirsizlikten ve kur dalgalanmalarından olumsuz etkilendiklerini “yeni bütçeye” ihtiyaç duyduklarını ifade etmektedirler.

Merkezi hükümette seslenerek yerel yönetimlere yönelik bazı “vergi indirimlerine gidilmesi ve hayati öneme sahip konularda sübvansiyon” desteği verilmesindeki taleplerini ve beklentilerini dile getirmişlerdir. Toplu ulaşımdaki maliyetlerin çok yüksek düzeyde zamanlanması nedeniyle, KDV ve ÖTV istisnası istemektedirler. Elektriğe yapılan yüksek zamlar nedeniyle artan enerji maliyetlerini, özellikle raylı sistemler, elektrik, su ve ekmek gibi imalat giderlerini düşürecek bazı vergi indirimlerine gidilmesi için düzenleme beklemektedirler.

Yerel yönetimlerin yeni bütçe yapma talepleri halkın temel ihtiyaç duyduğu tüketim ve ulaşım fiyatlarına zam demektir. Tabi ki, temel hizmetlerin görülmesi için de ihtiyaç duyan vatandaşların rahatlatılması, yaşamlarını sürdürmesi birazda belediyelerin hizmetleriyle mümkün olmaktadır.

Vatandaşın yaşam hakkının korunması ve sağlanması devletin görevidir. Vatandaşlık geliri sağlanmadan, enflasyon düşürülmeden, düşük gelirli çalışanların yoksullukları önlenemeyecek, sorunların çözümü bireylerin ve kurumların insafına bırakılmayacak kadar önemlidir. Bu vatandaşlar için bir yaşam hakkıdır.

Devlet kurumları olan belediyeler, yaptıkları bütçelerinin eridiğini söylüyorlar ve devletten teşvik ve sübvansiyon istiyorsa, vatandaş geçinmek ve yaşamak için ne yapsın.