Ali Kaptıkaçtı, 7 Haziran 1939 tarihinde Adana’nın Sugediği Mahallesi 82. sokak 27 no’ lu evde doğdu.

Üçü kız, dördü erkek olmak üzere yedi kardeşin en sonuncusuydu.

Daha bir yaşındayken annesini kaybetti.

Hal böyle olunca, ablası okuldan ayrılmış, kardeşlerine bakmaya başlamıştı.

Babası yedi çocuğuna bakmak için gece gündüz demeden çalışıyor, kazandığı para ile ancak geçinebiliyorlardı.

Yetim olmanın acısını çok çekiyordu.

Öğrenimine, altı yaşında Mestanzade Mahallesi’ndeki İnönü İlkokulu’nda başladı.

Öğrencisi az olduğu için talebe aktarımı yapılınca, bir kilometre ilerde, Ulu Cami’nin yanındaki, İnkılap İlkokulu’nda 4 ve 5. sınıflara devam etti. Müdür dahil bütün öğretmenlerinin ; sevdiği öğrenciydi.

Geçim sıkıntısı çeken kalabalık bir ailede yaşıyordu.

Doğru dürüst bir önlüğü dahi olmamıştı.

Bulabildiği eski kıyafetlerle okulunu bitirdi.

İlkokulu bitirdiğinde, okul aile birliği, tulum şeklinde bir kıyafet aldı. 

Ortaokulu da o elbiseyle bitirdi. 

Yazları çalışıyor, kazandığı parayla, defter ve kalem ihtiyacını karşılıyordu. 

Kitaplarını üst sınıfa geçen öğrencilerden, ya ücretsiz ya da ucuza alıyordu. 

Zihni Metin Karagül, Öztok Akgül, İsmail Cengiz 

Şu anda adlarını hatırlayabildiği çocukluk arkadaşlarıydı.

Aile dostları, Mustafa Sağyaşar da Adana’da aynı mahallenin çocuğuydu.

Sağyaşar, 1950 yılında, Ankara Radyosu imtihanını kazanmış, daha sonra da İstanbul’ a yerleşip sanatını sürdürmüştü.
İlkokulu bitirmeden bir ay önce, aile dostları Arif Nihat Aka Onun üstün yeteneklerini keşfetmişti. “gel sana Türk müziğini öğreteceğim” dedi ve nota defterini önüne koydu.

Böylece daha 11 yaşında bir çocukken Musiki yaşamı başlamış oldu. 

Hocasının çok güzel bir hitabet kabiliyeti vardı. 

O devirlerde liselerde edebiyat bölümünü bitirenler fevkalade edebiyat bilirlerdi. ;

Hocası da bunlardan birisiydi. 

Enfes bir sesi vardı. 

Musikiyi hocasız, ama kusursuz öğrenmişti.

Ali’nin beş yıllık ilkokul hayatında, katılmadığı bir müsamere yoktu. 

Adana genelinde yapılan okul müsamerelerinin de değişmez solisti oldu. 

İşte adam olacak çocuk, o günden belli oluyordu.

Artık hocasının emin ellerindeydi. Büyük bir gayret ve azimle ders çalışıyordu. 

Adeta, o ailenin bir ferdi olmuştu.

Vaktinin çoğunu hocasının evinde geçiriyordu. Hocası “Yaz bakalım” dedi. ve ezberletti. 
Dr Suphi Ezgi, Hüseyin ve Saadettin Arel, Ameli Nazari Türk Müziği Kitabı 5 cilt çıkarmışlardı. Orada yazan sözlerdi. “Müzik: Kulağımıza gelen sesleri bir sanat ülküsü ile tanıtan,  ;çalınıp söylendiği zaman, ruhumuz üzerinde zevkle coşkunluk uyandıran seslerin düzenini öğreten ilimdir.” Hiç aklından çıkarmadı.

Tepebağ Ortaokulu’nu ve daha sonra Adana erkek lisesini bitirdi. 

Ortaokulu bitirdiğinde hocası Arif Nihat Aka’dan müziği iyice öğrenmişti. 

Çalışıp, okumanın bedelini, Ortaokul ve lisede 3 yıl kaybederek ödedi. 

Hayatında müzik olmasa yaşayamazdı. 

Ortaokulu bitirinceye kadar, nota okumayı iyice halletti. 

En az 50- 60 makam yapısı ile icrasını öğrenmişti. 

Hocası da bu başarısını şaşkınlıkla izliyordu. 

Küçük Usuller ve Orta Usullerin tamamını bütün usulleri, eser okuyarak biliyordu. 

Adana Erkek Lisesi’ne başlayınca, ilk işi, 

Okul da bir müzik topluluğu kurmak ve çalıştırmak oldu.

İlk hocalık başlangıcı da böyle oldu. 

1956 yılında Hocası Arif Nihat Aka’nın yönettiği Adana Halk Eğitim Merkezi 

Müzik Kolu’na On yedi yaşlarında girdi ve yardımcısı oldu.

İlk resmi hocalık vasfı başlamıştı.

Hocasının isteği üzerine hem liseye gidiyor hem de haftanın iki günü 

Halk Eğitim Merkezinde hocalık yapıyordu.

Yollarda müzik mırıldanarak yürüyor. Öğrendiklerini tekrar ediyordu.

Liseyi 1959 yılında bitirip, İstanbul’a okuma umuduyla gitti. (Devamı Haftaya)