GONCAGÜL KONAŞ
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde sanat ve tasarım alanında doktora yapan Diorama Sanatçısı Mehmet İlhan Gül, hem akademik hem de sanatsal üretimlerinde “üç boyutlu canlandırma sanatı” olarak tanımladığı dioramayı merkeze alıyor. Cumhuriyet dönemi Ankara’sının simge mekânlarını minyatür sahnelerle yeniden inşa eden sanatçı, “Diorama, kaybolmuş mekânları görünür kılar; tarihle bugünü buluşturur.” dedi. Gül, bu sanat aracılığıyla geçmişin ruhunu, dönemin atmosferini ve mekânların belleğini izleyiciyle buluşturmayı amaçlıyor.
“DİORAMA, PORTATİF TİYATRO GİBİDİR”
Diorama sanatının tanımını yapan Gül, bu sanatı “üç boyutlu canlandırma sanatı” olarak nitelendirdi. Gül, “Diorama aslında üç boyutlu canlandırma sanatı olarak tarif edebilirim. Portatif tiyatrolar gibidir. Bir mekân belirliyorsunuz, arka plana dekor ekliyorsunuz. Sahnenin her detayını kendiniz kuruyorsunuz. Bu süreçte tamamen kendi ruh halinizi, gözleminizi ve o mekânın atmosferini üç boyutlu şekilde yansıtıyorsunuz.” dedi.
Sanatçıya göre diorama, yalnızca bir maket çalışması değil; bir hikâye anlatma biçimi: “Diorama, mekânı anlatan bir sanat türüdür. Sadece bir modelleme değil, aynı zamanda bir duyguyu ve dönemi yansıtır. Baktığınızda o mekânın geçmişini hissedebilmelisiniz.”
“KÖKENİ 1820’LERE UZANAN BİR SANAT”
Dioramanın dünyadaki tarihine de değinen Gül, “Diorama, 1822 yılında geliştiriliyor. O dönemlerde daha çok sahne canlandırmaları için kullanılıyordu. 1900’lü yıllardan itibaren ise müzelerde eğitim ve kültürel aktarım amacıyla kullanılmaya başlandı. Günümüzde hem sanat galerilerinde hem de bilimsel müzelerde oldukça yaygın” ifadelerini kullandı.
Ancak Türkiye’de bu sanat dalının henüz yeterince tanınmadığını belirten Gül, “Türkiye’de diorama çok fazla icra edilen bir alan değil. Ancak son yıllarda farkındalık artıyor. Üniversitelerde ve sanat fuarlarında bu tür çalışmalara daha fazla yer verilmeye başlandı.” şeklinde konuştu.
“ANKARA’NIN TARİHİ MEKÂNLARINI ÜÇ BOYUTLU OLARAK YENİDEN CANLANDIRIYORUM”
Mehmet İlhan Gül, son dönem çalışmalarında Ankara’nın Cumhuriyet dönemine ait yapıları üzerinde yoğunlaştığını belirterek, “Şu anda Ankara’nın tarihi mekânlarını çalışıyorum. Çankaya Köşkü Kütüphanesi, Cumhurbaşkanlığı Çalışma Odası, Ankara Gar Gazinosu gibi mekânları diorama formunda yeniden canlandırdım. Bu yapılar, hem mimari hem de tarihsel açıdan çok özel bir dönemi temsil ediyor.” dedi.
Sanatçı, Ankara Gar Gazinosu’nun hikâyesini de anlattı: “Ankara Gar Gazinosu 1937 yılında Atatürk’ün önderliğinde açılıyor. O dönemde bürokratların ve büyükelçilerin ağırlandığı önemli bir mekân. Ancak 1960’lı yıllarda kapanıyor. Günümüzde artık var olmayan bu mekânı iki fotoğraftan yola çıkarak yeniden inşa ettim. Böylece tarihsel belleği üç boyutlu bir sahneyle canlandırmak istedim.”
Çalışmalarında dönem ruhunu yansıtmanın önemine değinen Gül, “Cumhuriyet dönemi mühendisliğini, o yılların estetiğini ve mekânsal düzenini dioramalarımda yeniden yaşatmak istiyorum. Bu mekânlar bir dönemin toplumsal belleğini temsil ediyor.” diye konuştu.
“HER ESER BİR DÖNEMİN TANIĞI”
Sanatçıya göre her diorama, geçmişe açılan küçük bir pencere. Gül, “Bir diorama yaptığınızda sadece bir mekânı değil, aynı zamanda o mekânda yaşanmış duyguları da yeniden canlandırıyorsunuz. Bu yüzden araştırma süreci çok önemli. Belgeler, fotoğraflar, mimari çizimler ve sözlü tarih kayıtları benim için yol gösterici oluyor.” dedi.
İki yıldır profesyonel olarak fuarlarda ve sergilerde yer aldığını belirten sanatçı, “Her yıl katıldığım sanat fuarlarında ve sergilerde diorama sanatını tanıtmak istiyorum. Ankara’daki tarihi dokuyu, Cumhuriyet döneminin mimari ve kültürel yansımalarını yeni nesillere aktarmak benim için çok değerli.” ifadelerini kullandı.
“İSTANBUL’UN TARİHİ MEKÂNLARINI DA ÇALIŞIYORUM”
Mehmet İlhan Gül, yalnızca Ankara değil, İstanbul’un tarihi dokusuna da yöneldiğini belirterek, “İstanbul’un tarihi mekânlarını da diorama formunda çalışıyorum. Böylece hem Anadolu hem de İstanbul ekseninde bir kültürel seri oluşturmayı hedefliyorum. Bu seriyi hem yurt içinde hem yurt dışında sergilemeyi planlıyorum.” dedi.
“DİORAMA, BELLEĞİ CANLANDIRAN BİR SANATTIR”
Sanatçı, dioramanın tarihsel bir bellek taşıyıcısı olduğuna dikkat çekerek, “Bu sanatın en önemli yönü, kaybolmuş mekânları yeniden görünür kılmasıdır. Bir anlamda tarihe saygı duruşudur. Diorama, geçmişle bugünü buluşturan bir köprü gibidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Sanatını ilerleyen dönemlerde akademik çalışmalarla birleştirmek istediğini de belirten Gül, “Hem sanat pratiğini hem akademik bilgisini bir araya getirmek istiyorum. Diorama, Türkiye’de daha fazla konuşulmalı, öğretilmeli ve genç sanatçılar tarafından keşfedilmeli.” diye konuştu.
Son olarak sanata olan tutkusunu dile getiren Mehmet İlhan Gül, “Benim için her eser, tarihle kurulan bir bağ. Üç boyutlu bir sahnede geçmişi yeniden yaşatmak, hem kişisel hem de toplumsal bir yolculuk. Her diorama, geçmişin bir yankısı gibi” diyerek sözlerini tamamladı.





