Birinden ya da bir şeyden korkarsanız ne yaparsınız? İki seçeneğiniz var. İlkel dürtülerle ya kaçarsınız ya savaşırsınız. Siz bakmayın “kaçanın anası ağlamaz” dendiğine öyle bir ağlar ki şaşar kalırsınız.

Kaçtınız diyelim? Nereye kadar kaçabilirsiniz ki? Korku yaratan şey ya da insan, elbet bulur sizi kaçtığınız yerde. Bulamasa bile “ya bulursa” korkusunu yaşamaya başlarsınız sürekli. Bir kere ölmek, bin kere ölecek gibi olmaktan iyidir. Korkunuzla yüzleşmezseniz, ölmekten beter olursunuz.

İkinci seçenek savaşmaktır. Savaşmaya başladıkça, korktuğunuz şey ya da kişi, elindeki tüm imkanlarla size saldırır. Öyle adil davranmaz. Vurur, dağıtır, iftira atar, suçlar, maddi olarak sıkıştırır, sevdiklerinizle tehdit eder, sizi ortadan kaldırmaya en azından göz önünden uzaklaştırmaya çalışır.

Savaş adil olmayınca sizin adil kalmanızın bir manası yoktur, sonuçta hiçbirimiz peygamber değilizdir, tokat yiyince öbür yanağımızı uzatacak kadar ulvi bir düşünce dolaşmaz kanımızda. Siz de saldırırsınız neyiniz varsa. Bir yerden sonra adalet kavramı uçar gider zannımca.

Daha önemlisi, rakibinizin taktiklerini öğrenirsiniz, yediğiniz her tokatta. Siz de onun gibi savaşmaya başlarsınız. Onun canını acıtacak noktalarını aramaya koyulursunuz. Kiminin can damarı; kurduğu ve sürdürdüğü sistemdir, kimininki sevdikleri, kimininki para… Savaşmanın ilk koşulu zaten korkmaktır. Kazanmanın ilk koşulu da savaşmak. Kısır bir döngüdür. 

Kazanırsanız bir ton madalya alırsınız. İnsanlar sizi takdir eder, pohpohlar, önemser, değer verir. Artık güçlü siz olduğunuz için sizin yanınızda saf tutmaya, sizin dalkavuğunuz olmak için yarışmaya başlar. 

Peki ya kaybederseniz? Kimse sizi takdir etmez, çektiğiniz acılar, öncesinde yaşadıklarınız, birkaç romantik dışında kimsenin umurunda olmaz. Kaybeden unutulur. İşte o yüzden tarihi kazananlar yazar. Peki, “ya kaybedersek” duygusuyla savaşırsanız kazanabilir misiniz? Kocaman bir Hayır! Demem o ki; savaşmaya karar verdiyseniz korkmamanız gerekir. Ne çepeçevre sarılmaktan ne cezadan ne ölümden. Kazanırsanız tarih sizi muhakkak yazar.

Peki bu yazar, bunları neden yazar? Bilmem öylesine yazar işte. Belki kendisinin belki de inandığı şeylerin artık sadece kazanmaya ihtiyacı olduğu için yazar. Kim bilir belki siyasi bir mesaj vermek istiyordur belki sadece öylesine dolup taşmıştır. Haydi kalın sağlıcakla.