Türkiye,14 Mayıs 2023 tarihinde ikinci tura kalan 13. Cumhurbaşkanı seçimini ikinci turda, 28 Mayıs 2023 tarihinde...

Türkiye,14 Mayıs 2023 tarihinde ikinci tura kalan 13. Cumhurbaşkanı seçimini ikinci turda, 28 Mayıs 2023 tarihinde sonuçlandırdı.

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan, peş peşe 3. kez Cumhurbaşkanı seçildi.

Yüksek Seçim Kurulunca, 1 Haziran Perşembe günü yapılan açıklamaya göre Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanını belirlemek için yurt içinde 52 milyon 93 bin 375, yurt dışında 1 milyon 930 bin 226 olmak üzere toplam 54 milyon 23 bin 601 kişi oy kullandı. Katılım oranı ise yüzde 84,15 oldu. 27 milyon 834 bin 589 seçmen (yüzde 52.18) Recep Tayyip Erdoğan’a, 25 milyon 504 bin 724 seçmen de (yüzde 47.82) Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdi.

Bu yazımda sizleri, rakamlar ve çok fazla yorumlarla sıkmamaya çalışacağım. Ancak, yazılı, sözlü, görüntülü ve sosyal medyada fazla değinileceğini sanmadığım birkaç düşüncemi paylaşacağım.

Değineceğim ilk konu, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan 28. Dönem milletvekili ve 13.Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda ülkem insanının, yalan, iftira, hakaret ve hatta tehdit içeren konuşmalara, kurgu, sahte (montaj) videolara, afişlere tanık olmasıdır. Herkesi kucaklaması gerekenlerin, çok tehlikeli olan bu tür konuşmalarını on binlerce insanın alkışlaması, bu toprakların insanına asla yakışmamıştır.

Bu sözleri, televizyonların başında duyan yanlı insanların duygularını ve tepki biçimlerini az çok hayal edebiliyorum. Önemli olan, insanların mutlaka bir nedene dayanan duygularını, mutluluklarını, acılarını, üzüntülerini, hakaret, nefret söylemi ve benzeri dil veya beden dili şiddeti içermeden yaşayabilmesi, paylaşabilmesi ve ifade edebilmesidir.

Dahası, seçim akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da konuşma yaptığı sırada Kemal Kılıçdaroğlu’nun yuhalanması da gerçekten ayıp. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki Eş Genel başkanlarından ve halen cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş’a yönelik olarak “idam” diye haykırılması çok kaygı verici ve utandırıcı. 2023 yılında, Ülkemizde ve Dünyamızda, idam yanlılarının bulunması, vahşi insan türünün ve insan vahşetinin sonlandırılmasının çok zaman alabileceğine ve çok haksız bedeller ödenebileceğine somut işarettir. Korkunç.

14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerindeki seçimlerde, başta seçmenler olmak üzere halkımız, bu yalan, iftira ve hakaretlerden, kurgu videolardan, afişlerden nasıl ve ne kadar etkilendiğini keşke tümüyle bilebilsek.

Konuştuğum birkaç kadın ve erkek seçmenin, Millet İttifakı’nın ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun silahlı veya silahsız şiddet örgütleriyle ilişkisi olduğu yönündeki yalan sözlere ve sahte belgelere inandıklarını görünce ülkem ve insanlık adına çok üzüldüm. Gelecek için çok korktum. Çocuklarımız, torunlarımız ve gelecekte doğacaklar için. Bir yerde sahte belgeler ve yalanlar varsa, orada sahtekarlar ve yalancılar da vardır, değil mi?

Sorum şu. Bu yalancılar, iftiracılar ve sahtekarlar, özetle insan soyunun ayıbı suçlular, bana göre hem suçlular, hem kurbanlar, bunları inanarak mı, inanmayarak mı tasarladılar, ürettiler, konuştular, uyguladılar, neden ve nasıl?

14 ve 28 Mayıs seçimlerine, bu yalan ve sahteliklerin çok etkili olduğunu sanıyorum. Eğer, eğitimimiz gerçekten eğitim olsa idi, bu yalanlar, sahtelikler, iftiralar, hakaretler yaşanmazdı, yaşanırsa da kimse inanmazdı.

Bu yazımda, çok kısa bir süre önce vatandaşlık, yurttaşlık verilen, oy kullanan, birkaç kelime dışında Türkçe bilmeyen, ülkemizi, farklılıklarımızı, siyasal partilerimizi, adaylarımızı tanımayan gerçekten çok yabancı kişilerden söz etmiyorum. Varsa sahte seçmenlere, olmuşsa başkalarının yerine oy kullananlara, evdeki yabancılara, olmayan binalara kaydedilenlere, aile, mahalle ve köy baskılarına değinmiyorum ayrıntılı olarak. Bunların araştırılması, soruşturulması ve yargının hukuksal karşılığını vermesi gerekir.

Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı kaybetmedi. Elden gelen yapıldı. Hem de tüm engellere, iftira ve yalanlara karşın. Demokrasilerde makamların kaybedeni olmaz, olmamalı.

Bir de şuna takılmamak gerekir. 3. kez aday olunabilir mi, olunamaz mı? Bence Anayasamızın, bir kişinin ikiden fazla seçilemeyeceği maddesini doğru bulmuyorum. Buna aday kişi ve seçmenler karar vermelidir. Özgürlüktür bu, engellenmemeli. İlk fırsatta da bu madde kaldırılmalıdır. Yaş, öğrenim düzeyi ve benzeri engeller olmamalıdır.

Yüzde 48’e çok yakın oy almış Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Mücadeleye devam, biz buradayız” anlamındaki kararını ve sözlerini, demokrasiye inanan bir insan olarak doğru buluyorum. Elbette, birlikte olduğu arkadaşları ile bu karara varmıştır. Bakalım CHP’nin yetkili organları hangi kararı veya kararları alacak.

Demokrasilerde kazanılmayan seçimlerin nedenleri, sadece adaylara veya Genel başkanlara dayandırılamaz. Sonuca, elbette yöneticilerin ve adayların çok etkisi olur. Bu, ayrı bir yazı ve uzmanlık konusu. Kaldı ki, KemaL Kılıçdaroğlu, (CHP) birçok yazarın, düşünürün ve bilim insanının dillendirdiği gibi farklı görüşlerdeki 6 siyasal partiyi, parlamenter ve eksiksiz demokrasi için Millet İttifakında buluşturan mimarların başında gelmektedir. İttifakın diğer 5 üyesinin Genel Başkanları; Meral Akşener (İyi Parti), Temel Karamollaoğlu (Saadet Partisi), Ahmet Davutoğlu (Gelecek Partisi), Ali Babacan (Deva Partisi) ve Gültekin Uysal (Demokrat Parti), demokrasi için mücadeleye devam edeceklerini açıkladılar.

Demokrasilerde her seçim, spor müsabakasına benzer. Ne seçimler biter, ne de spor yarışma ve müsabakaları. İnanın, kimse kaybetmez. Siyasette; görevler, makamlar, sorumluluklar, sporda; puanlar, madalyalar, kupalar, belgeler kazanılır. Bir sonraki seçim ve müsabaka için çok kısa sürede hazırlıklara yeniden başlanır, umut içinde. Kimseden korkmadan, kimseyi korkutmadan, endişe duymadan, yaşamak sevincini yitirmeden. Demokrasi, adalet ve güvenlik içinde yaşanacağına inanılarak. Onun için yazıyorum ve söylüyorum, yüzde 52, yüzde 48’in tehlikesi değil, güvencesi olmalıdır. Yüzde 48 de, yüzde 52 için tehlike değil, güvence ve dayanak.

Millet İttifakı, seçimlere giderken acaba her olasılığı tartıştı mı, bilemiyorum.

Örneğin, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Gültekin Uysal, Cumhurbaşkanı yardımcısı olacakları düşünülerek milletvekili listelerinde yer almadılar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da Cumhurbaşkanı seçileceğine kesin gözü ile bakıldı. Ancak, Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılamadı. Böylece, Cumhurbaşkanı yardımcılığı hedefi de gerçekleşemedi. Çok önemli kayıplar, 6 Genel Başkan TBMM dışında kaldı. Partilerin TBMM’de milletvekilleri var, ancak Genel Başkanları milletvekili değil. Umarım bu durumu, başka sakıncaların oluşması için fırsata çevirmez birileri. Başka sakıncaların ne olduğunu gelişmeler gösterecek ve o zaman değinme fırsatımız olabilecek. Bir örneğini hemen yaşadık zaten. Siytasi partilerden birinin yöneticisi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM’de 28 fezlekesinin bulunduğunu ve yargılanması gerektiğini açıkladı.

6 Genel Başkanın TBMM dışında kalması, hem ülkemiz, hem partileri ve hem de TBMM için önemli kayıp. Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Gültekin Uysal, keşke milletvekili olsalardı.

Neden Cumhurbaşkanı Yardımcılığı dışında bir seçenek belirlenmedi? Örneğin, Yardımcılıktan daha farklı şu olabilirdi. Cumhurbaşkanlığı Demokrasi Konseyi kurulabilirdi. Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başkanlığındaki Demokrasi Konseyi, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Gültekin Uysal, Mansur Yavaş (Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı) ve Ekrem İmamoğlu’dan (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı) oluşturulurdu. Hatta, gündem maddelerine göre, gerek duyulduğunda, Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği, sendika, oda, medya ve gönüllü kuruluşların (STK) temsilcileri de davet edilebilirdi.

Peki bu yöntem bugün uygulanabilir mi? Kanımca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı Demokrasi Konseyi önerimizi tartışabilir, uygulamaya koyabilir. Eğer sürdürülecekse, Millet İttifakı da, Demokrasi Konseyi, Bakanlıklar ve öncelikli konular için milletvekilleri ve gönüllülerden kurullar oluşturabilir.

Bir seçim daha geride kaldı. Seçimler bitmedi, bitmeyecek, bitmemeli. Şimdi, ülkemizi sarmaya başlayan silahlı veya silahsız birçok tehlikenin farkında olarak, Türkiye’yi yerin üstündeki cennet haline getirmek, sevgiyi, şefkati, saygıyı, hoşgörüyü, dostluğu ve barışı yaşamak ve yaşatmak zamanı.

Haydi yerin üstündeki melekler, haydi!