Barda oturuyorum, önüme konan kadehteki ışık oyunlarına dalmışım. Camın içinden sızan ışık, içimdeki hatıraları çekip çıkarıyor. Geceye karışan müzik, arka planda bir uğultu, kelimeler boğuk, ama beynimin içinde yankılanan başka bir melodi var: Senin sesin.
Yanıma oturan adamın nefesi ağır, dudakları aralanıyor ama konuşmuyor. Sessizlik uzuyor, bardakları birbirine vuran insanların gülüşleri, kadehlerin çatışmaları arasında biz, iki yabancı, oturmuşuz. Ama benim zihnim seninle dolu. Sen hiç gitmedin ki.
" İlk aşkını hatırlar mısın?" diye sordum aniden, sesim bir mırıltı gibi çıktı. Cümle havada asılı kaldı. Adam bana döndü, kaşlarını hafifçe çattı, sanki böyle sorular beklemiyormuş gibi. Gözlerindeki boşluğa baktım; bir süre sustu, dudaklarının kenarı hafifçe titredi.
"Tabii ki hatırlarım," dedi. Sesi düşük, hafif boğuk, ama derin bir hüzünle dolu. "Ama o zamanki ben, şimdiki ben değilim."
Başımı salladım. "Hiçbirimiz aynı değiliz," diye mırıldandım, elimdeki kadehi çevirerek. Gözüm kadehin içinde dönen şarapta, aklımda ise sen varsın. Sen, o ilk ve son gerçek his.
"İlk aşk," diye devam etti adam, gözlerini uzaklara dikerek, "bir hayal, bir rüya gibi gelir insana. Sonra uyanırsın, gerçekler çarpar yüzüne. Ve yıllar geçer… O rüya hep rüya olarak kalır. Ama seninle değil. Onunla değil. Kimseyle değil."
Bunları duyunca içimden bir yer sızladı. Sanki içimdeki boşluk bir kez daha büyüdü. "Ben de hatırlıyorum," dedim. Ama neyi hatırlıyordum? Seni mi, yoksa seni zihnimde nasıl çizdiğimi mi? Yıllar boyu seni başka yüzlerde aradım, ama bulduğum sadece bir yanılsamaydı. İnsanlar geçti hayatımdan, bir gülüş, bir bakış, ama hiçbiri sen değildi.
"Belki de hepimizi değiştiriyor bu," dedim adama. "İlk aşkımızı. O saf haliyle saklıyoruz. Geri gelmeyeceğini bilsek bile."
Adam gözlerini bana çevirdi. Gözlerindeki ağırlığı fark ettim. "Geri gelmeyeceğini bilmek, işte asıl bu ağır olan," dedi. "Çünkü o zaman neyin peşinde olduğumuzu sorgulamaya başlıyoruz. Hayat geçip gidiyor, biz geçmişte takılıp kalıyoruz."
Başımı eğdim. O haklıydı. Hayat devam ediyordu, ama ben bir yerde durmuş, aynı hatırada saplanıp kalmıştım. Bazen seni o kadar net hatırlıyorum ki, sanki her an kapıdan girecekmişsin gibi geliyor. O genç, canlı halinle. Oysa şimdi, o zamandan farklıyım. Ve sen de, eğer gerçekten var olsaydın, değişmiş olurdun. Ama zihnimdeki sen, hep o saf ve kusursuz haliyle kaldın.
Adam bir nefes daha aldı. "Bir noktada kabullenmek zorundasın," dedi. "Geçmiş geçmişte kaldı. Hayallerle yaşanmaz. Sen de mi arıyorsun, o eski sevgiyi?"
Derin bir nefes aldım, kadehi ağzıma götürdüm, şarap dilimin üzerinde ağır ağır yayıldı. "Sanırım hep aradım," dedim. "Ama kimse sen değildi. Kimse o saf hislerin yerini doldurmadı. Her seferinde senin izini sürdüm. Ama sonunda… yoruldum. Belki de o yüzden buradayım."
Adam bir süre sustu, sonra hafifçe gülümsedi. "Yorulmak," dedi. "Evet, sanırım hepimiz bir noktada yoruluyoruz. Ama yine de o özlem… bitmiyor."
Başımı salladım. "Evet," diye onayladım. "O özlem, o 'keşke' hissi. Zamanla kaybolacağını sanıyorsun, ama hep orada kalıyor. Gelmeyeceğini bile bile, bir umut kırıntısı saklı kalıyor. Sanki bir mucize bekliyormuşsun gibi."
Adam kadehini kaldırdı, havada bir an durdu. "İçelim o zaman," dedi. "O gelmeyecek mucizelere."
Gözlerim kapandı bir anlığına, seninle o masada oturduğumuzu hayal ettim. Bir kez daha, bir anlığına bile olsa. Ama biliyorum, bu sadece bir hayal. Gerçek olan sen değil, sadece o eski zamanların yankısı. Artık gelmeyeceğini biliyorum.
Adamın sesini duyuyorum yeniden: "Biliyor musun, en zor olan ne?"
Başımla işaret ettim, bekledim. "Kendine bunu itiraf etmek," dedi. "O eski biz, artık yok. O eski sen, o eski ben... Geride kaldı."
Gözlerim doldu, ama ağlamadım. "Haklısın," dedim. "Artık aynı kişi değilim. Sen de değilsin. Ama bazen, o anlara geri dönmeyi o kadar çok isterdim ki..."
Adam hafif bir gülüşle başını salladı. "Hepimiz," dedi. "Ama biliyorsun, hayat devam ediyor. Ve biz, ne kadar geçmişte yaşamaya çalışsak da, onu geri getiremeyiz."
Bardağın son yudumunu içtim, ağır, hüzünlü bir tatla doldu boğazım. İçimdeki sessizlik derinleşti, dışardaki dünya bulanıklaştı. Ve seni, bir kez daha, o eski haliyle düşündüm. Genç, heyecanlı, gözlerinde parlayan hayatla.
Ama artık biliyorum. Gelmeyeceksin. O hayal kırıklığına alışmak zorundayım. Ve her şeye rağmen, seni hâlâ sevgiyle anıyorum. Keşke, diyorum içimden, sadece bir kez daha… ama artık aynı ben değilim, sen de değilsin.
Ve o an, bardaklarımız çınladı, gece sona erdi.