Menajer Ayşe Barım, Gezi Parkı olaylarında sanatçıları eylemlere katılmaları için teşvik ettiği ve olayların planlayıcılarından biri olduğu iddialarıyla tutuklandı. Soruşturmanın detayları, savcılığın sevk yazısında gün yüzüne çıktı. Sevk yazısında, soruşturmanın ana amacının, Gezi Parkı eylemlerine katılanları değil, sivil toplum hareketlerini yönlendirip kullanarak ve şiddet içeren bir hal alarak mevcut hükümetin devrilmesini hedefleyen organizasyonun tüm boyutlarıyla deşifre edilmesi olduğu belirtildi.
BARIM VE ALABORA'YA AİT TELEFON GÖRÜŞMELERİ ORTAYA ÇIKTI
Şüpheli Ayşe Barım’ın, Gezi Parkı davasının firari sanıklarından Mehmet Ali Alabora ile Gezi Parkı olaylarına dair bir bildirinin yayımlanıp yayımlanmaması konusunda fikir alışverişinde bulunduğuna dair bir telefon kaydı tespit edildi. Görüşmede Barım, "Herhalde Şebnem seni aradı, bana on buçukta bu metin gelince kanım tepeme çıktı ve hani senin için panik oldum. Kesinlikle bunu sakın yayımlamayın diye" dediği, Alabora ise "Şu an itibarıyla böyle bir metin düşünüyorum" şeklinde yanıt verdiği yer aldı. Barım, "Bizim oyunculara da böyle bir şey yapmamalarını söyledim fakat Sevilay aradı ve Çiğdem Mater bunun yönetmenler tarafından imzalanması için gönderdiğini söyledi. Mehmet Ali'nin onayı var mı, onu da sormak lazım" dedi. Gezi Parkı'nda etkin rol alan Alabora'nın, Barım ile bu bildirinin yayımlanması hakkında yaptığı görüşmelerin, zamanlamanın zarar verebileceği ve kamuoyundaki baskının arttığı durumlarda paylaşılabileceği yönünde olduğu kaydedildi.
"EYLEMLERİN KİTLESELLİĞİNİ ARTTIRMA ÇABASI"
Sevk yazısına göre, şüpheli Barım’ın Gezi Parkı olaylarının başladığı dönemde Bergüzar Korel ile 7 kez, Ceyda Düvenci ile 4 kez, Dolunay Soysert ile 10 kez, Halit Ergenç ile 12 kez, Hümeyra Akbay ile 5 kez, Mehmet Günsur ile 1 kez, Nehir Erdoğan ile 2 kez, Selma Ergeç ile 8 kez, Nejat İşler ile 2 kez ve Rıza Kocaoğlu ile 1 kez telefon görüşmesi yaptığı belirlendi. Barım’ın, şirketine bağlı sanatçılarla birlikte Gezi Parkı eylemlerine katılarak olayların kitleselleşmesini sağlamak amacıyla çaba gösterdiği vurgulandı.
ETKİ AJANLIĞI FAALİYETİ VURGULANDI
Ayşe Barım’a ait şirketteki oyuncuların, 2021 yılında Türkiye’deki orman yangınları ve deprem felaketlerinin ardından #HelpTurkey kampanyasına katıldıkları tespit edildi. Şirketin, sosyal medya aracılığıyla Türkiye’yi uluslararası arenada olumsuz göstermek amacı güden etkili bir ajandaya hizmet ettiği belirtilerek, bu eylemlerin şüphelinin kastını ve amaçlarını daha net ortaya koyduğu ifade edildi.
SANATÇILARI EYLEMLERE YÖNLENDİRDİĞİ BELİRTİLDİ
Sevk yazısında, Barım’ın Gezi Parkı olaylarının başlıca faillerinden olan Mehmet Ali Alabora ve Çiğdem Mater ile yakın ilişkisi olduğu, eylemleri planlayıp yönlendiren kişi olarak tespit edildiği aktarıldı. Barım’ın, kendi şirketine bağlı ünlü oyuncuları eylemlere yönlendirerek toplumsal tanınırlık ve etki gücünü artırmayı hedeflediği, bunda kısmen başarılı olduğu ifade edildi.
BİRKAÇ OYUNCUNUN BARIM’I KORUMA AMACIYLA İFADE VERDİĞİ ÖNE SÜRÜLDÜ
Bazı oyuncuların tanık olarak ifade verirken, eylemlere kendi iradeleriyle katıldıklarını belirttikleri ancak Barım ile yoğun iletişimde oldukları dönemi açıklamada zorlandıkları kaydedildi. Kamuoyunun günlerce takip ettiği olayların kitleselleşmeye başladığı bir dönemde, şüphelinin onlarla birlikte Gezi Parkı'nda bulunmasına rağmen verdikleri kaçamak yanıtların, Barım’ı kayırmak amacı taşıdığı vurgulandı.
HALİT ERGENÇ VE RIZA KOCAOĞLU’NA "YALAN TANIKLIK" SUÇLAMASI
Tanık olarak ifade veren Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu’nun, Gezi Parkı olaylarına katıldıkları dönemde Mehmet Ali Alabora ile irtibatlarının olduğu ve birlikte eylem görüntüleri bulundukları halde, bu ilişkiyi reddederek "irtibatımız yoktu" şeklinde beyanda bulunmaları nedeniyle, yalan tanıklık suçlamasıyla soruşturma başlatıldı.
ETKİ AJANLIĞI HAKKINDA YASAL DÜZENLEME
Etki ajanlığı, geçen yıl Mayıs ayında gündeme gelen "Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nde yer almıştı. Ancak bu düzenleme daha sonra taslaktan çıkarıldı. Kasım ayında sunulan yeni bir kanun teklifinde, "devletin güvenliği aleyhine yabancı bir devletin çıkarları doğrultusunda suç işleyenler" hakkında ceza verilmesi öngörülmüştü. Bu düzenleme, kamuoyunda tartışmalara neden olmuş ve sonunda geri çekilmişti.