Avustralyalı bilim insanları, 2010'dan beri Antarktika'da yüzlerce büyük "buz depremi" yaşandığını ortaya çıkardı. Bu sarsıntıların çoğu, erirse tüm dünyayı etkileyecek olan "Kıyamet Günü Buzulu" civarında gerçekleşti. Uzmanlar, bu durumun deniz seviyelerini hızla yükseltme riski taşıdığı konusunda uyarıyor.
Antarktika – Normalde depremlerin çok az görüldüğü düşünülen Antarktika'dan endişe verici haberler geliyor. Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden (ANU) araştırmacılar, yaptıkları detaylı bir incelemeyle ilginç ve tehlikeli bir gerçeği gözler önüne serdi.
Araştırmacılar, 2010 ile 2023 yılları arasında kıtada tam 362 buzul depremi yaşandığına dair kanıtlar buldu.
🥶 'Kıyamet Günü Buzulu' Risk Altında
Bu yüzlerce depremin büyük bir kısmı, bilim dünyasının yakından takip ettiği, çok kritik bir yerde yoğunlaşıyor: Thwaites Buzulu çevresi. Bu buzula, erimesi durumunda tüm küresel su seviyelerini ciddi biçimde yükseltme potansiyeli nedeniyle "Kıyamet Günü Buzulu" da deniyor.
Bilim insanları, bu sarsıntıların buz tabakalarını zayıflatıp devasa buz kütlelerinin okyanusa hızla düşmesine neden olabileceği konusunda uyarıyor. Eğer bu kütleler çökerse, dünya genelinde deniz seviyelerinin beklenenden çok daha hızlı yükselmesi ihtimali bulunuyor.

🌊 Buz Depremi Nedir?
Bu depremler, bildiğimiz fay hatlarının kırılmasıyla olan depremlere benzemiyor.
-
Ne Zaman Olur? Buzul depremi, çok büyük buz kütleleri ana buzuldan kopup suya düştüğünde meydana gelir.
-
Nasıl Hissedilir? Kopan bu kütleler, koptukları buzla veya okyanus tabanıyla şiddetle çarpışır. Bu çarpışma, binlerce kilometre öteye yayılabilecek güçlü titreşimler oluşturur.
-
Tehlikesi Ne? Bu tür sarsıntılar, buzun iç yapısını bozarak erimeyi ve daha fazla parçalanmayı tetikleyebilir.
Araştırmanın tam sonuçlarının yakında Geophysical Research Letters adlı bilim dergisinde yayımlanması bekleniyor.

🌍 Neden Endişelenmeliyiz?
Antarktika'daki bu durum, küresel ısınmanın deniz seviyeleri üzerindeki etkisini artırıyor. Thwaites Buzulu gibi kilit noktaların daha hızlı parçalanması demek, New York'tan İstanbul'a kadar kıyı bölgelerinde yaşayan milyonlarca insan için daha büyük sel ve su baskını riski demektir.
Uzmanlar, sismik hareketliliğin yoğunlaştığı bu bölgelerde yeni ve derinlemesine araştırmalar yapılması gerektiğini, soruna farklı bir gözle bakılmasının şart olduğunu belirtiyor.



