Bugün sizlerle yazarı yanlış bilinen ve sık sık sosyal medyada paylaşılan iki şiiri ve şairlerini paylaşmak istiyorum. Bu şiirlerden biri Aşık Dertli, diğeri ise Nail V. Çakırhan’a ait. Ama ne yazık ki birinci şiir Namık Kemal’e, ikinci şiir ise Nâzım Hikmet’e ait gibi algılanarak paylaşılmaktadır.
Önce Aşık Dertli kimdir? sorusuna cevabını vereyim. Aşık Dertli 1772 yılında Bolu’nun Gerede ilçesine bağlı Yeniçağ bucağının Şahnalar köyünde dünyaya gelmiştir. Biz onu “Şeytan bunun neresinde?” şiiri ile tanıyoruz. Ancak Aşık Dertli hem hece ölçüsüyle hem de aruz vezniyle şiirler yazmıştır. Hece vezniyle yazdığı şiirler, dil açısından kolayca anlaşılırken, aruz vezniyle yazdığı şiirler biraz daha ağırdır. Bütün şiirleri “Dertli Divanı” adlı kitabında toplanmıştır. 1846 yılında Ankara’da vefat eden Aşık Dertli’nin mezarı Gerede yakınlarında bulunan Esentepe’dedir. Aşık Dertli için bir anıtmezar yapılmıştır.
Biraz önce söz ettiğim “Şeytan bunun neresinde?” şiirinin ilk dörtlüğü şöyledir: “Telli sazdır bunun adı,/Ne ayet dinler, ne kadı/ Bunu çalan anlar kendi/ Şeytan bunun neresinde?” Ama Dertli’nin yazdığı ve zamanında Namık Kemal’e ait olduğu sanılan şiiri, Namık Kemal’in Abdülhak Hamit ile atışmasına neden olmuştur. Şiirde geçen bir bölüm dilden dile söylenmiş ve Abdülhak Hamit bu şiirin üslup yönünden Namık Kemal’e ait olduğunu belirtmiştir. O bölümde Dertli; “Tek başıma olsam, şah-ı devrana kul olmam/Viran olası hanede evlad-u ıyal var” diyor. Bugünkü dile çevirirsek: “Hayatta tek başına yaşayan bir insan olsaydım, sultanların en yükseğine dahi kendimi kul etmezdim, ama ne yapayım boyun eğiyorum, çünkü harap evimde çoluğum çocuğum var.”
Abdülhak Hamit’in bunun Namık Kemal’e ait olduğunu dile getirmesi Namık Kemal’i çok kızdırır. Abdülhak Hamit’i kınayan bir yazı hazırlar. Yazının sonunda; “Üslup dolayısıyla bana benzettiğin bu şiiri ben Namık Kemal olarak nasıl söylerim? Vatanına bu kadar düşkün bir şair olarak ben hiç ‘Hayatta tek başıma olsaydım dünya sultanına bile kul köle olmazdım, ne yapayım ki evde evlatlar var diyecek adam mıyım’ diyerek Hamit’i kınar.
Şiirin tamamını buraya alıyorum. “İkbale zeval erse ne var, sende kemal var/Mağrur-ı kemal olma ki ardınca zeval var.” “Her bir kişinin talii devlette bir olmaz/Bir lokması yoktur ki yesin bunca rical var.” “Ahval-i perişanımı hiç de sorma efendim/Vallahi beğim boynuna, bu işte vebal var.” “Tek başıma olsam, şah-ı devrana kul olmam/Viran olası hanede evlad-u ıyal var.” “Dur olmayı ister mi kişi öz vatanından/Ey Dertli biçare bu esrarda ne hal var.”
İkinci şiirimiz, yazının başında da belirttiğim gibi Nail Vahdet Çakırhan’a ait olup ne yazık ki Nâzım Hikmet’in şiiri diye paylaşılmaktadır. Paylaşan bazı arkadaşlarımı uyardım ancak yanlış hâlâ devam edince bu yazıyı yazma gereği duydum.
Nail V. Çakırhan uluslararası Ağahan Mimarlık ödülünü almış biri olup aynı zamanda iyi bir şairdir. Ancak daha çok aldığı ödülden dolayı mimar olarak tanınmıştır. Biraz sonra paylaşacağım şiiri eşi arkeolog Halet Çambel’e yazmıştır. (Halet Çambel aynı zamanda 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarına katılan iki bayan eskrimcimizden biriydi, diğeri Suat Fetgeri.) Şiirin başlığı “Kadın Telakkisi”dir. Nâzım ile çok yakın arkadaş olan Nail V. Çakırhan’ın bu şiirinin son mısrası “kavga yoldaşımdır” iken sakıncalı bulunarak Nâzım tarafından “hayat arkadaşımdır” diye değiştirilerek basılmıştır. Şiirin tamamını aşağıya alarak yazımı sonlandıracağım.
“Kadın Telakkisi: Kimi der ki kadın;/Uzun kış gecelerinde,/Serip bir döşek gibi/Yatmak içindir./ Kimi der ki kadın;/Yeşil bir harman yerinde,/Dokuz zilli bir köçek gibi/Oynatmak içindir./ Kimi der ki, hamur yoğurur./ Kimi der ki, çocuk doğurur./ Her ağızdan bir söz:/Kimi der ki, ilk göz ağrım./ Kimi der ki, onunla dolu bağrım./ Kimi der ki, bunca yıldır yaşıyorum ayalimdir./ Kimi der ki, boynumda taşıyorum vebalimdir.” “ Ne bu,/ Ne şu./Ne öyle,/Ne böyle./Ne döşek,/Ne köçek./Ne ayal,/Ne vebal…/ O benim;/Kollarım, bacaklarım,/ dudaklarım,/Ve başımdır../Yavrum, anam, öz kardeşim, karım,/Hayat arkadaşımdır.”
Bu yanlışların bir daha yapılmaması dileğiyle sağlıklı ve bol okumalı günler diliyorum.
(*) Bu yazımı 12 Eylül 2022 günü bu köşede yazmıştım. Aynı yanlış paylaşımlar devam ettiğinden tekrar yazmak zorunda kaldım. Okuyuculardan özür diliyorum.)