Ekonomi bilimi en temelinde bize bir ülkedeki üretim, tüketim ve bölüşüm faaliyetlerini araştırır ve anlatır. Demokratik ülkelerde ekonomi yönetimi ekonomi biliminin rehberliğinde bu faaliyetlerin doğru düzgün yürümesini, ülkede yaşayan kişilerin ihtiyaçlarının karşılanmasında en yüksek performansın sağlanmasını, refahın ve zenginliğin artmasını sağlamayı amaçlar.
Birkaç kelime ile anlatmak gerekirse enflasyon ekonominin kötü yönetildiğini gösterir, ekonominin kötü yönetildiğine dair en önemli göstergelerden biri, hatta birincisidir.
Ekonomi bilimi en temelinde bize bir ülkedeki üretim, tüketim ve bölüşüm faaliyetlerini araştırır ve anlatır. Demokratik ülkelerde ekonomi yönetimi ekonomi biliminin rehberliğinde bu faaliyetlerin doğru düzgün yürümesini, ülkede yaşayan kişilerin ihtiyaçlarının karşılanmasında en yüksek performansın sağlanmasını, refahın ve zenginliğin artmasını sağlamayı amaçlar.
Ekonomi yönetimleri demokratik ülkelerde refah ve zenginlik artarken toplumun bu artışın bölüşümünü adil olarak kabul etmesini de çok önemser, yoksa atalarımızın dediği gibi biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar, toplumda huzur ve barışı korumak, refah toplumunu sürdürmek mümkün olmaz.
Enflasyon ekonominin kötü yönetildiğini gösteren en önemli göstergedir demiştik, bir ekonomi kötü yönetiliyorsa o ekonomide refah ve zenginliği arttırmak ve adil bir şekilde paylaştırmak asla mümkün olmaz. Dahası enflasyonun, özellikle de kontrolsüz bir şekilde artan enflasyonun olduğu ekonomilerde üretim ve tüketim faaliyetleri aksar, bölüşüm dengeleri zıvanadan çıkar.
Üretemeyen bir toplumun karşı karşıya kalacağı tek tehdit yokluk ve yoksulluk olmayacaktır, üretemeyen bir toplum eninde sonunda egemenlik haklarını kaybetmeye ve yok olmaya mahkûm olacaktır.
Enflasyonun birinci tehlikesi üretici güçleri üretim yapamaz hale getirmesidir, geleceği göremeyen finansal istikrardan endişe eden üretici daha fazla risk üstlenmek istemeyecek ve üretim faaliyetlerini önce yavaşlatacak, sonra askıya alacak ve en sonunda da durduracaktır. Üreticiler toplumda iyi kötü sermayesi ve birikimi olan bireylerdir, öncelikleri ise daima eldekini korumak, mümkünse kabul edilebilir ve öngörülebilir miktarda risk alarak kar etmektir. Riski ve belirsizliği yükselten, öngörülebilirliği azaltan enflasyonist ortamlar üreticileri üretim yapmaktan caydırır ve özellikle de yeni risk üstlenecekleri yatırımlardan vazgeçirir.
Enflasyonun ikinci büyük tehlikesi gelirlerde yarattığı erozyon sonucunda vatandaşların satın alma gücünü düşürmesi, hayat pahalılığını artırmasıdır.
Çalıştığı halde elde ettiği ücret ile geçinemeyen insanlar önce çalışmaktan vazgeçer, sonra da isyan ederler. Geçim sıkıntısının yaratacağı toplumsal hareketler ya da isyanlar her iktidarın en korkulu rüyasıdır. Malum eski Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel çok haklı olarak “boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” derdi. Enflasyon ve hayat pahalılığı sonucunda tenceresi boş kalan kitlelerin siyasi ve sosyal tepkilerinin bir halk ayaklanmasına dönüşmesini engellemek çok ama çok zordur. Ekonomi yönetimleri bu korku ile ücretleri artırmaya çalışır ve lakin bu durumda enflasyonun artmasını ve bu artışın bir döngüye girmesini tetikler.
Enflasyon aynı bir orman yangını gibidir; başlatmak çok kolaydır, altı üstü bir kibrite bakar ama kontrol altına almak ve söndürmek çok zor, tehlikeli ve masraflıdır, bazı durumlarda ise mümkün dahi olmaz, koskoca ormanlar yanar biter, kül olur. İşte tam da bu yüzden enflasyonu hiç ortaya çıkarmamak, enflasyon yaratacak ekonomi politikalarından özenle kaçınmak çok ama çok önemlidir ve tamamı ile de ekonomi yönetimlerinin sorumluluğundadır.
Enflasyonun üçüncü büyük etkisi piyasalarda borç alacak ödemelerinin dengesini bozmasıdır. Borcunu geç ödeyen kişiler enflasyon yüzünden borç yükünden kurtulurken alacağını geç alan kişiler enflasyon yüzünden kayba, zarara uğrar. Birçok borçlu kişi bu sinsi kazançtan istifade etmeyi tercih eder, birçok alacaklı da bu gerçeği bildiği için borç ya da borca mal vermeyi reddeder. Tam da bu yüzden piyasada para döngüsü kırılır, sermaye yetersizliği olan kişiler ve firmalar üretim yapamaz hale gelir, ekonomide arz yönlü sorunlar baş gösterir.
Türkiye’de son üç dört yılda AKP iktidarı yoğun bir şekilde enflasyonist politikalar uygulamaktadır, son bir yılda ise enflasyon tam manası ile kontrolden çıkmış, hiperenflasyona seviyesine ulaşmıştır. Bu saatten sonra bu iktidarın enflasyonu kontrol altına alması da hiç bir şekilde mümkün değildir, çünkü iktidar mensupları bunu yapabilecek kudret, bilgi ve beceriden yoksundur.
Tek ümit önümüzdeki seçimlerde iktidarın değişmesi ve güvenilir, liyakat ehli yeni bir iktidarın kurulmasındadır, aksi takdirde yandı gülüm keten helva…