“AÇLIK SINIRININ ALTINDA!”
HÜR-SEN Genel Başkanı Levent Kuruoğlu konuşmasının devamında şunları kaydetti; “Emekçinin alın terinin, dayanışmanın ve adalet talebinin haykırıldığı gündür. Ne yazık ki bu yıl da 1 Mayıs’ı buruk, öfkeli ve yoksulluğun gölgesinde karşılıyoruz. 1 Mayıs, sadece bir takvim günü değil; emeğin hak ettiği değeri bulduğu, çalışma hayatındaki sorunların dile getirildiği bir mücadele günüdür. Ancak Türkiye'de 1 Mayıs, emeğin değil, sefaletin günü haline getirilmiştir. Ülkemizde fakirlik normalleştirilmiş, meslek grupları birbirine düşürülmüştür. Toplumun tüm kesimlerinin sosyal ve ekonomik refahını sağlamak mümkünken, alın terimiz ve emeğimiz iktidarın keyfine ve patronun insafına kalmıştır.
Yıllardır uygulanan politikalarla;
- Zengin daha zengin olmuş,
- Patronlar ihya edilirken,
- Emekçiler açlığa, memurlar sefalet maaşına, emekliler ise unutulmaya terk edilmiştir.
Nisan 2025 verilerine göre açlık sınırı 24.035 TL, Yoksulluk sınırı ise 78.291 TL’ye yükselmiştir. Peki bugün asgari ücret ne kadar? 22.104 TL… Türkiye’de yaklaşık 8 milyon çalışan, yani her iki kişiden biri, asgari ücretle çalışmak zorunda bırakılmıştır. Artık asgari ücret, taban değil ortalama ücret haline getirilmiştir. Emekli maaşı ise: 14.469 TL Bu maaşla bir emeklinin bırakın yaşamayı, nefes alması bile mümkün değil. Isınma, kira, fatura derken geriye kalan sadece çaresizlik oluyor. Bu maaşla yaşamaya çalışan emekli sayısı ise 4 Milyonun üstündedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023’te “memur maaşını 22 bin TL yapacağız, memur emeklisine de yansıtacağız” dedi.
Sendikaların İhaneti Hafızamızdadır! Temmuz ayında başlayacak toplu iş sözleşmeleri öncesi uyarıyoruz: Yıllardır olduğu gibi, yandaş sendikalar iktidarın dediklerini harfiyen uygulamaya hazırlanıyor. Memur ve emeklinin alın teri, Toplu sözleşme masasında tiyatro oynanarak pazarlanamaz! Yoksulluğumuzun tek sebebi iktidar değil; Biat eden, sessiz kalan, pazarlık masasında eğilen sendikalardır! Değerli emekçiler, kıymetli basın mensupları, Kamuda mesleğimizin, çalışma koşullarımızın, yeterliliğimizin, çalışma sürelerimizin, kabiliyetlerimizin bir önemi kalmamıştır. Kadrolu öğretmen atamak yerine, okullarda ücretli öğretmenler asgari ücretin altında bir gelirle çalıştırılıyor, teknik hizmetler sınıfını sıradanlaştırıyor, kamuda aynı işi yapana aynı ücret ödenmiyor. Ülkenin gelişmesinin en önemli meslek gruplarından biri olan mühendisler yok sayılıyor. Dünyada Temel Sağlık Hizmetleri bir bütün olarak kabul edilmesine rağmen Ülkemizde Veteriner Hekimleri sağlık hizmetleri sınıfından ayrı tutuluyor. Güvenlik güçlerimizin çalışma koşulları her geçen gün daha da zorlaşıyor, ücretleri ise yerinde sayıyor. Hastanelerde inanılmaz boyutlara ulaşan hasta sayıları ve iş yükü altında sağlık çalışanları eziliyor, doktorlar sağlık çalışanları ülkemizi terk ediyor. Belediyelerde memurların keyfi olarak sürgünle cezalandırılması son sürat devam ediyor. Maliye Bakanlığı koltuğunda kayyum gibi davranan Mehmet Şimşek’in ağzından düşmeyen “tasarruf” kelimesi, sadece emekçiye kesilen cezanın adıdır. Makam araçlarından, ballı ihalelerden, yandaşa krediden vazgeçmeyenler, işçiye ve memura “tasarruf” tavsiye ediyor! Bu çürümüşlükle mücadele etmeden, emeğin hakkı teslim edilemez! Bu tablo sürdürülemez. Bugün bir kez daha buradan ilan ediyoruz: Emeğin onurunu savunmaktan, alın terinin hakkını istemekten, yoksulluğa karşı adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz! 1 Mayıs ruhuyla, insanca bir yaşam, adil bir ücret, güvenceli bir çalışma hayatı istiyoruz. Ve bu talepler gerçekleşene dek mücadeleyi büyüteceğiz! Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın emek ve adalet mücadelesi!”