Anılar yaşanmış anlardan belleğimizde kalan; insan olma özelliğinin, anımsamanın önemli birikimlerindendir. Anıların iyileştirici etkisi olduğu gibi uzun yıllar süregiden ardınızı bırakmadan rahatsızlık duygusu uyandıran etkileri de vardır.
Davut Köksoy gözlemlerinin, yaşantısının kıymetli bir bölümünü katıldığı etkinlikler, yaptığı söyleşiler, kurduğu dostluklar aracılığıyla Barış Kitaptan çıkan “Köşede Kalmasın” adlı kitabıyla bizlere armağan etti.

Daha üniversite yıllarımda çok sevdiğim arkadaşım Türkan’ın aracılığıyla tanıştığım çok değerli Davut hocamı yirmi beş yıldır tanıyorum. Görüşmelerimiz zaman zaman kesintiye uğramış olsa da aramızda içtenliğini koruyan o bağ varlığını hep korumuştur. Bu nedenlerle yazımı Davut hocam diye seslenerek sürdürmek istiyorum. Davut Hocam, insanlara, özellikle gençlere yol açmayı kendine ilke olarak edinmiş ender güzel insanlardandır. Özellikle Yurt/Ay/Derneği’nin aktif yürütücüsüyken dil kurslara gidemeyen dar gelirli üniversite öğrencisi gençlere kendi çabasıyla İngilizce kursu vermek, özel dil kurslarına ücretsiz gitmelerine olanak tanımak, dil eğitimi almalarına vesile olmak gibi pek çok konuda yardımseverliğini ortaya koymuştur. Deneyimlerini insanlara aktarmayı ve paylaşmayı seven tavırlarıyla; sohbetlerimizde çokça anılarından söz eder, ülkemizin değerli sanatçı ve edebiyatçılarıyla olan paylaşımlarını bize aktarırdı. Davut hocamın anılarını hikâye dinler gibi dinlerdim. Çünkü anlattıkları sıradan insanların her gün karşılaşacağı türden şeyler değildi. Eğitici, öğretici ve yürekten gelen anılardı, insanda bir yer ve bir ağırlık bırakan sohbeti vardır Davut Köksoy’un.

Şimdi elimde okuduğum bu kitabıyla yeniden anımsamalara daldım. İyi ki bize bu kitabı yazdı. Kitabın önsözünde A. Kadir Paksoy; “Davut Köksoy bu çabasıyla, bu yapıtıyla yalnızca yaşadığı döneme tanıklık etmiyor, Anadolu aydınlanmasına da önemli katkılarda bulunuyor.” diye yazar. Bu değerli tespit üzerinden ilerleyecek olursam; Davut Köksoy’un kitabını okuyup bitirdikten sonra kendimi bu aydınlığın bir parçası olarak gördüm. Davut hocam, başta değerli öğretmenleri; Behzat Ay, Dursun Akçam, Adnan Binyazar olmak üzere edebiyatımızın yüz akı, usta kalemlerinden aldığı ışığı, okuduğu kitaplar aracılığıyla, öğretmenlerinin onun dünyasını aydınlattığı gibi o da bu aydınlığı bir meşale gibi taşıyarak okurunu aydınlatmaktadır. Davut hocamın dostları bilirler ki, onun sanat ve edebiyat ortamında yaşadığı her an bir anıdır. Çünkü Davut Köksoy insana, sanata, emeğe ve dostluğa değer verir.

Zeynel Gül’ün Ruhi Su ve Davut hocamın sesi arasında kurduğu bağı atlamamak gerekir. İlk kez onu dinlediğimde gözlerimi kapatmış Ruhi Su’yu dinlediğimi hissetmiştim. Bunu da kendisine söylediğimde, Ruhi Su’yla tanıştığını belirterek, anılarını anlattığını hatırlıyorum.
Köksoy’un kitabında yer verdiği “Ölmeseydin N’olurdu Mahir” adlı anısı onun çocuk yüreğine şiir yazdıracak kadar kederli sonlanmaktadır. Davut Köksoy ince duyarlığını o dönemlerde kazanmaya başlamıştır. Bunu okuduğu kitaplar ve öğretmenlerine ve katıldığı ortamlara borçlu olduğunu yazar. “Trenci Hasan” adlı anısında olduğu gibi acı hatıralarla dolu bir çocukluğun, çocukların gereksinim duyduğu ilgi ve esirgenmenin önemini ortaya koyarak kaybolan çocukluk ve çocukların acı hatıralarını köşede bırakmayarak yaşatmaktadır.
Bu kitapta kimler yok ki; Hasan Hüseyin Korkmazgil, Behzat Ay, Ruhi Su, Ayla Kutlu, Adnan Binyazar. Daha nice değerli şahsiyet ve edebiyatçılar var.

Davut hocam kitabında değerbilirliğin alasını sergiliyor. Ona Behzat Ay öğretmeninin seslenişiyle” Ankara’nın sanat edebiyat nabzını tutan Kocaoğlan’ı demek geçiyor içimden. Davut Köksoy bize bugün yakındığımız bütün bu yıkımların bir nedeninin de okumadığımız, okutulmayan o güzelim kitapların eksikliğinden ve içten, çıkarsız dostlukların önemini unutmuş olmamızdan kaynaklandığını göstermektedir. Nu nedenle onun hayatına dokunan kişileri ve önemli anları; yaşantısını bu denli değiştiren öğretmenlerinin sahip olduğu insanlık erdemini, hayatına kattıklarını anılarının inceliğiyle sunuyor bize. O güzelim kitaplardan bazılarını hatırlamakta yarar var. Talip Apaydın/ Toprağa Basınca, Adnan Binyazar/ Ölümün Gölgesi Yok, Dursun Akçam/ Doğunun Çilesi bunlardan sadece bazıları.

Bu kitap baştan sona emeğe duyulan saygının başyapıtı. Aldığı her kitabı, konuştuğu her insanı bir değer olarak gören Davut Köksoy bize döneminin etik değerlerini kaybetmeden taşıyan ve dünyamıza dokunan, insan yanımıza seslenen bir kitap bırakıyor. İnsanın ve anılarının kıymetli olduğunu düşündürten; insandan geriye kalacak şeylerin başında değerler olduğunu hatırlatan bu anı kitapta yer alan bölümlerin hepsine değinmeye kalkarsam bütün kitabı yazmam gerekeceğinden okunmasını diliyorum
Ankara’nın Kocaoğlan’ı Davut Köksoy hocama en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum.