Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Azmi Karamahmutoğlu HalkTv’de çıktığı programda Erdoğan ile geçmişteki bir diyaloğunu anlatırken...
Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Azmi Karamahmutoğlu HalkTv’de çıktığı programda Erdoğan ile geçmişteki bir diyaloğunu anlatırken Erdoğan’ın “milliyetçilik böler ümmetçilik birleştirir” diye bir iddiada bulunarak gel, bizimle ol dediğini ve kendisine milletvekilliği teklif ettiğini kendisinin ise bu teklifi reddettiğini anlattı.
Erdoğan’ın teori üretmeyi sevdiğini ekonomide “faiz sebep enflasyon sonuçtur” gibi akla ve bilime aykırı iddialarda bulunduğunu biliyorduk, meğer sadece ekonomi alanında değil siyaset bilimi ve sosyoloji alanında da teoriler üretiyormuş bunu da görmüş olduk…
Ekonomide ürettiği teorilerin ve öne sürdüğü iddiaların sonuçlarını yaşayarak görüyoruz ne dediyse tam tersi oluyor.
Peki, siyaset ve sosyoloji bilimi alanındaki bu “milliyetçilik böler ümmetçilik birleştirir” iddiasının bir doğruluk payı var mı? Bunu test etmek için elimizde tarih gibi bir laboratuvar var buraya bakmak gerekir.
İslam tarihine bakarsanız daha kuruluş döneminde yaşanan birinci ve ikinci İslam iç savaşında Müslümanın Müslümanı nasıl kestiğini, halkın nasıl da bölündüğünü paramparça olduğunu görürsünüz.
İslam’ın ilk yıllarında yaşanmış olan Kerbela ve Harre katliamları bize ümmetçiliğin aynı kavimden, aynı kültürden olan toplumları bile daha ilk andan itibaren nasıl bölüp parçaladığını, toplumu nasıl bir şiddet sarmalına soktuğunu gösterir. Abbasi Emevi kavgası da ümmetçi ideolojinin halkı birleştirmekteki başarısızlığının bir göstergesidir.
İslam coğrafyasındaki Sünni, Şii, Alevi ayrımı, mezhepler, tarikatlar, cemaatler arasında bölünüp parçalanmış ümmet bize ümmetçiliğin toplumları birleştirmede nasıl başarısız olduğunu son derecede açık ve net olarak göstermektedir.
Üstelik ümmetçilik sadece İslam dinin değil örneğin Hristiyanlıkta da insanları birleştirmede bölünmeyi parçalanmayı önlemede son derecede başarısız olmuş bir siyasettir. Hristiyan ümmetinin Ortodoks, Katolik, Protestan ve Anglikan gibi mezheplere bölünmüş olması ve bu mezhepler arasındaki on yıllar süren kanlı savaşlar bize ümmetçi ideolojilerin tolumu birleştirmede nasıl başarısız olduğunu ispatlamaya yeter.
Hatırlatayım Fatih’in ordusu Bizans’ı kuşatmışken Bizanslılar “şehrimizde kardinal külahı görmektense Türk sarığı görmeyi” yeğleriz demişlerdi. Sadece bu söylem bile bize ümmetçi siyasetin birleştirmede ne kadar aciz kaldığını göstermeye yeter de artar bile.
Peki, milliyetçi ideoloji gerçekten de Erdoğan’ın iddia ettiği gibi böler mi?
Bakın Milliyetçilik bir milletin egemenlik hak ve özgürlüklerini savunan ideolojidir. Ancak egemenlik hak ve özgürlüklerini elde edebilen halklar milletleşir.
Tarihte egemenlik hak ve özgürlüklerini elde ederek bu ilke etrafında bir siyasi birlik ve devlet kurmayı başarabilen ilk halk Amerikan halkıdır. Amerikan halkı birleşmiş, İngiliz Monarşisine karşı savaşarak kazanmış, egemenlik hak ve özgürlüklerini elde etmiştir. Tarihte kurulan ilk milli devlet Amerika Birleşik Devletleridir ve ilk defa Amerikan halkı egemenlik hak ve özgürlüklerini elde ederek milli bir devlet kurmayı başarabilmiştir. Amerikan halkı çok farklı dini, kültürel, etnik ve dil kökeninden geldiği halde milliyetçilik onları birleştirebilmiş, egemenlik haklarını elde etmiş ve bir millet Amerikan Milleti ortaya çıkmıştır.
Daha sonra Milliyetçi ideoloji etrafında Fransız ve Türk devrimleri yapılmış ve her iki devlette de farklı kökenlerden ve kültürlerden gelen halklar monarşiyi yıkarak egemenlik hak ve özgürlüklerini kazanmış, birleşerek birer millet haline gelmiştir.
Bu devrimleri başka devrimler de izlemiş ve birçok toplum milliyetçi ideoloji sayesinde birleşerek egemenlik hak ve özgürlüklerini elde edebilmişlerdir.
Dikkat ettiyseniz 1917 Bolşevik devrimini saymadım evet bu devrimde de halklar birleşmiş ve monarşiye karşı savaşıp kazanarak bir siyasi birliktelik kurmuşlardır ve lakin bu milliyetçi bir ideoloji etrafında değil sosyalist ideoloji etrafında enternasyonalist bir birliktelikti ve ömrü ise ancak 70 yıl kadar sürdü.
Konu uzun, bir gazete köşe yazısına sığmayacak kadar uzun fakat sanırım bu verdiğim örnekler bile Recep beyin gene yanlış teoriler ürettiğini aslı astarı olmayan fikir ve iddialar peşinde koştuğunu göstermeye yetmiştir.
Konunun elbette birde demokrasi olan ilişkisi var ki bunu da ayrı bir makalede işleyeceğim.