Yaşam

Frekanslarla Bağımlılığa Karşı “Biorezonans Terapisi”

Biorezonans Terapisti Hülya Hokkaömeroğlu, üç paket sigara içtiği günlerden terapistliğe uzanan yolculuğunu ve frekanslarla yürütülen bağımlılık mücadelesini SONSÖZ’e anlattı.

ÇAVUŞ IŞIK

Sigarayı bırakmak için onlarca yöntem denedi ama hiçbirinde başarılı olamadı. Ta ki 2008 yılında bir arkadaşının önerisiyle biorezonans terapisiyle tanışana dek. Bugün hem kendi merkezinde danışanlarına destek oluyor hem de sağlıklı yaşamı toplum düzeyinde yaygınlaştırmak için çalışıyor.

Biorezonans Terapisti Hülya Hokkaömeroğlu, üç paket sigara içtiği günlerden terapistliğe uzanan yolculuğunu ve frekanslarla yürütülen bağımlılık mücadelesini SONSÖZ’e anlattı.
Hokkaömeroğlu sorularımızı içtenlikle yanıtladı:
- Biorezonans terapisi nedir ve nasıl uygulanır?
- Hülya Hokkaömeroğlu: Biorezonans terapisi insan vücudundaki frekansların dengeye getirilmesidir. 1950'li yıllarda başlayan bu sistem genel olarak tamamlayıcı tıp sektörü olarak Almanya'da gündeme gelmiştir. İnsanlar “Vücudumuz düzeliyor”, hastalığa alternatif bir tedavi yöntemi diye düşünüyorlar. Aslında dünyadaki bütün frekansların bir bozukluğu olduğu zaman onu dengeye getirme, rezone etme manasındadır. Hücre ve organlarımız bozulduğu, modern tıpta hastalık denen semptomlar ortaya çıktığı zaman biorezonans cihazlar bunlardaki frekans değişikliklerini fark ediyor ve bunu düzeltme yoluna gidiyor. En popüler konu sigara bırakmadır. Mühendislikte frekans silinmez. Bazen halk diliyle “Frekansı sildik, unutturduk.” gibi cümleler sarf edilse de silinmiyor, nötrleniyor. Vücutta ne kadar nikotin frekansı varsa o sağa ya da sola kaydırılarak artı ya da eksi yöne kaydırılarak nötrleniyor. Bu da beyinde “unutma” olarak algılanıyor. Beyin frekans algılamayı bırakıyor ama vücutta hâlâ sigara frekansı yani nikotin frekansı mevcut oluyor. Buna “bağımlılık terapisi” diyoruz.
- Biorezonans terapisine yönelmeye nasıl karar verdiniz?
- Hülya Hokkaömeroğlu: Bu alana yönelmem 2008’de sigarayı bırakma arayışımda bir arkadaşımın “Böyle bir yöntem var, istersen bir de onu dene” demesiyle tesadüfen başladı. Daha önce bütün yöntemleri (nikotin sakızı, bant, terapiler vs.) denedim; sigarayı bırakamıyordum. Günde üç paket sigara kullanıyordum. Sağlam bir bağımlıydım, inanarak gitmedim. Ne olduğunu bilmiyordum. O zaman internet olmadığı için araştırma imkânımız da yoktu. Uygulamayı yapan kişinin yanına gittiğimde pek inanmamıştım. İşleme başlamadan önce elimden sigara paketimi alıp çöpe attırdı. “Köşede bir tane büfe var, oradan sigara alırım.” düşüncesiyle terapiye başladım. Terapiden çıktığımda sigarayı bırakmıştım. Bırakalı yaklaşık 18 yıl oldu.

“EKG, BİYOREZONANS OLAYIDIR”

- Tek seansta mı bıraktınız?
- Hülya Hokkaömeroğlu: Kırk beş dakikalık bir seansta bıraktım. Kontrole gitmeye gerek duymadım. O günden sonra biorezonans çok hoşuma gitti. İnsan sağlığına zarar vermeden kendi bünyesi ile düzeltilmesi ilginç gelmişti. Yavaş yavaş araştırmaya başladım. Gelir İdaresi Başkanlığı'nda (GİB) çalışırken GİB’in eğitimine geçtim. Eğitim işleriyle uğraşırken alanımı değiştirdim. Sosyolojiye ve psikolojiye merak sardım. Bu yönde eğitimler almaya başladım. Sosyoloji eğitimimi tamamladım. Şimdi yüksek lisans yapmayı planlıyorum. Klinik psikoloji ya da uygulamalı psikoloji alanları ilgi alanıma giriyor. Emekliliğimde ilk işim aldığım bu eğitimleri -10 yıllık süreçte bayağı eğitim aldım- değerlendirmek için kendime biorezonans ile ilgili sigara bırakma merkezi açma girişimlerinde bulundum. Değişik cihazlar var, dünyada 140'a yakın belki daha fazla biorezonans cihazı var. Bunlar Almanya'da tıpta tamamlayıcı olarak kullanılıyor. Bizim tıbbımızda da kullanılıyor. Genel tıpta da kullanılıyor. EKG dediğimiz şey mesela bir biorezonans olayıdır. Gittiğimizde geçmişte kalp krizi geçirmiş miyiz diye baktıkları şeyi oradaki frekansları ölçerek çözümlüyorlar. Emeklilik işlemlerinden sonra büyük bir zevkle küçük bir ofis açarak sigarayı bırakmak isteyen kişilere yardımcı olmaya başladım.

SAĞLIK BAKANLIĞI TEDAVİ AMAÇLI KULLANMIYOR

- Biorezonans terapisi, sigara bağımlılığı dışındaki bir bağımlılık türünde de kullanılıyor mu?
- Hülya Hokkaömeroğlu: Sigara bırakma, çok yüzeysel bir kısmı, sosyal medyada daha çok gündeme gelen kısmıdır. Üç bin çeşit hastalığın teşhis ve tedavisinde Almanya'da kullanılıyor. Vücuttaki organların frekansı bozulduysa normal standart frekanslarının üstüne ya da altına geldiyse buna hastalık denir. Hastalık modern tıpta semptomlar ortaya çıktığında tespit edilebilir. Frekans tıbbındaysa yani biorezonans cihazları ile çok milimetrik kaymalar bile tespit ediliyor. Belki 10 yıl sonra ortaya çıkacak hastalıkların tespit edilme şansı var. Şu anda Sağlık Bakanlığı bunu tedavi amaçlı kullanmıyor. Bu arada ben bir doktor değilim. Hiçbir şekilde teşhis ve tedavi yapmıyorum. Biorezonansın Almanya, Avrupa, Rusya ve Çin'de çok yoğun kullanıldığını gördüm. Biorezonans cihazları sadece tıbbi cihazlar olarak değerlendirilmez. Kişisel kullanım cihazları da vardır. Mesela boynuma taktığım kolye bir frekanstır. Bu benim bünyemdeki bozuk frekansları dengeliyor. Enerji dediğimiz olay aslında bir frekans olayıdır. Kişisel kullanım için biorezonans cihazları da vardır. Kişiye özel küçük çakmak, cep telefonu büyüklüğünde değişik cihazlar da vardır. Hepsini devasa tıbbi cihazlar olarak algılamayalım.

“MODERN TIP VE TEKNOLOJİK TIP MUTLAKA OLACAK”

- Biorezonans terapisi bilimsel dayanaklarının yetersiz olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz ve terapinin etkinliğini hangi yöntemlerle ölçüyorsunuz?
- Hülya Hokkaömeroğlu: Bu konuda yapılan araştırmalar var. Bazı üniversiteler bu konuda kürsüler kurmaya başladı. Frekans tedavisinin eleştirilmesinin sebebi; modern tıp gördüğü semptomlar üzerinden yürümeyi tercih ediyor. Mısırlılara ya da Osmanlı'nın tarihi gelişimine baktığımızda şifahanelerde sesle tedavi, müzikle tedavi yapıldı. İnsanların belli frekanslara tabi tutularak tedavi edildiği görülmüştür. Eskiden şifahanelerimiz vardı. Şimdi hastanelerimiz var. Kişisel olarak modern tıbbın ilaçla tedavi değil süreklilik yarattığına inanıyorum. Şeker hastalığı, tansiyon tedavi edilmiyor, ömür boyu ilaca mahkum oluyoruz. Umarım gelişmeler hızlanır. Elli yılda bu gelişmeler olduysa, bundan sonraki süreçte 15-20 yıl içinde frekans tedavisinin tıbbı tamamlayan bir unsur olacağına inanıyorum. Modern tıp ve teknolojik tıp mutlaka olacak ama bu da onu var gücüyle destekleyecek. Alternatif tıpla karıştırılıyor. Alternatif tıp, tıbbın çaresiz kaldığı, artık hiçbir umudun olmadığı yerlerde ot, yiyecek, içecek yönüne sevk edilme, çaresizliğin verdiği “Ne isterseniz onu yapın” olayıdır. Bu, alternatif tıp değildir. Almanya'da “tamamlayıcı tıp” diye geçer. “Alman tıbbı” diye de geçiyor. Bir yenilik geldiğinde bunu mutlaka eleştirenler olacak. Herkes olduğu gibi kabul ederse gelişme olmaz. Birileri mutlaka eksiğini bulmalı, yanlış yönünü görmeli ki bu çalışmalar da gelişebilsin.

“BAĞIMLILIK BAŞLADIĞI YERDE BİTMİYOR”

- Sigara bağımlılığı aslında psikolojik bir alışkanlık. Biorezonans terapisi bu çok katmanlı bağımlılıkla nasıl başa çıkıyor? Nikotin yoksunluğunun yanında davranışsal olarak bağımlılığa bir etkisi oluyor mu? Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı olan kişiler üzerinde ne gibi etkileri oluyor?
- Hülya Hokkaömeroğlu: Bağımlılık terapilerinde tamamen kullanılabiliyor. Uyuşturucu ya da diğer maddelerin kullanımında biorezonans tedavi edici ve destek amaçlı kullanılıyor. Ama bunun bir klinik psikolog eşliğinde yapılması lazım. Uyuşturucu ciddi bir iştir. Uyuşturucu konusunda çalışan klinik psikolog arkadaşlarımız var. Bu tabii ki bir psikolog, psikiyatrist eşliğinde yapılması gereken ciddi bir çalışma. Evet, yardımcı oluyor. Vücuttaki farklı frekansları nötrleyerek kişinin bağımlılığını ortadan kaldırıyor. Bağımlılık sadece bir maddeye karşı değildir. Yeme bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı, oyun bağımlılığı, internet bağımlılığı. Hatta çok daha ileri gider; priz bağımlılığı ve Wi-Fi bağımlılığı vardır. Alışkanlıkla bağımlılığı ayırt etmek lazım. İnsanların her gün yaptığı her şey bağımlılık değildir. Yoksunluk duygusu, acı ve üzüntü veriyorsa buna bağımlılık denir. Her gün yüzümüzü yıkarız. Bu, bir alışkanlıktır. Yüzünüzü yıkamadığınız gün acı çekmezsiniz. Ama bağımlı olduğumuz şeyi yapamadığınızda mesela cep telefonunuza bağımlıysanız, o sizden biraz uzak kaldığında huzursuzluk ve rahatsızlık duyuyorsanız bu bir bağımlılıktır. Günümüzde gençlerin düştüğü en büyük handikaplar sosyal medya, internet vs. Mesela porno bağımlılığı çok ciddi bir boyutta. Çocukların 14-15 yaşlarında porno izlemeleri ahlaki yönü bir kenara bırakırsak frontal loblarının gelişimini etkiliyor. Beyinde farklı snapların açılmasına neden oluyor ve bu çocukların ileriki hayatlarında da bu bağımlılık noktaları tamamen kaybolmuyor. Ne yaparsak yapalım bağımlılık hiçbir zaman tedavi edilmez. Sadece askıya alınır. On sekiz yıl önce sigarayı bıraktım. Bugün kendimi zorlar, 4-5 tane üst üste içersem beynim bunu hatırlayacak. Çünkü eski bir bağımlıyım. Danışanlarıma önce bağımlılığın ne kadar ciddi bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyorum. “Sigarayı bıraktıktan sonra ne olacak?” diye bir daha denememeleri konusunda dikkatli olmalarını istiyorum. Üç-dört ay kendilerini takip ediyorum. Kendilerine o gücü vermeye çalışıyorum. Çünkü bağımlılık başladığı yerde bitmiyor. Başladığı gibi bitmiyor. Bazen duyarız “Yirmi yıldır sigara içmiyorum. Bir tane içtim, hiç ara vermemiş gibi içiyorum”.

Çok küçük yaşta sigaraya başlayanlardan değilim, üniversite bittikten sonra sigara içenlerdenim. Çok Yeşilaycı biriyken bir anda sigara bağımlısı oldum. Bırakmayı her denediğimde daha fazla sigara içmeye başladım. Sonra bırakmaktan vazgeçtim. Çünkü sigarayı bırakamadığımı, tam bağımlı olduğumu kabul ettim. Bırakmak için çare arıyordum. Çünkü babamı 58 yaşında, çok genç bir yaşta kaybettim. Çok sigara içen bir insandı. Karaciğer kanserinden kaybettik. Kırk yedi yaşında hastalığı başladı. Elli sekiz yaşında doğum gününde babamızı kaybettik. Çocuğumun bir cümlesi beni çok üzmüştü. “Anne sen de 58 yaşında ölürsen ben 28 yaşında olurum.” demişti. Sekiz yaşındaydı. “Büyümüş olurum, dünyada yalnız kalmam.” gibi bir cümle sarf etmişti. Ondan sonra sigarayı bırakma arayışına girdim. Biorezonans terapisine inanmayarak gittim. Bazıları “Gerçekten oluyor mu olmuyor mu?” diye soruyor. Olabileceğine ihtimal vermiyordum ama oradan çıktıktan sonra eve gittim, yemeğimizi yedik içtik. Çocuklar fark etti “Anne sen sigara içmiyorsun” dediler. O zaman sigara içmediğimi fark ettim. Tam tiryakiydim. Günde üç paket sigara içen bir insandım. Yedi-sekiz saat sigara içmediğimi fark etmemiştim. Sonra çok ilgimi çekti. Frekansları kaydırma yöntemiyle vücuttaki nikotin frekansı diyelim ki 95 hertz titriyor. 95 Hz kaydırarak sizde nötrleme yapıyor. Ama nikotin vücuttan silinmiyor. Ömür boyu da silinmeyecek. Yarılanma ömrü var. Mesela vücudumuzda beş miligram nikotin var. Yirmi bir gün sonra 2,5’e düşecek. Kırk iki gün sonra 1,25'e düşecek. Hep yarılanacak ama hiç sıfırlanmayacak. Bu hiçbir zaman bitmeyecek. Örneğin sigarayı bırakıp bir buçuk yıl sonra bir sigara içerek tekrar sigara içmeye başlayan bir insanın beyni bunu hatırlıyor. Çünkü sigara içtiğimizde dopamin merkezimiz uyarılıyor. Dopamin merkezimiz uyarıldığında haz duyuyoruz. Belli bir süre sonra dopamin bizi mutlu ediyor. Bu dopamin mutluluğu düşmeye başladığında beyin “Dopamin düşüyor. Bir şey beni mutlu etmişti” diyor. Sizi dürtmeye başlıyor. Sigara içenler kıpırdar ya da rahatsız olur sigara içme saati geldiğinde. “Sigara içmeye gideceksin” dersiniz karşınızdaki insana. Beyin orada dürtüyor “Bir şey veriyordun sen bana?” diye. Beynin derdi nikotin ya da başka bir şey değil. “Sen bana bir şey gönderiyorsun, ben mutlu oluyordum” diyor. O arada sigarayı yakıyorsunuz. Beyin diyor ki “Tamam, işte buldum buydu.” Bu bir çark hâlinde sürekli dönüyor. Vücuttaki dopamin düşüyor. Dopamini tetikleyen nikotini tekrar istiyoruz. Orada bir rahatlama oluyor. Vücuttaki nikotin düşüyor. Tekrar beyin seni dürtüyor. Kalkıyorsun sigara içiyorsun. Sigarayı bıraktığımızda orada bir boşluk oluşuyor. Bu boşluğu doldurmak için yerine su, meyve, el alışkanlığı (tespih, anahtarlık), eldeki birkaç saniyelik boşluğu doldurmak için bir şeyler öneriyoruz. Çünkü beyin boşluk sevmez. Siz oradan sigarayı aldıysanız oraya bir şey koymanız lazım. Oraya bir şey koymazsanız sizi çok çabuk sigaraya geri çevirir. Bu şekilde bıraktırıyoruz.

“SİGARAYI ZORLA BIRAKTIRAMAYIZ”

- Danışanlarınız arasında hangi yaş grubu çoğunlukta?
- Hülya Hokkaömeroğlu: Genelde 35-40'dan sonraki yaş grubu geliyor, 75'e kadar çıkıyor. Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Başkanımız Sayın Veli Sarıtoprak’a da Şubat’ın 8'inde sigarayı bıraktırdık. Elli küsur senedir günde üç paket sigara içiyordu. Tek seansta bıraktı. Onun bırakması beni ekstra mutlu etti. Çünkü torunları çok mutlu oldu. Kendisi çok değer verdiğim bir insandır. Türkiye'nin değerlerinden biridir. Ara ara “Canınız istiyor mu? Bir stres yaşıyor musunuz?” diye kontrol ettim. Çok istekliydi ve kolay bıraktı. İstekli kişilerde bu daha kolay oluyor. Baskıyla gelen kişiler genelde başarılı olamıyor. Mesela annesi elinden tutup çocuğunu getiriyor. Kişi çok başarılı olamıyor. Çünkü kişinin kendisinin karar vermesi lazım. Karar verdikten sonra psikolojik desteğe ve diğer desteklere varız ama kişi karar vermezse o kişiye sigarayı zorla bıraktıramayız.

- Siz TÜSİAV'ın Sağlıklı Yaşam Platformu'nun Başkan Yardımcısısınız. Bireysel danışmanlık çalışmalarınızın dışında toplumsal düzeyde TÜSİAV bünyesinde ne gibi sağlıklı yaşam çalışmaları yapıyorsunuz?
- Hülya Hokkaömeroğlu: TÜSİAV Sağlıklı Yaşam Platformu Başkan Yardımcısı olarak altı aydır görevdeyim. Bazı diyetisyen ve doktor arkadaşlarımızla birlikte diğer dernekler, Toplumsal Uzlaşma Vakfı ve TÜSİAV çatısı altında toplantılar yapıyoruz. Üyelerimize zaman zaman sağlıklı yaşamla, biorezonansla, sağlıklı yaşamı destekleyen gıda takviyeleriyle ilgili bilgilendirmeler, nefes terapileri yapıyoruz. Bu aralar yaz tatili olduğu için küçük gruplar hâlinde bir araya gelerek söyleşiler ve yapıyoruz.

- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
- Hülya Hokkaömeroğlu: Bu sıcak yaz gününde beni ziyaret ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Ayaklarınıza sağlık. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Sigarayı bırakmak isteyen kim varsa kapım her zaman açık. Elimden gelen desteği veririm.