Tarih milletler için neredeyse en önemli bilgilerden biridir. İnanışlar, gelenekler, yaşam tarzları bir bakıma buradan feyz alarak kurgulanır. Bunun dışında da hareket görülebilir fakat tarih çok çok önemlidir.
Tarih milletler için neredeyse en önemli bilgilerden biridir. İnanışlar, gelenekler, yaşam tarzları bir bakıma buradan feyz alarak kurgulanır. Bunun dışında da hareket görülebilir fakat tarih çok çok önemlidir.
Zamanında gelişmiş mitler kültür ne kadar değişirse değişsin bir şekilde o kültürün içinde de kendine yar bulmayı bilir.
Bizim kültürümüz içerisinde ağaçları ulu görmek ve onlara çapıt bağlamak, nazar boncuğu takmak, türbe inanışında olmak bunlara örnek gösterilebilir. Peki ya bu mitleri bizler doğru düzgün biliyor muyuz? Burası aslında büyük bir muamma. Çünkü sadece sözlü bir tarihle bu günlere kadar gelebilmiş bu mitler bir yerde değişime ve manüplasyona uğramış da olabilir. Ama burada değinmek istediğim konu aslında bambaşka. Şu an anadolu topraklarında hem buraya ait hem de Türk toplumlarının ilk yurdu olan Asya’da gerçekleşmiş yüzlerce bel ki binlerce inanış var. Fakat bunların hangisine gerçekten hakimiz. Bu topraklarda yaşayan gençlere eğer sorarsak Yunan mitolojisinde ya da İskandinav mitolojisinde yer alan çoğu inanışa hakim olduklarını görürüz. Bunlar ne yazık ki gençlerin sorunu değil…
Yunanlar, İskandinavlar tarihlerinde bulunan tüm mitleri her seferinde kaleme almış, düzenlemiş bunu pazarlamayı da bilmişler. Bunlarla alakalı filmler çekmiş, bazı karakterleri çocuklar için çizgi film olarak uyarlamışlar. Bizler ise çok yakın tarihimizde olanları sadece yeni yeni hazırmalaya çalışırken dahi tökezliyoruz. Tökezlemek dışında ise İslam inancı dahilinde eski mitleri gün yüzüne çıkarmaya da korkuyoruz. Tengiricilik ile alakalı olduğunu düşündüğümüz ve o bağlamda olan bazı şeylerden kaçıyor ve bunu aslında İslam ile alakalı bir inanışmış gibi sunmaya çalışıyoruz.
Bunlar tamamen yanlış hareketler ve geçmişimizi hikayeleriyle, yaratılış hikayelerinin gerçekliğiyle, Türklerin sadece bir bozkuttan gelen bir kaç savaşçı olmadığına ilk önce kendimizi sonra da toplumları ikna etmeye; gerçek ve ulu mitlerimizi kendimizle beraber tüm dünyaya anlatmamız gerekiyor…