Prof. Dr. Kaan Yılancıoğlu’nun sosyal medyada paylaştığı değerlendirme, yaşlanmayı tersine çevirmeyi hedefleyen yeni bir bilimsel yaklaşımı yeniden gündeme taşıdı. Boston merkezli Life Biosciences’in 2026 yılında insan denemelerine başlamayı planladığı çalışma, bilim dünyasında dikkatle izleniyor.
Bilim dünyasında yankı uyandıran paylaşım
Akademisyen Prof. Dr. Kaan Yılancıoğlu’nun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım, yaşlanmanın biyolojik mekanizmalarına müdahale etmeyi amaçlayan “kısmi epigenetik yeniden programlama” çalışmalarını kamuoyunun gündemine taşıdı. Paylaşımda, bu yöntemin hücreleri embriyo haline döndürmeden, yalnızca yaşlanmaya bağlı epigenetik izleri geri almayı hedeflediğine dikkat çekildi.
Yılancıoğlu’nun değerlendirmesi, özellikle bilim ve sağlık çevrelerinde geniş ilgi gördü.
İnsan denemeleri 2026’da planlanıyor
Life Biosciences tarafından yapılan açıklamalara göre, şirket 2026 yılında bu yöntemle ilgili ilk insan klinik denemelerine başlamayı hedefliyor. Çalışmaların ilk aşamada göz siniriyle ilişkili bazı hastalıklar üzerinde yoğunlaşması planlanıyor.
Amaç, hücrelerin gençlik dönemindeki işlevlerini yeniden kazanmasını sağlayarak yaşa bağlı hastalıkların ilerlemesini durdurmak ya da geriye çevirmek.
Farelerde umut, insanda temkin
Yöntemin temelini oluşturan deneyler, fare modellerinde dikkat çekici sonuçlar verdi. Göz sinirlerinde yenilenme sağlanması, kas ve bazı organ fonksiyonlarının geri kazanılması ve yaşam süresinde artış gözlemlenmesi, bilim dünyasında heyecan yarattı.
Ancak uzmanlar, hayvan deneylerindeki başarının insanlarda aynı sonucu garanti etmediğine dikkat çekiyor. Özellikle genetik ve epigenetik müdahalelerde güvenlik, en kritik başlık olarak öne çıkıyor.
Asıl soru: Güvenli mi?
Bilim insanlarına göre insan denemelerinde en hassas nokta; doz ayarlaması, hedef dokunun doğru seçilmesi ve olası yan etkilerin kontrol altında tutulması. Kontrolsüz hücre çoğalması ve kanser riski gibi ihtimaller, klinik süreçte yakından izlenecek.
Prof. Dr. Kaan Yılancıoğlu’nun paylaşımında da vurguladığı gibi, bu aşamada kesin sonuçlardan söz etmek yerine, süreci bilimsel temkinle değerlendirmek gerekiyor.
Eğer çalışmalar güvenli ve etkili sonuçlar verirse, yaşlanma artık yalnızca kaçınılmaz bir süreç değil, müdahale edilebilir bir biyolojik mekanizma olarak ele alınabilecek. Ancak bilim dünyası, bu iddialı hedefe ulaşmak için henüz yolun başında olunduğu görüşünde birleşiyor.