Ankara’nın Elmadağ ilçesinde bulunan Makina ve Kimya Endüstrisi’nin (MKE) Roket ve Patlayıcı Fabrikası’nda 10 Haziran’da meydana gelen patlamada 5 işçi yaşamını yitirmişti. İlk patlamadan 38 gün sonra yani 18 Temmuz’da bu kez Kayaş’ya bulunan MKE’e ait Kapsül Fabrikası’nda bir patlama daha yaşandı. Bu patlamada can kaybı olmadı ancak 4 işçi yaralandı. Ankara’da sivil toplum örgütleri, MKE’de arka arkaya yaşanan patlamalara karşı basın açıklaması yaptı.
Ankara Tabip Odası’nda (ATO) yapılan açıklamaya ATO İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu, Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, DİSK İç Anadolu Bölge Temsilciliği, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi’nden temsilciler katıldı.
Basın açıklamasında, patlamanın gerçekleştiği fabrikadaki iş güvenliği müdürünün Mart ayında emekli olmasının ardından yerine atama yapılmadığına dikkat çekildi.
İlk sözü alan ATO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Muharrem Baytemür yaralanan 4 işçinin Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındıklarını, 1 işçinin taburcu olduğunu, 1 işçinin yoğun bakımdan çıkarıldığını ancak tedavisinin devam ettiğini, 2 işçinin ise hala yoğun bakımda olduğu bilgisini verdi.
Katılımcı kurumlar adına basın açıklamasını okuyan Dr. Buket Gülhan, şunları söyledi:
“1931 yılında kurulan Kapsül Fabrikası’nda, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatı ihtiyacına yönelik; yanıltıcı mühimmatlar, çeşitli kapsüller ve piroteknik
mühimmatları, ses, ışık ve gaz mühimmatı üretimi yapılıyor. Patlama Kapsül Fabrikası’nda AR-GE
faaliyetlerinin yapıldığı atölye bölgesinde, fosforun alevlenmesi ve diğer prototiplere sıçraması sonucu gerçekleşti.
MKE Kapsül Fabrikası’na üretim ve denetimin modernizasyonuna yönelik teknik altyapı yatırımlarının yapılmadığı biliniyor. Basına yansıyan haberlere göre ‘iş güvenliği müdürü Mart ayında EYT’li olduğu için ayrıldı, üç ay boyunca yerine atama yapılmadı ve birim kapalı kaldı’. 10 Haziran’da Elmadağ’daki MKE tesisinde 5 işçinin yaşamını yitirdiği patlamadan iki gün sonra iş güvenliği birimi yeniden kuruldu.
“EKİPMANLARIN ÇOĞU YA YIPRANMIŞ YA ESKİMİŞTİR”
Kamuya bağlı MKE’de 1986, 1988, 1997, 2008, 2012, 2013, 2018, 2022 yıllarında çeşitli patlamalarda onlarca işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi ve yaralandı.
MKE bünyesindeki tesislerde çok ağır ve çok tehlikeli bir iş yapılmasına rağmen kurulduğundan bu yana neredeyse hiçbir teknolojik değişiklik görmemiştir. Daha önceki patlamalardan sonra hazırlanan raporlardan bilindiği üzere; mekanik, elektronik ve pnömatik cihaz, kumanda sistemleri ve ekipmanlarının çoğu ya yıpranmış ya eskimiştir. Modern hale getirilmeyen teknik ve eksik denetimlerle üretime devam etmek, fabrikalarda ve atölyelerde işin tehlike derecesine göre mekânsal organizasyonların ve işgücü planlamasının yapılmaması, yeterli ve prosedürlere uygun koruyucu ekipman tedarik edilmemesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarını ortadan kaldırmaktadır.
Yangın ve patlama gibi olaylar kimyasal maddelerin depolandığı, taşındığı ve üretildiği ortamlarda öne çıkan risklerdir. Tesisin statüsü nasıl oluşa olsun bir ‘Yangın Önleme Programı’nın olması gereklidir. İlgili Mevzuat ve Standartların gereklerini yerine getirmekle birlikte daha sıkı güvenlik önlemleri alınmalıdır.
MKE’de yıllardır meydana gelen ihmaller, patlamalar, iş kazaları ve iş cinayetleri, Türkiye’deki emek
rejiminden despotik karakterinden bağımsız değildir. Ne yaşanırsa yaşansın ‘çarklar dönsün’
anlayışıyla devam eden, emeğin sendikal hak ve özgürlüklerini yok sayan, sömürüyü her alanda
yoğunlaştıran mevcut emek rejimi, daha fazla üretim ve ciro baskısı için işçilerin canını hiçe
saymaktadır. Bilhassa emek yoğun sektörler olmak üzere, çalışma sürelerinin uzamasından, çalışma koşulları ve işyükünün ağırlaşmasından, güvencesizlik ve esnek çalışma biçimleri artmasından kazançlı çıkan sadece iktidar ve patronlardır.
Kamuyu özel sektör gibi gören, kurumların yapısını ve kadroları kâr-zarar hesaplarına göre dizayn eden politikalar sonucunda İSG denetimlerinin liyakatsiz firmalara yaptırılması, OSBG anlayışının yerleşmesi, yeni işe alınan tecrübesiz personele yeterli mesleki eğitim ve donanım verilmeden tehlikeli üretim süreçlerine dâhil edilmesi, yeni patlamalara, iş kazalarına ve iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır.
“TÜM İŞYERLERİNDE DENETİMLER EKSİKSİZ YAPILMALIDIR”
Atılması gereken adımlar bellidir:
Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmak her işçinin hakkıdır. İSG faaliyetlerinin sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görev ve sorumlulukları arasındadır.
Kamu ve özel fark etmeksizin tüm işyerlerinde denetimler eksiksiz yapılmalıdır. İşçilerin sağlığı ve canı açısından tehlike arz eden durumlar karşısında idari para cezaları uygulanmalıdır.
İş kazaları sonucu yargılamalar taksir-bilinçli taksir çerçevesinde değerlendirmeden çıkarılmalı,
cezaların caydırıcılığı artırılmalı, patronları ve failleri koruyan cezasızlık kültürünün önüne geçilmelidir.
Çalışma yaşamının düzenlenme aşamalarında, ÇSGB dışında, Sağlık Bakanlığı, üniversitelerin ilgili
birimleri, sendikalar, TTB ve TMMOB’nin yer aldığı bağımsız, kamu yararına çalışan heyetler ve bilimsel kurullar oluşturulmalıdır.
Sendikalar, örgütlü olduğu ya da olmadığı işkolundaki tüm işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği
konusunda denetim yapabilmeli, önerileri ve talepleri yetkili mercilerce dikkate alınmalıdır.
Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan, İSİG’i işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan tüm yasal düzenlemeler iptal edilmelidir.